Siyonistlerin sonu

Abone Ol

Önce bugün, akşam yemeğini yemeye hazırlanırken evin elektriğini kesiniz ve ondan sonra yemek hazırlığına giriniz, çoluk çocuğunuzla yemeğinizi yeyiniz ve zorluğunu görünüz.

Hayal ederek "zorluğunu biliyorum" demeyiniz. İstanbul şehrinde evin elektriğini kapatsanız bile komşuların ışığı, sokak lambalarının ışığı evinizin kapkaranlık olmasını engeller.

Şimdi burasını hayal etmeyin ve bu kapkaranlık evde, İsrail askerlerinin Amerikan yapımı kurşunlarıyla öldürdüğü annenin cesedinin de sofranın kenarında uzandığını iyi bilin.

Sofrada et yok. Makarna yok...

Bir Filistinli belediye başkanının dediği gibi sofralarında yalnız zeytin var.

"Zeytin yeriz, zeytinle tedavi oluruz, zeytin çekirdeğiyle ısınırız. İsrail askerleri zeytin ağaçlarımızı da kesmeye başladı" demişti.

Veya şöyle hayal ediniz, dünyanın herhangi bir ülkesinde bir tek Siyonist ailenin evinin etrafını kuşatmışlar, elektriğini kesmişler, yakıt ve yiyecek girişini engellemişler.

Bu durumda dünya ayağa kalkar. Ayağa kalkmayanı kabre yatırırlar. Köşesinden arka çıkmayanın köşesini köreltirler. Birleşmiş Milletler acilen toplantıya çağrılır ve NATO güçleri evin etrafına konuşlandırılır.

Her gün Filistin de onlarca çocuk katledilirken, Filistin Bakanları ve Milletvekilleri dahil on binlerce Filistinli kaçırılıp işkence hanelerde tutulurken kaybolan bir İsrailli asker için başta Türkiye Devleti hükümeti olmak üzere bütün dünya aramaya koyuldu, kaybolan askerin evine taziye ziyaretleri başladı.

Bu arama tarama faaliyetlerinden olmak üzere İsrail, Lübnan a saldırdı. Hizbullah karşısında mağlup olunca Birleşmiş Milletler acilen asker gönderdi.

Birleşmiş Milletler askerleri, saldırgan İsrail tarafında değil, Lübnan topraklarında konuşlandırıldı ve Hizbullah ın elindeki silahları toplama faaliyeti başladı.

Üniversiteye giderken, yurt odalarında hacı amcaların verdiği burslarla okurken Beyazıt meydanında "Filistin e özgürlük" mitinglerine katılanlardan Milletvekili olan yüzlercesinden bir tanesi ağzını açıp tek kelime söylemedi.

 Aralık 2003 yılında İsrail in bir ülkeyi toplu hapishane yapmak için ülkenin etrafını duvarlarla örerken, dünyanın en büyük hapishanesini yaparak Guinness rekorlar kitabına geçmeye çalışırken, kamyonların önüne atılıp duvar yapımını engelemeye çalışan İsveç milletvekili Gustav Fridolin gibi İsrail e gidip Gazze de karanlıkta kalan kardeşlerinin yanında durarak İsrailli askerlere karşı direniş göstermediler.

Sonuç ne olur Sorusuna Türkiye de yaşayan birinin cevap vermesi isabetli olmayabilir.

Kavgayı seyreden, kavganın içinde olandan daha fazla korkarmış.

12 Eylül de işkence gören biri "İşkenceciler fena halde korkuyorlar" demişti.

İşte bu korkuyu dışarıdaki göremez.

Avrupa dan, Filistin e yardım götüren biri anlatmıştı: "Girişte tam altı saat soruşturdular. Bütün güçlerini bana gösterdiler ve benim gözümü yıldırdılar. Sonunda içeri girdim. Bir imamla konuşurken o gördüğüm kuvveti anlattım ve işlerinin imkânsızlığını söyledim. Sonunda imam: "Siyonistler buradan defolup gidecekler" dedi. Ben yine çok şey anlattım, o yine "Siyonistler buradan gidecek" dedi. Ve şimdi ben de inanıyorum ki, Siyonistler oradan çıkacak. O imamın azmi karşısında hiçbir silah dayanamaz" demişti.

Sonuç ne olurun cevabını ben söyleyemem ama tarih söyler.

Tarihte güçlü ordulara ve güçlü ekonomiye sahip Firavunun sonu ne olduysa, Avrupa yı titreten Hitlerin sonu ne olduysa Siyonistlerin sonu da o olacaktır inşallah.