Sivas Kongresinde Mustafa Kemal Paşa

Abone Ol

Halife’ye bağlılık bildirdi

4 Eylül 1919’da başlayan ve bir hafta sürüp 11 Eylül 1919’da biten Sivas Kongresi’nde çok enteresan ve bize anlatılan millî mücadele tarihine ters düşen bir takım kararlar alındı. Bu kararlar herkesçe malûm olan hakikattendi. Fakat bu kongre kararlarının arasında öyle maddeler vardır ki, gerçekten ilginçtir. İşte o maddeler…

MADDE 1- Osmanlı toplumunun bütünlüğü ve millî istiklalimizin temini ve Makam-ı Muallâ-ı Hilâfet ve Saltanatın korunması için Kuvay-ı Milliye’yi üstün ve millî iradeyi hakim kılmak kat’i esastır.

Demek ki neymiş; Sivas Kongresi kararına göre Kuvay-ı Milliye, Hilafet ve Saltanatı muhafaza etmek ve tehlikelerden korumak için varmış. Uzun söze ne hacet, her şey apaçık değil mi ...

Madde 2- Osmanlı Hükümeti, bir dış baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk ve ihmâl etmek zaruretinde bulunduğu taktirde Hilâfet ve Saltanat makamı ile vatan ve milletin emniyet ve bütünlüğünü sağlayacak her türlü tedbir ve karar alınmıştır.

Alın size bir madde daha… Sivas Kongresinden, Saltanat’a ve Hilâfet’e bağlılık kararı çıkmıştı.  Hem Erzurum’da hem de Sivas’ta vazifeli delegelerden bir kişi bile, anlamaz mı yahu bu tahta oturan “güya” hainin ihanetini Bu nasıl bir durumdur böyle Herkes her şey hakkında bir fikir üretiyor da, bir Allah’ın kulu niçin bu ihanetten ima yoluyla dahi olsa bahsetmiyor

Kâzım Karabekir, Sivas’ta bulunmaz. Millî Mücadele tarihinin bütün kurmay heyeti onu çağırır, fakat o Sivas’a gitmez., “Hepiniz zaten oradasınız. Bana ne gerek var. Siz beni, ben de sizi temsil etmiyor muyum Orada ne karar alırsanız ben onlara uymaya ve altına imza atmaya razıyım. Siz orada kongre yaparken ben de burada Erzurum, dolayısıyla doğu illerini koruyayım.” demiştir gitmemiştir kongreye. Fakat telgraf aracılığı ile Sivas’la Erzurum arasında düzenli bilgi akış sağlanır. Sivas Kongresi hakkında Kâzım Paşa şunları söylemiştir;

“…Mustafa Kemal Paşa’nın kongreye başkan olduğunu Rauf Bey’in ve İsmail Fazıl Paşa’nın başkan yardımcısı olduklarını öğrendim. 4 Eylül de görüşmeler başlamış. Ve Sivas Kongresi’nin başında Padişah’a bir telgraf çekilmişti. Telgraf metni şu şekildedir;

…Tarihimizin kaybettiği en büyük millî felâketlerden çıkarak, boyun eğmeye mecbur olduğumuz Mondros Mütarekesi feci hükümleriyle dıştan ve içten süre gelen tecavüzlerle, hükümlerinden düşürülüp geçersiz kaldı Bu hale karşı etkisiz bir siyaset takip eden Vekiller Heyeti bu milletin haklarını savunamıyor ve devlet ve milletin açık haklarını ayaklar altına aldırıyor. Dolayısıyla millet, umumi meclisin anayasamızdaki mutlak açıklığa rağmen halâ toplanmadığını göz önünde bulundurarak vatanın yok olmasını önleyecek son tedbirleri almak için bütün yüce memleketlerimizin delegelerinin iştiraki ile Sivas’ta genel bir kongre yaptı. Kongre genel heyeti, Allahın yardımına dayanarak yüce Hilâfet ve Saltanat makamınızın ve milletin ve memleketin meşru haklarını ve gerek şimdiye kadar müdafaa hususunda alacağı tedbirleri görüşmeye başlamıştır. Bu uğurlu vesile ile Yüksek Hilâfet makamınıza sadakat ve bağlılığını teyid etmeyi dinî ve millî bir vazife addeder.

