ŞEYTANIN,şeytanlık yapması yaratılışının icabıdır ama
şeytanın dostluğuna sığınan, ondan medet umanların hali Şeytanınınkinden çok
daha dikkat çekici değil midir İran devrimi öncesi ve sonrası ABD büyük şeytan
olarak nitelendirilir meydanlar Büyük Şeytana lanet çığlıkları ile inlerdi.Bu
çığlıklar zamanla zayıflamakla birlikte devrimin yıldönümü törenlerinde geçmişe
dönük söylemler hatırlanmaktadır.Sadece İran da değil İslam dünyasına yönelik
kötülüklerin tezgahlandığı ve planlandığı ABD nin İslam dünyasına dönük plan ve
uygulamalarına dikkat çekmek için kullanılan Büyük Şeytan ifadesinin aslında
tüm İslam dünyasında her an canlı tutulması,toplumların bu kavram üzerinde
düşünmeye yönlendirilmesi gerekiyor. ABD ile aynı çuvala girenlerin çuvaldan
yara bere almadan çıkmalarının mümkün olmayacağını dünyanın özelliklede İslam
dünyasının görmesi gerekiyor.Bu gerçek görünemediği sürece yoğun propaganda ve
kültürel baskı sonucu toplumlarına Batı yı özelliklede ABD yi dost ve
müttefik(!) olarak takdim edip insanların beyinlerine çakarak ABD
emperyalizmine ve Siyonizme hizmet ettiklerinin farkına varabilmeleri
gerekiyor.
Başta ülkemiz olmak üzere İslam ülkelerinin ABD ile
ittifakından sadece ABD nin karlı çıktığı,ülkelerinin sömürüye açık alan haline
getirdiklerinin farkına varamamaları sömürgecinin işini
kolaylaştırmakta,bununda ötesinde katiline gönüllü olarak boynunu uzatmasına
benzer bir görüntü ortaya çıkarıyor.Aslında geçmişte ABD Müslüman ülkeleri
yönelik güler yüzlü bir politika izleyerek kandırırken,şimdiler artık
sömürgelerine güler yüz göstermeye ihtiyaç duymuyor.Alenen tehdit
ediyor.emirler veriyor, sözümden çıkarsanız haddinizi bildiririm anlamına
gelen açıklamalar yapabiliyor. Ne yazık ki,bir takım çıkarlar uğruna İslam
ülkelerinde ABD emirlerine gönüllü olarak uyacak yandaşlar bulmakta güçlük
çekmiyor.Bir bakıma İslam ülkelerinin yöneticilerini isteklerini yerine
getirmeye zorlamak konusunda bir takım maşalarını kullanmakta,bu maşalar ABD
maşalığını da öylesine gönüllü ve aşkla yapıyorlar ki anlamak mümkün
değil.Bununda ötesinde ABD maşalığını vatanseverlik ya da İslam kılıfına
sokabilmektedirler.
Beyinlere çakılan bir demokrasi kavramı ile toplumlar
adeta uyutulmakta,bu uyutulmuşluk ve uyuşturulmuşlukla ülkelerindeki yönetim
tarzlarının ABD nin isteği istikametinde değiştirilmesine rıza
göstermektedirler.Söz gelimi ABD bir ülkede halkın seçtiklerinin oluşturduğu
yönetimleri darbe yoluyla değiştirmeye kalktığında bir takım gafiller darbenin
demokrasinin yerleşmesi için gerekli olduğunu savunabilmektedirler. Böylesine
bir gafletin izahı olabilir mi bilmiyorum. Hayatı sadece bu dünyadan ibaret
sanan anlayışın sahiplerinin bu dünyaya dönük bir takım çıkarları uğruna ABD nin gönüllü propagandisti ve yandaşı
olmalarını anlamak mümkün ama,bu dünyanın geçici bir imtihan hayatı,ebedi
hayatın ahiret hayatı olduğunu her fırsatta tekrarlayanların emperyalistlerin
çıkarlarına gönüllü olarak hizmet etmelerini insan anlamakta zorluk
çekiyor.Aslında bu tavrı nitelendirmek çok kolay olmakla birlikte şahsen gönlüm
buna izin vermiyor.
Sözü çok mu dolandırdım Öyle ise kısa kesipWashington
Post Gazetesinde yayınlanan ABD nin eski Ankara Büyükelçileri Morton
Abramowitz,Eric Edelman ın ABD,Türkiye ye rotasını değiştirmesini anlatmalı
başlıklı makalelerinden kısa bir bölüm
aktarmak istiyorum:
Sessiz kalmak,kısa vadeli çıkarlara zarar verir
korkusuyla konuşmamak Türkiye nin uzun vadeli istikrarını riske atıyor.
Sanırsınız ki Türkiye nin riske düşmesinden gerçekten
endişe ediyorlar.Sanki,ülkemizin 17 Aralık operasyonu ile içine sürüklendiği
istikrarsızlığın arkasında ABD yokmuş gibi bir tavır sergileyerek toplumumuzu
aptal yerine koyuyorlar.
Makale,ABD nin Türkiye üzerinde etkisinin görünenden
fazla olduğu belirtilerek, Türkler ABD ye güvenmezler,ancak onunla aralarının
bozulmasını da istemezler şeklinde bitiyor.Sanıyorum Türkiye olarak esas
sorunumuz ABD ile aramızın bozulmazının zarardan çok ülkemizin kazançlı
çıkacağını onlara ve toplmumuza göstermek gerekiyor.