Sen de istidat olsun, yeter!

Abone Ol

Konfüçyüs, her insan geleceğe yönelik bir varlıktır

der. Bu varlık için bütün çabasını emeğini sarf eden insanoğlu elbette kendi

yaşadığı dünyadan daha güzel bir dünya hayali kurar. Doğrudur. Bütün çabası da

kendi geçtiği yollarda önüne çıkan engelleri temizlemek, ardında daha steril

bir yol bırakmak adınadır. Bunu yapmak için bütün müktesebatını, bütün

verilerini önüne koyar. Veriler içinde en önemli gördüğü madde eğitimdir. Bu

bakımdan daha en başından yapılacaklar listesinin başına eğitimi yazar. Lakin

ona bir türlü sıra gelmez. Sıra gelmedikçe de hamasetin alevi günden güne daha

da büyür. Süreç başladığı yerden çok farklı bir menzile doğru giderken, tahrip

olan ne kadar araç varsa onları sürekli modifiye ederek, yeni tali amaçlar

koyarak kendini diri tutmak ister lakin bu nafile bir uğraştır. Çünkü yola

çıkarken ki kişilerden, düşüncelerden ve niyetlerden eser yoktur. Kendine

bakabilmekten korkmasa, baktığında gördüğü kişinin farklılığı daha da

korkutacaktır. Onun için sadece niceliksel olarak geriye bakmak daha çok rahat

hissettirir ve vicdanen rahatlatır. Bazen de tersi olur sürekli geride

bıraktığı mesafe ile kavga ederek, hali taze ve diri tutmaya çalışır. Bu

bakımdan birkaç yüzyıldan beri kendimizle, tarihimizle ve dahi geleceğimizle

kavgalı bir serüven yaşıyoruz.

Ne geçmiş bize kendini doğru düzgün açıyor, ne de biz ona

açılabiliyoruz. Çünkü bir tasavvura sahip değiliz. Bir takım uç sayılar koymak

belki hedef olarak motive edebilir ancak ne sayıları telaffuz edenlerin ne de o

sayıları tevil edenlerin bir gelecek tasavvuru olmadığını her hedef olarak

konan rakama ulaştığımızda fark ediyoruz. Kaldı ki içerik üretmeyen; ne

geçmişi, ne günü, ne de gelecek ile hesaplaşamayanların böylesi bir yolu

yürüyemeyecekleri aşikârdır. Çünkü kaynakları belli olmayan, yolu tarif

edemeyen, yoldaki işaretleri okuyamayan bir gelecek inşa edemez. Nitekim böyle

bir durumda sadece popülizm aşısının oluşturduğu kısa hazlar için ortaya konan

büyük enerji ilerideki büyük kayıpların da habercisidir. Son zamanlarda

sıklıkla yeni bir takım cepheler açılarak zihni odaklanmaların önüne geçiliyor.

Fokuslanmakta zorlanan moderne sunulan yeni bir afyondur. O üst akıl, oyun gibi

söylenceleri çözene kadar, Üsküdar çoktan geçilmiş, eldeki bulgurdan da olunmuş

oluyor. Ne yani, biz oyun kurmuyor muyuz Hayır. Maalesef, oyun kuracak kadar

hazırlık yapmadık, hazırdan tükettik. Sadece binalar inşa ettik, konfor ürettik

ama gelecek inşa edecek nesiller hususunda sınıfta kaldık. Bugün bütün

çizgilerin pembeye dönmesi ise oyun kurduğumuz söylencesinin kocaman bir balon

olduğunun sonucudur. Bütün zamanı başkalarının oyunlarını çözmeye, anlamaya

çalışmakla geçirdik, geçiriyoruz.

