Sıla yolu çilesine artık kalıcı çözüm şart

Abone Ol

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, geçtiğimiz günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı grup konuşmasında önemli bir meseleye daha dikkat çekmişti: 

Sıla yolu çilesi.

Her yıl yaz aylarında milyonlarca gurbetçi, memleket hasretiyle yollara düşüyor. Ancak bu hasretin sonunda, sınır kapılarında saatler süren bekleyişler, rüşvet iddiaları, kötü muameleler ve yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalıyorlar.

Özellikle Bulgaristan, Sırbistan ve Macaristan sınırlarında yaşanan yoğunluklar, sadece bir ulaşım meselesi değil; yıllardır görmezden gelinen bir diplomasi eksikliğinin göstergesi haline gelmiştir.

Bu yıl Türkiye tarafında sevindirici bazı gelişmeler yaşandı. Ticaret Bakanlığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın koordineli çalışmalarıyla Kapıkule, İpsala, Hamzabeyli ve Pazarkule sınır kapılarında önemli adımlar atıldı. Özellikle Kapıkule’de yolcu peronlarının 12’den 24’e çıkarılması somut bir iyileşmedir ve emeği geçenleri takdir etmek gerekir. Ancak tek taraflı çözümlerle bu mesele tamamen ortadan kalkmaz.

Peki ya diğer ülkeler?

Cumhurbaşkanı Erdoğan için dua eden Macaristan Cumhurbaşkanı Orban’ın ülkesi nerede? “Cumhurbaşkanı Erdoğan bize ev ödevi verdi” diyen Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic’in ülkesi neden peron sayısını üç katına çıkarmıyor? Bu ülkelere bir selam gönderilse, gerekli adımları atmaları mümkündür. Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi, bu sorun iki-üç büyükelçinin iradesiyle çözülebilecek kadar somut ve pratiktir.

Unutulmamalıdır ki sıla yolu, sadece bir tatil rotası değil; Avrupa ile Türkiye arasında yıllık 210 milyar doları aşan bir ticaretin geçtiği stratejik bir arterdir. Bu güzergâhta tırların, otobüslerin ve binek araçların akışı sadece gurbetçileri değil, ihracat ve ithalatı da doğrudan etkilemektedir.

Öte yandan Almanya’da faaliyet gösteren Türk kökenli küçük ve orta ölçekli işletmeçilerimizin toplam cirosu 50 milyar Euro’yu aşmıştır. Bu muazzam ekonomik potansiyel, Türkiye’nin Avrupa’daki gücünün bir yansımasıdır. Ancak bu gücün sınır kapılarında saatlerce bekletilmesi, rüşvetle sindirilmesi ya da kötü muameleyle örselenmesi kabul edilemez.

Türkiye, Avrupa’daki 7,5 milyondan fazla vatandaşını sadece ekonomik bir kaynak ya da seçimde oy veren bir kitle olarak görmemeli. Bu insanlar, döviz transferlerinden yatırımlarına kadar ülkemizin kalkınmasına ciddi katkı sağlamışlardır. Ancak yıllardır “sıla yolu” adeta bir eziyet yoluna dönüşmüştür. Her yıl aynı manzaralar, aynı kuyruklar, aynı mağduriyetler…

Artık çözüm üretme vakti geldi. Ve bu çözüm sadece sınır kapılarındaki kapasite artışıyla sınırlı kalmamalı. Dört temel öneriyi bir kez daha vurgulamak istiyorum:
1. Bulgaristan, Sırbistan ve Macaristan’la diplomatik temaslar artırılarak sınır kapılarındaki yolcu ve tır peronlarının artırılması sağlanmalı.
2. Havayolu, demiryolu ve denizyolu gibi alternatif ulaşım yolları daha etkin ve ekonomik hale getirilerek kara yoluna bağımlılık azaltılmalı.
3. Yurtdışı Türkler için bağımsız bir bakanlık kurulmalı; sorunlara kalıcı, kurumsal çözümler üretilmeli.
4. Yurtdışı seçim bölgesi oluşturulmalı, Meclis’te 35 milletvekiliyle gurbetçilerin temsili sağlanmalıdır.

Ayrıca Saadet Avrupa Teşkilatımızın sunduğu “Sıla Yolu Kulesi” projesiyle, rüşvet ve kötü muameleye karşı destek hattı kurulması; Niş-Belgrad arası büyük bir dinlenme tesisi ve yol üzerinde konsolosluk hizmetlerinin sağlanması, vatandaşlarımızın güvenliğini ve konforunu artıracaktır.

Bu noktada özellikle yaz dönemlerinde, söz konusu dinlenme tesislerinde gurbetçilere, tır ve otobüs şoförlerine yönelik rehberlik, danışmanlık ve yardım masaları oluşturulabilir. Hem Türkçe dilinde hizmet veren birimler hem de hukuki ve diplomatik destek sağlayacak görevliler, yolculuk esnasında karşılaşılan sorunları anında çözebilecek kapasitede olmalıdır.

Ayrıca bu büyük dinlenme tesisi, sadece izin sezonuna özel değil; yıl boyunca tır ve otobüs şoförlerine de hizmet verecek şekilde tasarlanmalıdır. Bu alanlar, şoförlerin dinlenebileceği, temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği, sağlık ve iletişim desteği alabileceği donanıma sahip olmalıdır. Çünkü sıla yolu sadece birkaç haftalık bir dönem değil, yılın her günü işleyen bir yaşam hattıdır.

Bu ülkenin gerçek sahipleri, dünyanın dört bir yanına dağılmış milyonlarca Türk vatandaşıdır. Onların sesi yalnızca seçim dönemlerinde değil, her zaman duyulmalı; onların ihtiyaçları da tıpkı Türkiye’deki vatandaşlarımızın ihtiyaçları gibi ciddiyetle ele alınmalıdır.

Görülmeyeni görmek, gecikmeden harekete geçmek zorundayız. Aksi takdirde, kaybettiğimizi fark ettiğimizde çok geç olabilir.