Selem; kavram, tanım ve fıkhi dayanaklar (13)

Abone Ol

Erbakan Hocamızı bu yıl farklı bir şekilde anıyoruz (detaylar önceki 9-10-11’inci yazılarda)… Evet, kaldığımız yerden devam ediyoruz…

“SELEM bir akit şeklidir. Ancak bu akit şekline yeni Borçlar Kanunu’nda yer verilmemiştir. Bize göre bu akdin güncellenmesi ve hem Türk Ticaret Kanunu hem Bankacılık Kanunu hem de Merkez Bankası Kanunu’nda yer verilmesi gerekir. Bu ayrımda tanımı yapılacak, İslam fıkhındaki yer alış şekli belirlenecektir.

Kavram ve Tanım / Selem akdi Osmanlı döneminde yasalaşan Mecelle’de kapsamlı bir şekilde düzenlenirse de, Cumhuriyet döneminde çıkarılan Borçlar Kanunu içindeki akit örnekleri arasında doğrudan yer almaz. Siparişlerle ilgili pazarlamacılık sözleşmesi içinde komisyon yönü ile az da olsa bazı hükümler bulunur (Borçlar Kanun m. 450, 460). Genel hükümlerde kabul edilmiş sözleşme serbestliği kapsamında böyle bir akdin yapılmasında herhangi bir engel bulunmaz. Alışverişin yani satış akdinin bir çeşidi olarak karşımıza çıkar. Selem akdi, peşin parayı misli (standart) bir malla vadeli olarak mübadele etme anlamına gelir. Paranın değil de malın veresiye olmasıyla selem yapılmış olur. Para peşin verilir, mal ise en az bir ay sonra teslim edilir. Bir aydan az bir vade ile yapılan satışlar peşin sayılır. Selemin konusu olan mal; vasıfları tam olarak belirlenebilen ve zimmet borcu olabilen standart şeylerdir. Geçmişte daha çok ziraatçılarla zirai mal satan tüccarlar arasında caridir. Çiftçi hasat mevsiminde malı teslim etmek üzere satış yapar, bedelini alır. Selemde her iki taraf için de karşılıklı menfaat vardır. Satan kimse, malı elinde olmadığı halde bedelini alıp işini görürken satın alan ise bir miktar ucuz almak suretiyle kârını artırır.

İslam Fıkhında Dayanakları / İslam fıkhında selem akdi konusunda mezhep imamlarının icmaı bulunmaktadır. Bunun anlamı menfi faizi bünyesinde taşımasına rağmen bu akit meşru görülmüş demektir. Kur’an’da, “Ey iman edenler, belirlenmiş bir süre için birbirinize bir borçla borçlandığınız zaman onu yazınız (Kur’an, Bakara: 282).” Tedayün ayeti ile seleme açık bir şekilde yer verilmiştir. Abdullah bin Abbas, selem akdinin Kitap ile helâl kılındığını söylemiş ve bu ayeti zikretmiştir. Hz. Muhammet, ölçü, tartı ve teslim zamanı belirlenerek selem yapılmasını isterken belli bir tarla veya ağaçtaki mahsul yerine, ad ve miktarı belli olan mahsul üzerine akit yapılmasını ifade etmiştir. Çünkü muayyen bir tarla veya ağacın, peşin satılan mahsulü verip vermeyeceği belli değildir. Yine Abdullah bin Abbas’tan rivayet edildiğine göre, “Allah’ın resulü Medine’ye hicret ettiğinde Medineliler hurmalara bir, iki hatta üç yıllığına selem yapıyorlardı.” Allah’ın Resulü onlara; “İleride teslim edilecek bir malı, parasını peşin vermek suretiyle alacak olan kimse, ölçü tartı ve vadesini pazarlık edip öyle alsın. (Bir rivayette) ölçüsünü ve vadesini belirtip alsın” demiştir (Buhârî. Tecrîd-i Sarîh: 1023). Bu Hadis selem akdinin caiz olduğunu ve selem usulü ile alınan malın ölçü, tartı veya başka şekillerle miktarınca bilinmesinin şart olduğunu gösterir. Başka bir Hadis’te, “Kim bir yiyecek veya başka şeyde selem akdi yapmışsa, bu malı fiilen teslim almadıkça bir başkasına satmasın.” denilmiştir (Ebu Dâvud: 3468). Bu hadisten anlaşılan o dönemde senet sistemi kurulmadığından selem usulüyle mal satın alan kimse, malı teslim almadan önce başkasına satamaz, hibe edemez, devredemez. Bu malı başka bir mal olarak da alamaz, sonradan malın cinsini değiştiremez. Selem akdi Osmanlı döneminde tedvin edilen Mecelle m. 123’te, “Müecceli muaccele satmak” şeklinde tanımlanır. Selemin icap ve kabul olmak üzere iki unsuru vardır. Satım akdi icap ve kabul ile meydana geldiği gibi, selem de icap ve kabul ile meydana gelir. Örneğin alıcı satıcıya, “Yüz kile şu cins buğdayı üç ayın sonunda filan yerde bana teslim etmek üzere şu kadar peşin para ile selem yapmak istiyorum” dese, satıcı bu teklifi kabul edince akit meydana gelmiş olur. Selem akdinin geçerli olması için bazı şartlar vardır. Buğday ve arpa gibi malın cinsini, kır veya sulak arazi mahsulü olup olmadığını, miktarını, vadesini yani malın teslim zamanını, peşin olarak verilecek para miktarını, malın teslim yerini kararlaştırmak şarttır.”

(‘Selemin güncellenmesi ve dayanılan ilkeler’ ile devam edeceğiz…)