Hesse, Her insanın tek bir gerçek işi vardır: Kendine

giden yolu bulmak der. Bunu ister tek başına, ister topluma uyarlayalım her

defasında şuraya geliyorum; biz, ülke olarak, o ülkenin bir parçası olarak ne

yapmak istiyoruz Konuştuğumuz şeyler neler Yaptığımız işler neye, kime yarar

sağlıyor Nerede duruyor, nereye gidiyoruz Bulmak için bir arayışımız var mı

Hakikaten bir sorumuz var mı Geçmişi ne kadar sorguladık, hali ne kadar

sorguluyoruz, geleceği sorgulamak ihtiyacı duyuyor muyuz Peki, kendi lehimize

nasıl bir geçmiş-hal-gelecek inşa edeceğiz Sonra ihtiyarın sözü gelip duruyor

karşıma Yeter ki sende, o istidat olsun. Ve bir hadis zihnimde yankılanıyor

ümitsizlik kâfire hastır. Hoşça bakın zatınıza

NOT: Ünye nin güzel ağabeyi, Saadet Partisi İlçe Başkanı

Özgür Şahin in muhterem ebeveynleri bir trafik kazası geçirmişler. Yaralılara

şifalar diliyor, geçmiş olsun dilek ve dualarımızı gönderiyoruz. Allah bir an

önce sağlık ve afiyet versin, inşallah.

Not: İdrak edeceğimiz Ramazan ın bereketi inşallah izzete

dönüşür ve ümmetin uyanışına, birliğine ve de dirliğine vesile olur. Hayırlı

Ramazanlar efendim.

TAŞ GEM

Sevincin aklına gelmeyen adın,

Dışarda baharlar, serin sabahlar

Yorgun olursun, uyanamazsın.

(İbrahim Tenekeci)

Not: Bu hafta müziğimiz Mesel i olanlara, Muhsin Akarsu

Bu sene diyor. Bizler dinliyoruz. Mesel bitmez, sadece bir miktar müziğin

ritmine, yani kalbin selametine bırakır kendini. Bir başka selam Eser

Gedik ten, bir ikindi muhasebesi niyetine, Abdurrehim  Heyit ten  Karşılaşınca yı dinliyoruz.

Bize Kadar

1) Atilla İlhan Heyhat ki iyiler gider, nadanlar kalır

diyor. İyilerden olalım abicim

2) Katmer Yusuf Dede, bakmadan gören var dinlemeden

duyan var/günde yedi kere gelip kalbimizi yoklayan var diyor.  Kalp genişliği, karın genişliğinden yeğdir,

diyor. Daha ne desin

3) Mahmut Örün, Ya Rabbi, putlar kırıldığında, onların

ilk şüphelendiklerinden eyle bizi diye dua ediyor, canı gönülden âmin diyorum.

4) Baba, dünyanın resmini bedenimin üzerine yapsana

(Güney Dakota Kızılderililerinin türküsü)

5) Son tahlilde, iyi ki kalbi olanlar var. Kırık, mahzun

ama merhametli

6) Mehmet Aycı ya selam olsun, ne güzel dize getirmiş,

yüreği buğday yanığı gibi olanların halini  Tedirgin ellerinde bir çeşme saklıyorsun/ İçmesem öleceğim; bakışım

ondan öyle.

7) Rahmetli Neşet Ertaş, Bana öldü demeyin, yoruldu

gitti deyin diyor. Tüm yorulup, gitmeyi bekleyenlere Ah yalan dünya

8) Bu hafta istersen Mehmet Kaplan ın, Nesillerin Ruhu

kitabını okuma listene ekleyebilirsin. Bu aralar, Ramazan ve zaman merkezli

düşünmek açısından fena da olmaz.

Dağarcık

Müslümanlar, vaat edilen kurtuluş vaktini arzulamaktadır.

Neyden ve nasıl bir kurtuluştur beklenen. Eğreti dindarlığımızdan, fason

tasavvurlarımızdan, üzerimize boca edilmiş kavramlardan, imanımızı kemiren

tağutlardan kurtulma vaktimiz gelmiştir artık. Nasıl kurtulacağımız ise hür

tefekkürün bize vereceği cevapta gizlidir. (Muhammet Esiroğlu ndan tadımlık)

TEKKE

Sağduyu, zihnin önyargılarla dolmasıdır. Sağduyu

totalleştiricidir; ondan daha dogmatik din, daha hırslı bir bilim, daha genel

bir felsefe olamaz. Bir filozof, bir şeyin gerçekten gerçek olduğunu

söylediğinde, onun gerçekten gerçek dediği şeyin, gerçekten gerçek olmadığına

gerçekten emin olabilirsiniz Sofuluğun sesi gibi, makullüğün/sağduyunun sesi

de ne derse desin-, aynı tonlamadadır: basit zekânın her yerdeki ortak

özelliği, aynı çıldırtıcı basit zekânın havasına sahip olmasıdır. (Clifford

Geertz, Yerel Bilgi. Çev: K. Emiroğlu. Dost Kitapevi. 2007)