Sıcak bir kış geliyor!..

Abone Ol

Bir ara piyasalar başta olmak üzere ülkemizdeki her şey iktidar partisinin kapatılıp kapatılmamasına kilitlenmiş, hayat adeta durmuş, sadece bekleniyordu. Anayasa Mahkemesi nin AKP nin kapatılmaması kararından sonra da durgunluk devam etti, içte ve dışta ses seda yoktu. Meğer bu sessizlik fırtınadan önceki sessizlikmiş. Bu durgunluk döneminden sonra, son günlerde birden bire hızlı bir hareketlenme başladı, birkaç olay birbiri ardı sıra gelişti; siyasi, sosyal ve ekonomik sessizlik sona erdi.

Rusya-Gürcistan Savaşı patlak verdi ve şimdilik bitti ama savaş gemileri Karadeniz de cirit atmaya devam ediyor Suriye de Türkiye, Fransa ve Katar ın katılımıyla dörtlü zirve yapıldı Cumhurbaşkanımızın da izlediği Ermenistan-Türkiye maçı gerçekleşti...  "İran-İsrail ve ABD gerginliği" ise her an patlamaya hazır bir bomba gibi

Sıraladığım bu olaylar, ekonomik ve siyasi yönden bizi çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü olaylar bir taraftan özellikle enerji (petrol ve doğalgaz) açısından bağımlı olduğumuz, diğer taraftan her yönüyle arka bahçelerimiz olan Kafkasya ve Ortadoğu da cereyan ediyor. Dışta ve içte hareketlenmeler hızlanmış, olaylar birbiri peşi sıra sıralanmış. Bu gelişmelerin sonuçlarını önümüzdeki kısa ve uzun vadede hep beraber göreceğiz.

Mahir Kaynak görüşlerine ve tahlillerine değer verdiğim bir yazardır. Cumhurbaşkanımızın maç vesilesiyle Ermenistan a yaptığı ziyareti "Bir değil iki (maç)" başlıklı yazısında değerlendirirken, önemli tesbitlerde bulunmuş: "İkinci maç siyasi bir satranç. Ortadoğu dan sonra siyasi mücadelenin ağırlık merkezi Kafkaslara doğru kayıyor. Rusya bu bölgedeki, bazılarına göre ABD, bana göre küresel sermayenin etkinliğini kırmaya çalışıyor. Türkiye nin bölgedeki satranca şah hamlesiyle başlaması ilginç. Birkaç küçük hamlenin yol açtığı alana cumhurbaşkanı ile dalıyor. Oysa satrançta en az hamle yapan taş şahtır ve çok gerekli olmadıkça bu hamle yapılmaz." Aynen katılıyorum. Özellikle küresel sömürü sermayesinin etkinliğini kırma meselesi önemli. Yazarın, "Rusya Türkiye nin Kafkaslardaki varlığından şikayetçi olmayacaktır. Ancak bunun başka bir gücün taşeronluğu olmasına da göz yummaz" değerlendirmesine de katılıyorum. Bazı tesbitlerin ardından "Türkiye ile Ermenistan arasındaki yumuşama genel gidişe aykırı olmak bir yana bu gelişmeyi destekliyor." diyor ve sonuç olarak yorumunu şöyle bağlıyor: "Sadece Türkiye nin ABD, Rusya ve AB arasındaki konumu belirsizliğini koruyor."

Doğrudur, Türkiye kendisini pek çok yönüyle yakından ilgilendiren meselelerde genel stratejisini ve siyasetini netleştirmek zorunda. Önümüzdeki dönemde Ortadoğu ve Kafkaslarda daha da hızlanarak gerçekleşecek gelişmeler bizi yakından ilgilendiriyor. Yeni ufuklar ve fırsatlar söz konusu. Türkiye bu yeni fırsatları bir taraftan tanımlayabilir, diğer taraftan bunların en önemli uygulayıcısı olabilir. Tarih, bu fırsatları değerlendirebilen ve yaşadığı coğrafyanın hakkını verebilenlerin yaptıklarından ibarettir.

Kafkasya, Ortadoğu, Rusya, İran, Irak, Suriye, İsrail ve çevremizdeki diğer ülkelerde sıcak hem de çok sıcak gelişmeler var. Önümüz kış. Bu sıcak gelişmelerin kış günlerimizi ne kadar ısıtabileceğini hep beraber görüp yaşayacağız. Çünkü bu gelişmeler ekonomi ve enerji ağırlıklı. Rakamlara bakar mısınız: Geçen yıl 36.4 milyar m3 doğalgaz ithal etmişiz. Bunun 23 milyar m3 ünü Rusya dan, 6 milyar m3 ünü İran dan aldık. Toplam ithalatta Rusya nın payı yüzde 63, İran ın payı yüzde 16, iki ülkenin toplam payı yüzde 79 oranında. Kalan gazın 1.2 milyar m3 ü Azerbaycan gazı ile de Cezayir ile Nijerya dan gemiyle taşınan sıvı gaz. Bırakınız diğer ticari ilişkilerimizi, sadece doğalgaz kaynaklarına bağımlılığımız nedeniyle bile Rusya ve İran ile iyi ilişkiler içinde olmaya mecburuz. Ancak ABD bu iki ülkeden de doğalgaz almamıza sıcak bakmıyor...

Ne dersiniz; bizi sıcak, hem de "çok sıcak bir kış" beklemiyor mu !.