Seffah kelimesinin tam Türkçe karşılığı yok. Çok kan döken anlamında Arapça bir ifadedir. İngilizcede bu ifade takribi olarak ‘serial killer’ kalıbıyla karşılanmaktadır. Bizde de seri katil denmektedir. Cinayetin hesabını yapmayanlar ve tutku ile cinayet işleyenlere seri katil denmektedir. Bu bir hastalıktır. İktidar ve muktedir olanlarda olursa bu bir felakete dönüşür. Et oburları sürüye dalması gibi bir şeydir. Mısır’daki seküler çevreler, liberaller ve ulusalcılar Sisi felaketine zemin hazırladılar. Körfez ülkeleriyle Batılılar da bu felakete alkış tuttular. Hâlâ gözlerimizin içine bakarak bize demokrasi ve insan hakları dersi veriyorlar! Oysa ki, Sisi ve benzerleri cinayeti cinayetle ve yalanı yalanla kapatıyor ve örtüyorlar. Gerçekleri örtmek küfür anlamına geliyor. Kâfir örtbas eden ve örtbascı demektir. Diktatörlerin en önemli vasıflarından birisi seffah olmaktır. Tarihte ilk Abbasi halifesiyle Şam’daki son Osmanlı paşasına Araplar seffah diye hitap ediyorlar. Tarihe de öyle geçtiler. Mansur ve Cemal Paşa şimdiye kadar seffah olarak anılan isimler arasındadır. Bununla birlikte tarihte adı seffah olarak anılmayan belki düzinelerce seffah daha vardır. Yani seffahlık onlardan ibaret değildir. Aksi takdirde seffahlığın hakkı yenmiş olur. Baba ve oğul Bush bunlar arasındadır. Obama ise seffahlara ya alkış tutar ya da seyirci makamındadır. Hoşgörü hakkını onlar lehinde kullanır. Hafız ve Beşşar Esat Suriye’nin son iki seffahıdır. Bu yönüyle seküler eğilimli Cemal Paşa’nın kötü kopyalarıdırlar. Sisi gibilerini alkışlarken bilmem ki Batılılar Tiananmen Meydanı olayını ve Kuzey Kore Lideri kaçık Kim Jong’u nasıl kınarlar
*
Katıksız diktatörlerin bazı temel nitelikleri vardır. Bunlardan birisi ahmak olmalarıdır. Lemis el Hadidi ve İbrahim İsa ile konuşması Sisi’nin ahmaklığını ortaya koymuştur. Diktatörün sıfatlarından birisi bu özelliğe mutabık.
İkinci sıfat ise seri katil yani seffah olmasıdır. Bu da onda fazlasıyla var. 1989 yılında Çinlilerin yaptığı meydan katliamını fersah fersah aşan Rabia ve Nahda katliamını irtikap etti. Bunların sorumluları cezalandırılacağı yerde mazlumlar cephesi Minye olaylarından ötürü olarak çifte kavrulmuş bir biçimde yeniden cezalandırılıyor. İdamla tecziye ediliyor! Bir de ip parası istiyorlar. İşte buna tüy dikmek denilir! Batı Tiananmen Meydanında neden sesini çıkardı ve Nahda ve Rabia meydanları için suskun New York Times gazetesi gibi gazetelerin yazdığı gibi Batı bu katliamlarda suç ortağıdır. Diktatörlerin vasıflarından birisi de ağızlarında yalanın kurumamasıdır. Ağızları yalanla sürekli olarak yaş halindedir. Müminlerin dilleri zikirden dolayı kurumaz. Diktatörlerin ve uşaklarının ağızları ise yalandan kurumaz. Sisi gibiler yalanlarla yalanlarını, katliamlarla da önceki katliamlarını bastırıyorlar. Eş Şuruk gazetesinin eski Yayın Yönetmeni Vail Kandil Sisi’nin anılan televizyon konuşmasında Mürsi’ye birkaç defa iftira ettiğini ve kendi yaptıklarını yalanla ona mal ettiğini ifade ediyor. Bir konuşmasında seri yalancılık yaptığını ifade etmektedir. Bunlara Kur’an dilinde azmanlık/tağutluk denmektedir. Sisi bu azmanlar çetesinin son Mısır versiyonlarından birisidir. Tağutların Mısır versiyonuna firavun denmektedir. Kur’an-ı Kerim’in tağut dediğine siyasi süreçlerde seffah tabiri kullanılmıştır.
*
Güç insanı zavallılaştırır. Ele güne karşı rezil ve maskara eder. 6 Nisan Hareketi Sisi’nin halka bölük komutanı gibi davrandığını söylemiştir. Adam başka davranış kalıbını bilmez ki! Küp içindekini sızdırır. Lakin Sisi gibilerin yaşayabilmesi için uygun ortam ve vasat da olması lazımdır. Bu da postal yalayıcılarıdır. Mısırlılar bunlara ‘abid el piyade’ diyor. Darbe kazaskeri Yasir Bürhami ise böyle söyleyenleri tekfir ediyor. İsmet İnönü bu gibi tipler için geçmişte şöyle söylemiştir: El öpenler var oldukça el öptürenler de bulunur! Demek ki diktatörlerin ortak vasfı ahmaklık, kan içicilik ve seri yalancılıktır. Lakin onlar ‘bitane’leri yani sırdaşları olmadan yaşayamazlar. Bundan dolayı Kur’an devamla Al-i Firavun’dan bahseder.