Gündem

Serbest Cumhuriyet Fırkası

Serbest Cumhuriyet Fırkası

Abone Ol

Terakkiperver Fırka tecrübesi, acı neticelerle sonuçlandıktan sonra ikinci parti denemesi aradan beş yıl geçtikten sonra 1930‘da devreye sokuldu. Mustafa Kemal, Terakkiperver‘den sonra halkın genel eğilimini öğrenmek istiyordu. Bunu gerçekleştirmek için de yeni bir parti denemesine ihtiyaç vardı. Eski Başvekil ve Paris büyükelçiliği görevinde bulunan Ali Fethi Okyar‘ı görevlendiren Mustafa Kemal, "Bir parti kur, başına geç ve düşüncelerini mecliste müdafaa et. Bu suretle particilikten beklenen faydayı da temin etmiş olursun" demiştir. Serbest Fırka, bir bakıma Halk Fırkası‘na karşı halkta oluşan hoşnutsuzluk ve tepkileri boşa çıkarmak, hükümeti sarsmayacak bir muhalefet partisi oluşturmak amacıyla kuruldu. Cumhuriyet döneminin "güdümlü siyaset" deneyimlerinden ikincisi olan (birinci deneme Terakkiperver Fırkası) Serbest Cumhuriyet Fırkası, yakın tarihin "yapay" bir demokrasi girişimi olarak görülebilir. Partinin ortaya çıkışı, varlığına son verişi bu yargıyı açıkça doğrulamaktadır.

Yalova‘da devlet köşkünde Mustafa Kemal‘le görüşen Fethi Okyar, 12 Ağustos 1930‘da Serbest Cumhuriyet Fırkası‘nı kurdu. Parti kurucuları arasında CHF‘den yeni partiye transfer olan Nuri Conker, Senih Hızıroğlu, Tahsin Uzar, Mehmet Emin Yurdakul, Nakiyeddin Yücekök, İbrahim Dalkılıç, Refik İsmail Kakmacı, Süreyya İlmen, Ali Haydar, Ahmet Ağaoğlu gibi isimler vardı. Genel Başkanlığa Ali Fethi Okyar, Genel Sekreterliğe ise Nuri Conker getirildi. Yeni parti, isminin haricinde fazla bir yenilik taşımıyordu. Halk Fırkası‘nın programını benimseyen laik esasları taşıyan bir devletçi parti hüviyetini taşıyordu. Buna rağmen Serbest Fıkra, halktan şaşılacak derecede ilgi gördü. Yeni parti özellikle İzmir‘de iştiyakla karşılanmıştı. Fethi Okyar‘ın İzmir‘i ziyareti halktan büyük bir ilgi görmüş, halk Serbest Fırka‘yı bağrına basmıştı. Bu teveccüh, halkın serbestliğe duyduğu özlemi, Halk Fırkası‘nın ceberut ve milleti ezen anlayışını açıkça ortaya koyuyordu. Halkın canı o kadar yanmış olmalı ki, daha ne olduklarını bilmedikleri yeni kurulmuş olan partiyi bile bağrına basmaktan geri durmamıştı.  Bu aynı zamanda bir devlet partisi olan Halk Fırkası için ciddi bir tehlike anlamına geliyordu. Serbest Fıkra kurucularından Ahmet Ağaoğlu, anılarında bu durumu şöyle açıklar: "Hulasa memleketin her tarafında Yeni Fırka‘ya doğru büyük bir cereyan başlıyor, halk kütleleri, Halk Fırkası‘na mensup olanlar Yeni Fırka‘yı tutmakta yarış ediyorlar. İsmet Paşa ve arkadaşları bu manzaradan ürktüler ve tedbirler almaya başladılar. Fırka mensupları arasında kırk kişilik hususi bir Mücadele Meclisi kuruldu. Dahiliye Vekili Şükrü Kaya valilere, kaymakamlara ve nahiye müdürlerine gönderdiği müteaddit sirkülerle devlet makinesini harekete geçirdi ve Halk Fırkası‘nı himaye yolunda uyanık olmalarını emretti. Sonra bizzat Gazi‘nin kendisi işlenmeye başlandı. Bu faaliyet usulden olduğu üzere İzmir vakıalarından sonra şiddetlendi." Bu tam da Halk Fırkası‘na uygun bir davranıştı. Halkı güç kullanarak susturma hareketi.

Serbest Fırka ilk seçim denemesini belediye seçimlerinde yaşadı. Belediye seçimleri devam ederken her tarafta polis ve jandarma işe karışıyor. Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Şükrü Kaya‘nın emri kesindir: "Her ne pahasına olursa olsun Halk Fıkrası kazandırılacak!" Öyle de oldu. "Açık oy, gizli tasnif" gereğince Halk Fıkrası‘na seçim kazandırıldı. Halk Fırkası‘nın seçimleri kazanması kendi iradesiyle değil, tamamen polis ve jandarma zoruyla mümkün olmuştur. Gerçekte bir seçim başarısının olmadığını İsmet İnönü‘den öğreniyoruz. Mustafa Kemal‘in seçimleri genel ve bir dereceli yaptırma isteği karşısında İnönü, "Belediye intihaplarını gördün. Halk hep o tarafa akıyor. Şimdi sen intihabı (seçimleri) hem bir dereceli ve hem de umumi yaptırmak istiyorsun. Seçilecek mebusların ekseriyeti tabi Fethi Bey‘in taraftarı olacak. Fethi Bey‘in bir gün bu ekseriyete dayanarak her şey olmak istemeyeceğinden emin misin?" diyerek durumu açıklamıştır.

Serbest Fırka‘nın halk nezdinde bir karşılık bulması sadece İsmet İnönü‘yü değil, Mustafa Kemal‘i de kaygılandırmıştı. Fethi Okyar, iktidar olabilmesi için Mustafa Kemal‘le de mücadele etmesi gerekiyordu. Fethi Okyar,  bu mücadeleyi göze alamadı. Bunun ağır sonuçlar ortaya çıkaracağı inancıyla 17 Kasım 1930‘da Dahiliye Vekaleti‘ne başvurarak, Serbest Cumhuriyet Fırkası‘nın feshedildiğini açıkladı. Böylece üç ay önce başlamış olan "güdümlü demokrasi" denemesi baskıcı devlet anlayışının tipik bir yansıması olarak sonuçlandı.