Bismillahirrahmanirrahim;
HÜKÜMET, özelleştirme bahanesiyle eldeki şeker fabrikalarını satma hazırlığında. Durup dururken bu da nereden çıktı, diyeceksiniz? ABD’deki Yahudi sermayeli gıda devi CARGILL Şirketi böyle olmasıyla ilgili rapor hazırladı. Bağımsız bir ülke, aleyhine olan bir “rapor”a nasıl uyar?
Hükümet, “Devlet fabrika yapmaz; o özel sektörün işi” mantığında. Hâlbuki gıda sektörü dünyada stratejik alan durumunda. Gelişmiş ülkeler gıda üretimini tekellerinde tutuyorlar. O kadar ki, ülkelerinde CARGILL Şirketi’nin faaliyetlerini bile izin vermiyorlar.
Yönetici ileriyi düşünür; basiretli davranır. Erbakan Hoca, şeker üzerinde oynanan oyunu 15 sene önce haber verdi. 12.06.2003’te ATV’nin Siyaset Meydanı programında şu uyarıyı yapmıştı:
“Özelleştirme adı altında ülkenin imkânları satılığa çıkarılıyor. Sıra şeker fabrikalarının özelleştirilmesine geldi. Şeker fabrikalarını özelleştirmek ne demek? Niçin özelleştiriliyor? Çünkü tatlandırıcı fabrikalarına izin verdiler. Bu tatlandırıcı fabrikaları Türkiye’nin şeker ihtiyacının dörtte birini karşılıyor. İMF diyor ki: ‘Siz fazla şeker ekiyorsunuz. Pancar ekmeyin. Kota koyun!’ Yahu, Fransa kendi ihtiyacının 5 katı şeker üretiyor. Suriye, Irak, İran, Azerbaycan’a şeker satıyor.”
İşte lider bu! Oyunu önceden fark eden insan! Halkın sorumluluğunu üstlenen kişiler ileri görüşlü olmalı. Suyun akışına kendini kaptırmamalı. Bakalım, “Erbakan’ın yolundayız” sözünü edenler onun sözlerini uygulayacaklar mı? Yoksa Türkiye’yi, yabancıların “rapor”larına uyarak şeker tadında, hastalık üreten “mısır şurubu”na mı talim ettirecekler?
MİLLİ DURUŞ GEREKLİ
GIDA, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba güzel sözler ediyordu: “İhtiyacı olan gıdayı üretemeyen milletler tam bağımsız hale gelemezler.” Fakat hükümetin yabancı bir şirkete aldanarak aldığı özelleştirme kararı karşısında; “Özelleştirme sürecinde çalışanların hakları korunacaktır” diyerek özelleştirmeye yeşil ışık yakmaya başladı.
Hükümet partisinden halkın taleplerine tercüman olan farklı ve onurlu ses HAK-İş eski Genel Başkanı ve Çorum Milletvekili Salim Uslu’dan geldi. Sayın Uslu, “Sadece şeker fabrikalarının değil; gıda sektörünün özelleştirilmesini doğru bulmuyorum” diyerek gerekçesini açıkladı: “Şeker fabrikalarının satılması yanlış. Satılan hiçbir fabrikada istihdam artmadı. Satılması düşünülen fabrikalar zarar etmiyor. NBŞ sağlık açısından zararlı.”
Sayın Uslu, fabrikalar illâ özelleştirilecekse, mülkiyeti devlette kalmak şartıyla, işletmesinin özelleştirilmesini istedi. Üretici ve fabrika çalışanlarının işletmenin ortağı olmasını savundu.
Bu hak, el birlik mücadele sonunda kazanılacak. Turhal’daki gibi. Özelleştirme kararı alınan Turhal Şeker Fabrikası için Tokat Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkanı Ahmet Arat öncülüğünde Ortak Girişim Grubu harekete geçti. Fabrikanın blok satıştan çıkarılmasını sağladı. Bu fabrikayı Tokatlıların almasının yolunu açtılar. Devlet, halk adına icraat yapar. Halk da, ele gelmiş, kâr eden fabrikaların özellikle yabancılara satılmasını istemiyor. Türk Telekom gibi nice kurumun özelleştirilmesinde yanıldıklarını bizzat hükümet yetkilerinden duymadık mı? Halk sizin yanılgılarınızın faturasını ödemek zorunda mı? Lütfen yanlışta ısrar etmeyin!
ŞEKER MİLLİ MESELEDİR
ŞEKER fabrikalarının özelleştirilmesi girişimini iyi araştırın! Uluslararası ve çok yönlü tuzaklarla karşı karşıya olduğumuzu göreceksiniz. Binlerce dönümlük arazi üzerine kurulmuş fabrikaların arsalarına göz dikilmesi gibi. Kısaca, şeker fabrikalarının varlığı milli bir mesele haline gelmiştir.
Eskiden yalnız ateşli silahlar konuşulurdu. Şimdi, gıda, meteoroloji, kısırlaştırma gibi pek çok alan silah olarak kullanılmaya başladı. Şeker fabrikalarının ne kadar stratejik kurumlar olduğu belli değil mi? Şekere alternatif olarak üretilecek olan mısır şurubu Nişasta Bazlı Şeker’dir (NBŞ). Pek çok hastalığa yol açmasıyla biliniyor. Hangi insaflı yönetici kendi içinden çıktığı ülkenin geleceğini göz göre göre tehlikeye atabilir?
Bir de işin ekonomik boyutu var. Hükümet, zengin meralara sahip Türkiye’de hayvancılığı bitirdi; et ithal etme derdinde! Tütüncülüğü bitirdi; Virjinya tütününe mahkûm olduk. Şimdiki düşman(!) pancar! Yanlış zihniyet ziraat ülkesini buğday, saman, nohut, mercimeğe muhtaç hale getirdi. Şairin deyimiyle, “Koca denizi kuruttu.” Vicdanları rahat mı acaba?
Şeker fabrikalarının halktan kaçırılmasına razı olamayız. Pancar; üretildiği yerlerde ekonomiyi canlı tutuyor. Konuyla ilgili stratejik raporların kamuoyundan gizlendiği basına yansıdı. Bir kumpasla karşı karşıya bulunduğumuz açık.
Konuyla ilgili en çarpıcı değerlendirmeyi Kızılderili bilgenin sözünden esinlenerek Bilge Başkan Temel Karamollaoğlu yaptı: “Son fabrika satıldığında, son üretici toprağını terk ettiğinde, ‘Beyaz AK Partili adam’, beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!”