Sessiz Bahar

Abone Ol

Ortadoğu tarihinin en büyük sorunlarından biri nedir diye

geçmişe bir göz atsak, herhalde iktidarların bir türlü kurtulamadığı meşruiyet

sorunu en ön sırada yerini alacaktır. Özellikle İkinci Dünya Harbi nden sonraki

dönemde gerek Arap milliyetçiliğinden ilham alarak ulus-devlet kurma projesine

girişmiş cumhuriyetlerde gerekse de aşiret yapısı esaslı yönetimlerle

hanedanlar üzerine kurulan devletlerde olsun iktidarlar çeşitli nedenlerle

kendilerini her zaman bir risk altında hissetmişlerdir.

Türkiye de böyle bir sorun hiç yaşanmadığı için pek

farkına varamamış olsak da bölge ülkeleri bugün bile hâlâ bir meşruiyet krizi

içerisinde yaşamakta ve bu sorunu tam manasıyla bir türlü çözememektedirler.

Hatta bu sorun uzun bir dönemden bu yana devam eden Arap Baharı süreçlerinin de

belirli bir noktaya kadar açıklamasını sunabilir.

Arap Baharı denilen süreçler ile alakalı olarak her ne

kadar bir dış etkinin yokluğuna hiçbir zaman inanmamış olsam da, bu durum

ülkelerde gerçekleşen protestoların iç dinamikler ile hiçbir ilgisi olmadığını

göstermez. Dolayısıyla bugün bölgede kimine göre İslami kimine göre demokratik

olsa da bir talep yükselişi olduğu kesin. Daha doğru bir ifade ile bölgede eski

kurum, kadro ve ideolojilere karşı büyük bir itiraz var.

Bu kitlesel anlamda büyük protestoları beraberinde

getiren bölgesel gelişmeler aslında küresel gelişmelerin bir sonucu olarak

görülebileceği gibi; tüm dünyada etkili olan, merkezini ise Ortadoğu nun teşkil

ettiği bu dönüşümlerin Türkiye yi etkilememesinin neredeyse imkânsız olduğu

sonucuna bizleri götürecektir.

Ne var ki nasıl her ülkenin siyasal kültürü birbirinden

farklı ise aynı şekilde bu küresel dönüşüm sürecinden de ülkelerin etkileniş

biçimleri farklılık arz edecektir. Nitekim aslında Bahar protestoları ilk

İran da başlatılmıştı, ama İran ayaklanmaları bastırarak kendi ülkesinde böyle

bir dönüşüme izin vermedi. Yine devrim denilen sürecin başarıyla

gerçekleştirildiği yerlerde bile ülkeler hâlâ istikrarlı bir çizgiye

kavuşamadı. Mesela Mursi nin kimi politikalarının bu kadar tepki ile

karşılanacağını kimse beklemiyordu. Yani kitleler tatmin olmadı. Dolayısıyla da

dönüşüm bitmedi ve devam ediyor.

Türkiye ise Arap Baharı adı takılan gelişmelerin sonucunu

diğer ülkelerden farklı bir şekilde yaşıyor. Bugün Türkiye de Arap sokaklarında

karşılaştığımız pratikler anlamında olmasa da özellikle siyaset sahnesinde

yaşadığımız dönüşümler Arap ülkelerindekine benzer nitelikte. Türkiye bugün bir

Türk Baharı na neden olabilecek tek potansiyel taşıyan PKK sorununu Arap Baharı

protestolarındaki gerekçelerle fakat kendi yöntemi ile çözmeye çalışıyor.

Bugün geldiğimiz noktada Ankara sorunun çözümü için

Abdullah Öcalan ile görüşmeye başladı. Kamuoyunun büyük çoğunluğunun barışın

gelmesi adına görüşmelere verdiği desteği göz önünde bulundurursak durumun iyi

ya da kötü olduğu noktasında değiliz. Ancak PKK nın sadece Öcalan a bağlı

olmadığını ve arkasında sayısız destekçinin olduğu noktasından hareket edecek

olursak da barışın öyle Öcalan ın iki dudağı arasında olmadığı gerçeğini de

görmüş oluruz. 

Bugüne kadar Arap Baharı sürecinden geçmiş hiçbir ülke

tam manasıyla beklediği huzura kavuşamadı. Hepsinde de devrimi

gerçekleştirdiğini zanneden halklar bugün başka noktalardan rahatsız durumda ve

tarihi meşruiyet sorunu başka bir şekilde devam etmekte. Korkumuz Türkiye de de

bir devrimi gerçekleştiriyoruz diyen hükümetin Arap ülkelerinin uğramış olduğu

hayal kırıklığına uğraması. Çünkü birileri nasıl oralarda istikrara engel

oluyorsa, Türkiye nin de en büyük sorununun çözülmesini istemeyeceklerdir.

Türkiye nasıl Arap Baharı sürecini diğer ülkelerden farklı bir şekilde

yaşıyorsa karşılaşacağı sonuçlar da diğer tecrübelerden farklı olabilir.

Daha büyük sorun ise bu sürecin toplumun devlete olan

güvenini sarsabilecek olmasıdır. Toplumun çözüm için atılan adımlara daha

sonraki dönemlerde tepki vermesi daha büyük zararlara yol açabilme tehlikesi

taşımaktadır. Çünkü ister devrimle olsun ister demokratik yollarla toplumsal

kuralların değişmesi sonucu toplum her zaman yeni seçkinlerini ortaya çıkarır.

Nitekim Arap ülkelerinde de bu büyük kitlesel hareketler kendi siyasal

seçkinlerini beraberinde getirmiştir. Peki Türkiye nin siyasal arenadaki yeni

seçkini kim olacak Öcalan mı!