Siyaset, kurtarıcı lider arayışında

Abone Ol

Toplumsal yapıyı dönüştüren dijitalleşme süreci ile birlikte, alışkın olduğumuz siyasal yapı da ciddi ölçüde değişime uğradı. Soğuk Savaş dönemini anımsatan kurumlar, ideolojik konumlanmalar bir periyot halinde yerini popülist liderlere ve popülist söylemlere bıraktı.

Bugünün siyasal arenasında siyasi partiler değil liderler ön planda. Bütün projektörlerin liderlere odaklanması ise liderleri adeta performans sanatçısına dönüştürmekte. Liderler, daha çok beğeni alabilmek için seçmenin beklentisine odaklanmak durumunda kalan, güçlü özne görünümlü ama hakikatte performans başarısına bağımlı hale gelen tedarikçi halini aldı.

Diğer bir ifadeyle, bunu başarabildiği müddetçe liderlik sorgulanmamakta, aksi durumda beğeninin zıddına adeta topluma erişim engellenmektedir.

Elbette popülizme sarılan liderler ilk kez bu dönemde görünmüyor. Partili siyaset dönemi boyunca popülizmden güç alan nice liderin var olduğu biliniyor. Ancak popülizmin ve popülist liderlerin hâkim olmaya başladığı dönemler incelendiğinde içinde bulunduğumuz sürecin yalnızca dijitalleşme ile ilgili olmadığı da aşikâr hale gelmektedir.

Bu dönemlerin yaşandığı ortamın zemininde ekonomik, siyasi, psikolojik, kültürel ve teknolojik boyutta gelişmelerin etkisi göze çarpmaktadır.

Hitler ve benzeri faşist liderlerin öne çıktığı dönemde 1929 Ekonomik Buhranı’nın, Birinci Dünya Savaşı’ndan kaynaklı yenilmişlik psikolojisinin ve özgüven arayışının, radyonun propaganda aracı olarak kullanılmasının bir bütünün parçalarını oluşturduğunu söylemek gerekmektedir.

Benzer şekilde 1973 petrol krizi ve onun getirdiği stagflasyonun, göçmen karşıtı sağ partilerin ortaya çıkmasını beraberinde getirdiği, 1980’lerle birlikte televizyonun propaganda sürecinde etkisinin belirgin hale geldiği ve böylece popülist liderlerin öne çıktığı bilinmektedir.

Son olarak 2008 ekonomik kriziyle birlikte Batı’da aşırı sağ partilerin ortaya çıkışı, göçmen ve yabancı karşıtlığının artışı, geleneksel medyanın yerini internet ve sosyal medyanın alışı ile birlikte popülist eğilimlerin ağırlık kazanmaya başladığı görülmektedir.

Özet olarak, popülist lider ve söylemlerin belirginleşmesi ile seçmen kitlelerinin düçar olduğu ekonomik ve siyasi krizlerin çözülemeyeceği yönündeki inancın ağırlık kazanması arasında doğru orantı olduğu görülmektedir. Krizler, popülizmin hayat bulduğu zamanlardır. Çözülemeyeceğine inanılan her kriz, politik sahada karizma arayışını hızlandırmaktadır.

Zira siyasi partilere güven azaldıkça seçmenler kurtarıcı rolüne yakıştırdığı karizmatik lider arayışına girmektedir. Yakın zamanda New York’ta Zohran Mamdani’nin gördüğü teveccühü bu yönüyle okumak anlamlı olabilecektir. Mamdani’nin ortaya koyduğu profil; ideoloji ağırlıklı söylem, kalıp parti programları gibi geleneksel siyasal mimarinin dışında New Yorkluların ihtiyaç duyduğu, aradığı güvene cevap verecek bir tonda inşa edildi.

Popülist liderlerin “sorunlarınızın ne olduğunu iyi biliyorum, çünkü ben de sizdenim” demesi ve bunu yaparken geniş halk kitlelerini ikna edecek bir esneklikte hareket etmesi, seçmeni yönlendirmek için yeterli olmaktadır.

Çünkü esaslı parti programları, uzun vadeli planlar, popülist dönemde aranan özellikler olmamaktadır. Ekonomik kriz bir türlü aşılamıyor, toplumsal kutuplaşma her geçen gün keskinleşiyor, partiler başta olmak üzere siyasal-bürokratik kurumlara güven sıfır seviyesinde seyrediyorken seçmenin aradığı şey, duygularına hitap edilmesi olmaktadır.

Popülist liderlerin başardığı şey de tam olarak budur.

Ancak popülist lider ve söylemler ile ilgili tarihsel tecrübe göstermektedir ki, bu esasında yalancı bahar (fecr-i kazip) hükmündedir.

Zira duygusallığın esaretine teslim edilen siyaset, gerçekte tam anlamıyla yönetim işidir. Yönetim ise ehliyetli, liyakatli kadroların elinde kurumsal kültürün oluşmasıyla süreklilik arz etmekte ve anlam kazanmaktadır.

Elbette karizmatik lider önemlidir ancak karizma aynı zamanda kısa ömürlü olmasıyla da büyük bir handikaptır.

Bu yüzden, içinde bulunulan çağın gereği olarak popülist damarı yakalayacak ama aynı zamanda güçlü kadro-güçlü lider profilini ortaya koyacak bir siyasal mimariye her zamankinden daha fazla ihtiyaç bulunuyor.