Dünya ilginç bir yer. Allah dünya hayatını tüm insanlık için imtihan yeri kılmış olmasına rağmen bütün hayatımızı kapsayan imtihanlarımızı göz ardı edip çocuklarımızın okul sınavlarını her şeyin önüne geçiriyoruz. Bu hafta sonu Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) yapılacak. Üniversite sınavına girecek her gencimiz ve ailesinde bir stres ve gerginlikle hafta sonu bekleniliyor. Bu hafta sonunun ötesinde neredeyse çocuklar doğar doğmaz bu imtihanların gerginliğini yaşamaya başlıyor. Gençlerimizin “gelecek endişesi” hayatımızın her yanına sinmiş durumda.
Çocuklarımız derslerini iyi çalışsın, sınavda diğer arkadaşının önüne bir adım daha geçsin diye farkında olarak ya da olmayarak çocuklarımıza baskılar uyguluyoruz. Çocuklarımız üç saatlik sınavlarda başarılı olsun diye neler neler yapmıyoruz? Özel okullar, seçilmiş öğretmenlerden ayrıcalıklı eğitimler, gerçek hayattan yalıtılmış bir yaşam tarzı, çocukların tam keşif yapacağı yaşlarda beş seçenekli sorularda belirlenen doğru cevapları bulması yolunda merak duygusunu harcatmalar, kendi kabiliyetini keşfedecek yaşlarda test kitapları arasında harcanan zamanlar, her insan farklı bir kabiliyetle yaratıldığı halde bilim adamlarının(!) belirlediği zekâ sınıflamaları içinde tüm çocuklarımızın tek tipleştirilmesi…
Gençlerimize sınavlarda başarılar dilerken velilere seslenmek isteriz. İlk uyarımız bazı aileler çocuklarının kendilerinin zamanında gerçekleştiremediği işleri başarmaları gerektiğini düşünen ailelerimiz var. Çocuklarının kabiliyetini keşfetmek yerine kendi hayallerini çocuklarının hayatı ile gerçekleştirmeye çalışan ailelerimiz bu hatadan en kısa zamanda vazgeçmelidir. Bu davranışı gerçekleştiren aileler de genelde yaptıkları işi aklileştirmek için “çocuğum için en iyisini istiyorum” savunmasını yapıyorlar. Çocuklarımız bizlerden ayrı kabiliyette ve yeterlilikte yaratılmış Allah’ın kullarıdır. Velilerin ellerinden geldiğince Allah’ın yarattığı fıtratı korumak, gençleri üç saatlik sınavlara değil hayata hazırlamalarıdır. Çocukların eğitim görevini İslam öncelikle babaya vermiştir. Ki zaten çocuğu hayata hazırlayan babadır. Bu gerçekler göz ardı edilmeden yani aslında tüm hayatımız bize emanet olarak verilen çocuklarımızı yaratılış fıtratını bozmadan geliştirmek, yol açmak ve göstermek, Allah’ın yarattığı küçük yürekleri hak etmedikleri yükleri yüklemekten kaçınmaktır.
Diğer bir konu da, velilerimiz şu konuyu unutmamalıdır. Ülkemizin en temel sorunlarından biri eğitim sistemidir. Özellikle son 22 yıldır ülkemizin eğitimi rayından iyice çıkmıştır. Her yeni gelen Milli Eğitim Bakanı sanki başka parti iktidara gelmiş gibi eğitimde temel değişime gitmiştir. En üst mevkide gerçekleşen bu değişimler eğitim sistemini alt üst etmiştir. Eğitim sistemimiz tam bir yap-boz oyununa dönmüştür. Nihayetinde de, “Eğitim sistemimizde iki şey yoktur: Birincisi eğitim, ikincisi sistem” sözleri ile eğitim sistemimiz sosyal medya mecralarında alay konusu olmuştur.
Eğitim konusunda daha yönetici kadronun ne yapmak istediğini bilmediği bir düzende çocuklarımız tam bir kısır döngünün içine itilmiş, hayatlarının on iki yılı zorunlu eğitim ile en verimli zamanları gasp edilmiştir. Neyin hedeflendiği belli olmayan bir ülkede bir insanın on iki yılının belli bir yere bağlanması mantıklı ve makul bir şey değildir. Bir ülkede insanca yaşayabilmek, daha kaliteli bir yaşam için her meslekten en iyi elemanların yetiştirilmesi gerekir iken AK Parti iktidarı ilçelerde bile üniversite açarak üniversite mezunu -hatta bazıları iki üniversite mezunu- işsizler ordusu meydana getirmiştir. Üniversiteler bilim üretme, araştırma yapmaları gerekirken eğitim düzeyi düşürülerek yüksek liseler haline getirilmiştir.
Her konuda olduğu gibi eğitimde çok ciddi acilen çözülmesi gereken meseleler var iken Milli Eğitim Bakanı’nın en önemli faaliyeti öğretmenlere önlük zorunluluğu getirmek olmuştur. Son günlerde de müfredat ile yapılanlarla gündemdeler.
Kısaca sayın veliler! Gençlerimiz, bizim “oy verme” sınavında başarılı bir seçim yapmamış olmamızdan dolayı yıllardır mağduriyet yaşamaktadırlar. Yap-boz tahtasına dönen eğitim sisteminde kendilerine en doğru yolu seçebilmek için hayata en iyi hazırlanacakları zamanlarda stres ve endişe sebebiyle hastalıklara yatkın hale gelmektedirler. Çoğu çocuğumuz yaşadığı sınav stresini, endişesini atlatabilmek için bağımlılık yapan maddelere yol açan ilaçlarla bu süreçlerde tanışmaktadırlar. Bütün geleceğini tek sınav üzerinden şekillendiren sistem bir çok yetenekli çocuğumuzu ziyan etmektedir. Şunu belirtelim; Mimar Sinan şu sistemin içine doğsaydı Mimar Sinan olamazdı. Önceki nesillerin yanlış tercihlerinin bedelini ödeyen gençlerimize bu gerçekler ışığında hassasiyet göstermeli, onların değerlerinin sınavlardan çıkan sonuçlardan daha fazla olduğunu idrak etmeliyiz.
Gençlerimize sınavlarda başarılar dilerken velilerimize eğitim konusunda daha derinlikli düşünmeler dileriz.