Şu an bir kafese kapatılmış olduğunuzu varsayıp biraz düşünmenizi istiyorum. Kafeste olmanızın nedeni ırk/renk/beden farklılığınız. Bu farklılıklarınızdan dolayı insanlar sizin sözde evrimsel gelişimini tamamlamamış bir hayvan olduğunuzu iddia ediyorlar. Ruhunuzun varlığı, tam anlamıyla gerçek bir insan olmanız sonucu değiştirmiyor, doğup büyüdüğünüz ülkeden zorla çıkarıp bambaşka bir ülkeye götürülüyorsunuz. Sizi etrafı çitle çevrili bir kafese koyuyorlar. İnsanoğluna en yakın varlık olarak tasnif ediliyorsunuz. Kısacası size hayvan muamelesi yapılıyor. Üzerinizdeki tüm giyisileri çıkartıp sizi çırıl- çıplak sergiliyorlar. Kafesinizin üzerine “yeni beslendi yiyecek atmayın” yazan bir tabela koyuyorlar. Hayvanat bahçesine gelen ziyaretçilerin alaycı konuşmalarını, hakaretlerini işitiyorsunuz, kafeslerin bazılarında ise açlıktan öldüğü halde hâlâ sergilenen cesetleri görüyorsunuz. Bir çok kişinin de bu vahşi muameleye tahammül edemeyip intihar ettiğine şahit oluyorsunuz. “Hayır ben insanım” diye çırpınmanızın hiç bir faydası yok, çünkü; sizin insan değil geri kalmış bir hayvan ırkı olduğunuz sahte bilim adamları tarafından da tastik ediliyor. Size bakarak; haftalardır üzerlerinde çalışıyoruz bunların aklı aşırı derecede geri, saldırganlar ve hisleri yok, bunlar insana en yakın vahşi hayvan örneğidir diyorlar. Bu kadar detaylandırıp yazdığım için şaşırmayın, bu yazdıklarım aslında bir hikaye değil yakın tarihte yaşanmış gerçek hayatlardan kesitler. Bu vahşet, günümüzde Güney Afrikalı bir sanatçının “İnsan hayvanat bahçeleri” adında sahneye koyduğu oyun ile tekrar gündeme geldi. Oyunda; Afrika’dan getirilen insanların, etrafı dikenli tellerle çevrili kafeslere konularak insanlara teşhir etme geleneğini anlatıyor.
1950’li yıllarda binlerce Afrikalı kadın/erkek ve çocuğu -nadir bulunan bir hayvan cinsi- diye teşhir etmek amacıyla gemilere doldurup Avrupa ve Amerikaya getirdiler. Bilimsel gerçekler karşısında hiçbir geçerliliği olmayan Evrim teorisine destek bulmak için dünyanın diğer ucunda yarı insan yarı maymun benzeri canlıları bulduk yalanına sarıldılar. İnsanlar bilim dışı yöntemlerle, tenine, rengine, kafatası boyutlarına yada boylarına göre sınıflandırıldı. Bu insanların bir çoğu işkence sonucu öldü. Bir kısmıda gördüğü insanlık dışı muamele, eziyet ve onur kırıcı uygulamalardan dolayı intihar ettiler.
Yakın zamanda da buna benzer örnekler yaşandı; 2005’te Almanya’daki Augsburg hayvanat bahçesinde bir Afrika köyü kuruldu. Yine 2005’te Londra hayvanat bahçesinde incir yaprakları giydirilen insanlar sergilendi. 2007’de Adelaide Hayvanat bahçesinde bir “insan hayvanat bahçesi” açıldı; burada bir grup insan, bir çalışma kapsamında, gündüzleri bir maymun bölgesine yerleştiriliyor, akşamları ise evlerine geri dönüyorlardı. Ve bunlar genelde izleyicileri eğlendirme maksatlıydı.
Sosyal Darwinizm dünyada bir çok insanın çok acı çekmesine neden oldu. Peki ama neden Çünkü, bu insanlar, hayvandan farkı olmayan evrim sürecinde geri kalmış ırk olarak gösterildiği taktirde, sömürülmesi, köle olarak kullanılması, topraklarına el konulması, hatta öldürülmesi bile makul olarak görülecekti. Bu şekilde sömürgeciliğe/ırkçılığa/materyalizme alt yapı oluşturulmaya çalışıldı.
Bugün Sosyal Darwinizm hâlâ bazı insanlar tarafından ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Oysa bilim bize evrendeki her canlının yaratıldığını ispat eder. Paleontolojik bulgular doğada evrim olmadığını, Allah’ın canlılığı bir anda ve kusursuzca yarattığını ispat eder. Eğer yaratılış gerçeği bilimsel olarak anlatılmaz darwinist ideolojinin yanlışlığı ortaya konulmazsa benzeri uygulamalar her zaman yaşanmaya devam edecektir. İşte bu nedenle Darwinizm ile mücadele çok önemlidir.