Herkese merhaba Ne kadar zaman oldu bilmiyorum uzun bir
süredir müstearlarla buluştum sizlerle. Bir süre Hatice Koç ve yakın zamanda da
Sare Gümüş adı ile yazdım. Bu gizlilik ve sürekli değişim için hem sizlerden
hem de gazete yönetiminden özür dilerken anlayışları için de teşekkür ediyorum.
Milli Gazete edebiyat ortamlarının en temizi desem hiç de
abartmış olmam. Her bir çalışanın ötekine saygısı sonsuz. Kimse kimseye art
niyet duymuyor. Kıskançlık yok aksine kardeşlik var. Her şeyin ötesinde insana
temiz bir üslup ve anlayış kazandırıyor. Bu sayfalarda Hüseyin Akın ile Fatma
Gülşen Koçak hanımefendi ile yakından tanışıyoruz. Onların dünya görüşlerini
okuma fırsatını buluyoruz. Kendi hayatımızda yön çizmemize büyük katkısı olan
Ali Haydar Haksal hocamla da buralardan tanışmıştık ilkin. Görüşlerini okuyarak
büyüdük desem yalan olmaz. Yeni nesil için bu gerçekten çok önemli bir
durumdur. İnsanı insan yapan hayat görüşüdür. Çizdiği çizgi ve izlediği yoldur.
Allah yolumuzu güzel ve hayırda daim kılsın.
Hepimizin hayatında geçiş dönemleri var. Kimi zorluklara
göğüs gererek yeni günlere hazırlanıyoruz yeni dirilişlere. Yaprak dökümleri
deri değiştirimleri hep daha sağlıklı ve taze bir zaman içindir. Biz bir dükkân
olsaydık şayet belli bir süreliğine yerimize bakacak birisine dükkânı devreder
ve dinlenmeye çıkardık. Fakat insan olunca bu durum elbette mümkün değil.
Dolayısıyla kendimizi dinlemek adına yapabileceğimiz bir şey saklanmaktır. Bir
süre gizlenmek ve uzaklaşmak. Esasında uzaklaşmadık Allah a hamd olsun. Yeri
geldi İsmail Demirel ağabeyle Mehmet Hanoğlu müstearıyla söyleşiler
hazırlayıp buluşturduk sizlerle. Yeri geldi isimsiz tanıtım yazıları sunduk.
Bir süre farklı adlarla yazdık. Fakat her birisinde yegâne gayemiz vardı
yazmak ve sizlerle bir şekilde buluşmak. Belli başlı kimi isimleri sizlerle
tanıştırmak. Bunlara müsaade eden başta Mustafa Yıldırım ağabey ve Bilali
Yıldırım ağabey olmak üzere tüm Milli Gazete yöneticilerine teşekkür ediyorum.
Şiir akşamları bize her daim katkı sağlar fakat ilk defa
böylesine samimi bir ortamda bulundum. 8 Mart akşamı Eyüp teki Sertarikzade
Tekkesi nde düzenlenen programda. TYB İstanbul Şubesi nden beraberce gittik
oraya. Bu vesile TYB İstanbul Şubesi nin de yerini öğrenmiş oldum. Pembe
çiçeklerin açtığı kiraz ağaçlarının arasından Cağaloğlu yokuşuna uzanan yolda
yürürken her şeyi unuttum sanki. Fatma Gülşen Koçak hanımefendinin sıcak yüzü
bizi karşıladı. Hüseyin Akın ağabey ve Mahmut Bıyıklı ağabey ile sohbet
fırsatını yakaladık. Tavsiyelerini dinledik. Edebiyat dünyasına dair
bildiklerimizi tazeledik bilmediklerimizi dimağımıza ekledik. Şiir üzerine
güzel bir düşünce oluştu zihnimde. Sertarikzade de Zeynep Arkan ile bahçede
rastlaştık. Güler yüzlü ve sevecen tavırlarıyla bizimle tanıştı. Adınızı
duymuştum, demesi benim için sevinç vesilesiydi. Mekân Halveti dergâhı olduğu
için ayakkabılarla girilemiyor. Dileyenler için terliklerin bulunduğu bir
dolabı var. Beyaz mermer merdivenli, üç katlı bu dergâh. İlk katta Halveti
şeyhlerinden dört yatırın sol tarafta bulunduğu bir mescid var. Üst kat
hanımlar için ayrılmış ve girişi yukarıdaki kapıdan sağlanıyor.
Üçüncü kattaki bir odaya giriyoruz. Sohbet ortamında geçen
programda Sümeyra Yaman, Zeynep Arkan, Meryem Kılıç, Nergihan Yeşilyurt, Fatma
Gülşen Koçak, Hale Canat Cürgül ve Sümeyye Şeker şiirlerini okuyor ve şiir
serüvenimizden kısaca bahsediyoruz. Değişmiş bir zihin ve zinde bir dimağ ile
ayrılıyoruz oradan. Emeği geçen herkese teşekkürler.