Sen odaklı bakış açısı ile hareket etmek bizi birçok şeyden mahrum bırakıyor. Ulaşabileceğimiz şeylere uzanırken, aman insanlar ne der, ya başaramazsam, yoksa nasıl yaşarım diye düşünüp kendimizi geri çekiyoruz.
Kişi dikkatini kendi evreninden tamamen uzaklaştırıp, olaylara dışarıdan bakıyor. Bu şey benim için ne ifade ediyor, şöyle bir davranışta bulunursam Allah’ın rızasını kazanma imkanı bulur muyum demek yerine insanlar nasıl bakar, nasıl bir değerlendirmede bulunurlar diye düşünüyor.
Kendisini tamamen unuturken ilgi ve alakasını ötekiler üzerine yoğunlaştırıyor. Kendisinin hiçbir konuda yeterli olmadığını, hiçbir başarıya layık olamayacağını hiçbir işte muvaffakiyet gösteremeyeceğini düşünüyor. Kör bir hücreye kapatıyor kendini. Bu karanlık hücreye küçük bir delik açıyor ve gözlerini buraya yaslayıp sadece dışarıya odaklanıyor.
Vaktin tamamını insanların hakkında ne dedikleri ne düşündükleri ile ilgili geçiriyor. Bazen olduğu yerden doğruluyor ve kendisi olmaya karar veriyor. Fakat ne zaman harekete geçse, o ses yine kulaklarında çınlıyor. Ya beğenmezlerse, ya başaramazsam…
Peki, ne olur başaramazsanız Dünya başınıza mı yıkılır
Varsın kınasın insanlar, hayatınızdan ne eksilir
Her zaman mükemmel olmak zorunda mısınız
Biliyor musunuz bazen başaramamak insana yeni bir direnç kazandırır ve ikinci adımı daha hızlı atmanızı sağlar. Bazen düşersiniz ve kalkarken aslında çok şey öğrenirsiniz fark edersiniz.
Gücünüze gitmesin ama aslında her insan gibi siz de mükemmel değilsiniz.
Çevrenizdeki insanlarla ilişkilerinizde dış referanslı bir yaklaşım sergiliyor ve dışarıdan gelecek bir desteğe ihtiyaç duyuyorsunuz.
İnsanlar ne der ne düşünür demek yerine referansınızı Kur’an’dan sünnetten ve vicdanınızdan alıp hayatınızı baştan aşağı değiştirmelisiniz. Zira sırtınızı yasladığınız insanlar sizin neyi iyi yaptığınıza değil neyi iyi yapmadığınıza odaklanır ve en ufak bir zayıfınızı yakaladıklarında bulunduğunuz noktadan alaşağı ederler.