                        5 Eylül 1919 Sivas’ta Toplanan

                        Umumi Kongre Heyeti”

Bu altı çizili olan kısımlar telgrafın en can alıcı bölümleri olmaları hasebiyle çok mühimdir. Ayrıca Sivas’tan İstanbul’a bu telgraf gönderildiğinde Başkan koltuğunda Mustafa Kemal Paşa oturmaktaydı. Üstelik bu karar tüm delegelerin kabul oyuyla alınmıştı. Başka bir söz söylemeye gerek var mı

Ayrıca, millete de, İstanbul’a böyle bir telgraf çekildiğine dair genel bir bilgilendirme beyannamesi yazıldı. Bu milleti bilgilendirme beyannamesi şu şekildedir;

“Kararlaştırılan Anadolu ve Rumeli Müdafaay-ı Hukuk Umumi Kongresi, Eylül ayının dördüncü günü öğleyin saat üçte parlak bir biçimde Sivas’ta Lise okul binasında ilk toplantısını yaparak fatiha-i mukarrerat olarak zat-ı hazreti Hilâfetpenahiye ilgili telgrafı takdim etti. Bu suretin bütün ilçe ve köylere kadar duyurulmasını bilhassa rica ederiz. Karar sonuçları ayrıca tebliğ edilecektir.

                        Kongre Heyeti”

Çok enteresan bir durum ile karşı karşıyayız. Memleketin felahı için Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında kurulan bu millî kongre, toplantıya başlar başlamaz Padişah Sultan Vahideddin Han’a biat etti ve resmen; “Ben senin yüce varlığını korumak ve kurtarmak için varım demek istedi.” Sonra da bu biat edişi resmî bir bildiri ile bütün memlekete deklare etti. Bu neticeden ne anlaşılması gerekir

6 Eylül 1919’da, Kâzım Paşa, Erzurum’dan Sivas’a 20 maddelik bir görüşme listesi gönderiyor. Burada ilginç olan durum, kongre devam ederken Kâzım Paşa, görüşülmesini istediği maddeleri çok rahat bir biçimde dikte edebiliyor. Bu arada Kâzım Paşa’nın statüsü nedir 9. Ordu Müfettiş Vekili. Yani padişaha bağlı resmî bir devlet görevlisi. Bu sıfatla kongreye müdahale ediyor. Eğer Padişah’ta en küçük hainlik alâmetleri görülseydi Sivas’taki delegelerden en azından bir tanesi bu duruma itiraz edip; bu kongre sivildir. Ve ihanet içerisindeki bir adamın kumandanı vasfıyla bir adam bize kararlar dikte edemez diyemez miydi Ama böyle bir şey olmadı. Hatta Kâzım Paşa, bu meşhur beyannamesinde hükümeti suçluyor ama padişahı yere göğe koyamıyor. Bu durum normal midir Yani hükümetteki bir bakanın emrinde bulunan bir paşa, nasıl olur da hükümeti beğenmez ve bu durumu dolaylı da olsa padişaha bildirir İşte bu 20 maddelik beyannamenin 7. ve 18. maddeleri şöyle diyor;

“Madde 7;

Milletin emellerini ve mukaddes gayesini itiraz ve küçümsemekle beraber zat-ı hazreti padişahîyi aldatarak milletin istek ve bağlı olduğu kurtuluş ve selâmet yolundan haberdar etmemek ve padişah hazretlerinin emirlerini suistimal etmek…

Madde 18;

İstiklâl ve millî varlığı yok edecek bir siyaset takip ve bununla Padişahı  iğfal ve milletten gizleyerek bir küçük cemiyet teşkili ve bunu ecnebilere milet temsilcileri diye göstermeğe çalışmak ve bu suretle milleti ani emrivakiler karşısında bulundurmak…”

Aynı konuda,  aynı zaman dilimi içerisinde Mustafa Kemal de muzdariptir. Ve Sivas Kongresinden İstanbul’daki İçişleri Bakanı Adil Bey’e zehir zemberek bir telgraf çekecektir. 10/11 Eylül 1919 tarihlerini taşıyan bu telgrafta, “Siz, Milleti, Padişahına düşüncelerini aktarmaktan men ediyorsunuz”1 diyecektir. Dikkat edilirse, Mustafa Kemal Paşa, padişah ile milletin açık açık görüşememesinden şikâyetçi. Hâlbuki Padişah gerçekten hain olsaydı, Paşa, Sultan ile millet görüşemiyor diye mi şikâyetçi olurdu Yoksa Padişah milletle görüşüyor ve halkı rahat rahat kandırabiliyor diye mi şikâyetçi olurdu Sizce hangisi akla daha yatkın

