Medyaya yansıyan haberlerde çatışmanın daha doğrusu terörün sona ermesi ve çözüm sürencinin yeniden başlamasını isteyen bazı STK sözcüleri yaptıkları açıklamalarda, ”PKK, silahlı güçlerini acil olarak yurt dışına çıkarsın” çağrısında bulunuyorlar. Yapılan çağrı silahlı güçlerin Türkiye’yi terk etmesini öngörüyor. Bir çağrı ile PKK’nın silahlı militanlarının silahları ellerinde Türkiye’yi terk etmeleri ne derece mümkün olur ayrı bir tartışma konusu ama esas yapılması gereken silahlı güçlerin sınır dışına çıkması mıdır, yoksa barış sürecinden istenen sonucun alınabilmesi için gerekli olan silahların terk edilmesi, toprağa gömülmesi midir Kanaatimce kalıcı barışın yolu silahların bırakılması, buna paralel olarak militanların topluma entegre edilmesini sağlayacak tedbirlerin alınmasıdır. Bir silahlı gücün ülkeyi terk etmesi, sınırın hemen ötesine çekilmesi, oradan ellerindeki silahla gelişmeleri izlemesi kalıcı barışa hizmet etmez. Kısacası, yapılması gereken terör örgütünün kendisini lağvetmesidir. Ancak buna örgüt liderleri ne ölçüde karar verebilirler Arkasında yıllardan beri destek olan yabancı güçler böyle bir sonucu ne kadar isterler Sanıyorum esas üzerinde durulması gereken husus burasıdır.
Bu noktada Barzani’nin de PKK’nın Kuzey Irak topraklarını terk etmesi çağrısı da birlikte düşünüldüğünde terör örgütü militanları Türkiye’yi terk ettiklerinde Kuzey Irak’ta da yer bulamayacaklarsa Türkiye’yi terk etmeleri düşünülebilir mi Eğer ABD’nin PKK’yı sattığı, Barzani’nin de bu sebeple ‘Kuzey Irak’ı terk edin’ çağrısı yaptığı düşüncesi doğru ise oyunu bir bütün olarak görüp değerlendirmek gerekmez mi Yani, bölgeye yönelik başta Irak, Suriye, Yemen olmak üzer parçalamayı öngören planın uygulanmasında vaz mı geçilmiştir PKK terör örgütü nasıl ki, sadece ülkemizin iç sorunlarından ortaya çıkmamış, bölgemizi karıştırmak isteyenlerin bu çıkışta önemli bir rolü olmuşsa bugün terör örgütünün kendi kendini lağvetmesi örgütün bir iç meselesi olmayı aşmaktadır.
Bu noktada olayı olduğundan farklı görmek ve yorumlama anlamına gelen bir başka anlayış ise, ”Gelişen son süreç siyasetin kazanımlarını heba etti. PKK silahla hak arama anlayışına son vererek demokratik siyasetin önünü açmalı” yaklaşımıdır. Bu yaklaşım terör örgütünün bir takım hakların elde edilmesi mücadelesi içinde olduğu anlamına geliyor. Bu yaklaşım bize göre terör örgütünün arkasındaki güçleri ve ana hedefini gözden kaçırıyor. Çünkü, bölge halkının gasp edilmiş(!) bir takım haklarını elde etme mücadelesi veren bir oluşum bölgeye götürülen yatırımları engellemesi, şantiyeleri ateşe vermesi, iş makinelerini ve çeşitli araçları yakmasını hak arama ile izah etmek mümkün olabilir mi Artık herkes terör örgütünün devletin gücünü bölgede zayıflatmak, kendisine alan açmanın mücadelesini verdiğini görmek durumundadır. Daha açık ifadeyle bölgemizdeki bazı devletlerin –buna Türkiye’de dahil- parçalanmasını öngören, bu arada Irak, İran, Suriye ve Türkiye’nin bir kısmını içine alan bir Kürdistan oluşturulması projesini görmezden gelerek ileri sürülecek tüm teklifler havada kalmaya mahkumdur. Gerçekten PKK bölge halkının sahip olmadığı bir takım demokratik hakların mücadelesini veriyorsa bunun için teröre gerek yoktur. Bu istekleri yerine getirmek siyasi kadroların ve devletin asli görevidir. Bir devlet vatandaşlarının bir kısmına demokratik hakları çok görüyor, esirgiyorsa o devlet görevini yapmıyor demektir. Kaldı ki, tepeden inmeci dayatmacı devlet anlayışı yok olmaktadır. Böyle bir ortamda terör ile hak aramaya kalkışmak, savunulduğu ileri sürülen kesilmelere zulümdür. Çünkü terörün olduğu yerde demokrasi olmaz, insan haklarının en önemlisi olan yaşama hakkı tehlikeye girer.