Seküler Müslümanlar ve Tesettürsüz Mesture

Abone Ol

Yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğunu iddia ettiğimiz ülkemizde, seküler bir yaşam sürdürülmeye başladığı açıkça görülmektedir. Dili Müslüman, kalbi ve yaşamı ise dünyevi olan bir Müslüman tipi ortaya çıktı. Dün başörtülü kızlarımızın sorunu vardı, bugün başörtünün kızlarımızla sorunu var. Kızlarımız, tesettürü modaya çevirmiş adeta birbirleriyle yarışır hale geldiler. Amaç gerçekten İslami olarak örtünmek mi Hanımların tesettürü başörtüsüyle sınırlı değildir. Başörtü takmayla tesettür tamamlanmış olmuyor. Allah’tan bunu bilen ve tesettürü tam uygulayan kızlarımız var. Allah onlardan razı olsun!

Neo-türban dönemine girdik. Modayı takip ederim, nargilemi içerim, gitarımı çalarım. Manevi değil daha çok dünyevi bir yaşam içerisinde hayat sürdüren seküler Müslüman tipi oluşturuldu. Erkekler açısından da durum aynı! Cuma mesajlarının havada uçuştuğu (attığı mesajla ters orantılı yaşam süren), gözlerden tesettürün kalktığı, bir artı bir dairelerin ikinci eşlere yuva olduğu, faize bulaşan, Amerikan sigarası kullanan ve zaman zaman aşka gelip, Coco Cola’yı protesto edip, daha sonra unutup tüketen, anlaşılması zor bir Müslüman tipi. Cebimizde beş bankanın kredi kartı, ağzımızda yabancı sigara, kanımızda dolaşan fastfoodla yapacağımız protesto ne kadar etkili olabilir Tesettür sadece kadınlara mahsus bir durum değildir. Erkeklerin de, kendileri için belirtilen ölçüler dâhilinde, “mestur” olmaları gerekiyor. Nedense erkeklerimiz bu konuya hassasiyet göstermemektedir. İster kadın olsun ister erkek olsun, tesettürün hakkını vermek zorundadır. Tesettürlü bir kadının spor yaparken, fotoğraf çektirip paylaşması ne kadar doğrudur Her kadınımız, tesettürü kıymetli bir cevher olarak, aynı zamanda namusun, şerefin taşıyıcısı olarak korunmayı kabul etmeli ve böylelikle namusu ve şerefi kendisine ziynet edilmelidir. Ben tesettürlü bütün kızlarımızın buna dikkat ettiğine inanıyorum. Fakat günümüzde hem erkek hem de kadınımız seküler bir hayat yaşamaya başladığı tehlikesini göz ardı edemeyiz. Seküler yaşam tesettürdeki hassasiyeti yok etmektedir. Yanlış olanın normalleştiği bir dönemi yaşamaktayız. Erbakan Hocanın dediği gibi; “En büyük yanlış doğruya yakın olan yanlıştır.” Doğru gibi gözükür ama doğru değildir. Örnek verirsek, muhafazakâr demokratın Milli Görüş gibi algılanması. Olay neyi muhafaza ettiğinle ilintilidir. Demokratlığı muhafaza edenin dindar gibi algılanması, bir propaganda sonucu ortaya çıkmış bir algıdır. Müslüman bir kadının her gittiği yerde, son moda giysileriyle fotoğraf çektirip, yayınlaması İslami değildir. Bu başkalarının özenmesine ve o giysilere ulaşması için yanlış yola girmesine neden olabilir. Binlerce ailenin asgari ücretle geçindiğini düşünürsek; bu bir vebal teşkil etmektedir.

Annelerimiz, ninelerimiz çamaşır asarken bile ar ederken, bugün sosyal medyada boy boy “tesettürsüz mesture” şeklinde fotoğraflar paylaşmaktadırlar. Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak’ın dediği gibi; “Bizler mi değiştik, kitabımız mı ” Hem bizler değiştik, hem de yönlendiğimiz kıblemiz. Kitabımız, “çok şükür” değişmedi. Yüzümüzü Batı’ya çevirmekten, boyun fıtığı olduk. Bizi laik duruma getirme, dinden bağımsızlaştırarak (seküler) bir hayat sürmemizi, Cumhuriyet kurulduğu günden beri bize dayattılar. Yetmedi! Bizi “ılımlı İslam” projesine tabi tuttular. Bugün gelinen nokta; kilisenin ve Batı’nın ülkemizde hayata geçirdiği projenin başarısıdır.

“İslam Medeniyeti, Batı medeniyeti karşısında yenilmiştir” diyen siyasetçinin bu duruma katkısının ne kadar olduğunu bilmiyorum. Bildiğim böyle bir yaşamı son on yılda daha fazla hız kazanmasıdır. Pardösüsünü atan, makyajına, bakımına özen gösteren, dişiliğini öne çıkaran türbanlı kadın kuşağı oluştu. Kadınlarımızın kamusal varlığı ve bedenleri, ekran üzerinden yeni tanımlamalara ve belirlemelere maruz kaldı. Ekran görüntülerinin toplumsal yansımaları, varlığın daha çok dış görüntüye yoğunlaşmasını etkiledi. Böylece ekran olgusu, başörtülü kadınlarımızı değiştirmeye, dini hassasiyetlerinin zayıflamasına neden oldu. Böylece ortaya “tesettürsüz mesture” çıktı. Başı kapalı ama dişiliği ortada bir tesettür kavramı oluştu. Birçok tesettürlü kızımız, sosyal medyada adeta, yediğini, içtiğini ve giydiğini teşhir eder duruma gelmiştir. Tesettür vahşi kapitalizmin dişlileri arasına sıkıştı. Dişliyi kırıp, kendimizi kurtarmak daha fazla maneviyattan geçmektedir. Erkek için de kadın için de olması gereken durum budur. Dünyevilikle uhrevilik arasında sıkışıp kaldık. On numara seküler gibi yaşayıp on numara cenneti hayal ediyoruz. Böyle bir dünya yok. Cumhurbaşkanı faiz lobisi diyor, ama TV kanalları banka reklamı alıyor. Cumhurbaşkanı’nın faiz lobisi dediği şeye televizyonlar inanmıyor.

22.11.2014 tarihinde Tvem diye bir televizyon kanalında; “giyinik çıplaklar” diye bir tartışma programını izledim. Tartışmıyorlardı adeta kavga ediyorlardı. Reklam olmasın diye ismini vermek istemediğim (gündeme gelmesini istemiyorum, dini yanlış yorumluyor) keçisakallı bir konuk bağırarak ilahiyatçı araştırmacıya haddini bildiriyordu. Yanlış konuklarla doğru konuyu tartışıyorlardı ve seyirci hiçbir şey anlamıyordu. Oysa bu konuyu konuşacak daha ilim sahibi insanlar var bu ülkemizde. Amaç gerçekten bir doğruya vurgu yapmak mı, yoksa Müslüman’ı aşağılamak mı Bugün AKP’nin ülkemizde oluşturduğu yeni muhafazakâr dalga ile geleneksel İslami kodlar arasında sıkıştık kaldık. Meselenin özü ve özeti bu.