Kongre 11 Eylül 1919’da bitti. Ve bu Anadolu harekâtı yani Heyet-i Temsiliye bu kongre sonrası 6 maddelik bir tamim yayınlar. Bu tamimin de 6. maddesi okunmaya değer bir niteliktedir. Şöyle ki;

“Milletin dileklerini zat-ı şahaneye arz ve iletmeye muvaffak olup da milletin itimadına haiz meşru bir hükümetin teşkiline kadar haberleşme merkezi Sivas’ta kongre heyet-i temsiliyesi olacaktır.”

İşte enteresan bir durum daha, Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlık yaptığı kongre üyeleri, kongrenin başında ortasında ve sonunda padişaha bağlılık yemini ediyor ve bu durumu bütün memlekete bildiriyor. Alın size hain padişah ve Sivas kongresi ilişkisi…

Kongre bitmiştir ama ilerleyen günlerde daha ilginç bir gelişme yaşanır Sivas’ta… Bir beyanname de 15 Eylül günü, 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Cebesoy tarafından ilan edilir. Bu beyannameye göre; “Kuvay-ı Miliye birlikleri Padişahı ve Hilâfeti korumak için oluşturulmuştur.”2 Sivas Kongresi devam ederken, kâh başkan Mustafa Kemal Paşa, kâh hadiselere Erzurum’dan seyirci kalan ama, gerektiği yerde müdahale eden Kâzım Karabekir Paşa, kâh 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Cebesoy Paşa, sürekli olarak gelişmeler hakkında İstanbul’a yani saraya bilgi mesajları gönderiyorlardı.  Bu mesajlardan anlaşılan o dönemde hainlik koltuğunda Padişah değil, Damat Ferit Paşa bulunmakta ve onun yaptığı her hareket Sultan’a şikâyet edilmekteydi. Sultan Vahideddin Han, gerçekten hain olsaydı, sizce Mustafa Kemal Paşa, Damat Ferit Paşa’yı, Sultan’a şikâyet eder miydi . Yani daha doğrusu soruyu şu şekilde sormak lâzım; Mustafa Kemal Paşa, sizce haini haine şikâyet edecek bir yapıya mı sahip Üstelik Mustafa Kemal Paşa, çektiği bu telgrafta padişaha;

 “Büyük milletin ve kutsal hilâfetin biricik ve gerçek dayanağı bulunan yüce saltanatınızı Allah her türlü kötülükten korusun.” hitabıyla başlamakta ve 6,5 asırlık şan ve şerefi büyük hanedanın yüce tarihini kurtarmaktan söz etmektedir.” Üstelik bu telgrafı paşa 28 Eylül 1919 tarihli İrade-i Milliye isimli gazetede yayınlatmış ve 24 Nisan 1920’de meclisin açılışından bir gün sonra bizzat meclis kürsüsünden kelimesi kelimesine bir kez daha  tekrarlamıştır.!!! 

Damat Ferid Paşa, Sivas Kongresinde oy birliği ile kabul edilen kararları kabul etmek ve tanımak istemez. Bunun üzerine Sultan Vahideddin Han, damadı istifaya zorlar ve yerine Anadolu hareketine ılımlı bakışıyla bilinen Ali Rıza Paşa’yı Sadrazam yapar ve Anadolu ile köprüyü sağlamlaştırır. Vahideddin, hain olsaydı, Damat Ferit Paşa’yı niçin istifa ettirir ve niçin Anadolu hareketine sempati duyan Ali Rıza Paşa hükümetini kurdurur Bunlar bir hainin yapacağı hareketler olabilir mi ..

Zaten Mustafa Kemal Paşa da, SultanVahideddin Han’ın hain olmadığını çok iyi biliyordu ve muhalefeti Sultan’a değil, Sadrazam olan Damat Ferit Paşa’ya idi.

Muhabbetle…