Seferberlik ve İşgal Senaryoları

Abone Ol

Bismillâhirrahmanirrahîm;

İNSANOĞLUNUN başına ne kadar çetin musibetler geliyor, değil mi? Hem de hiç de haber ve işaret vermeden! Depremin etkilediği illerde yaşayan kardeşlerimiz daha 9 gün önce normal hayatlarını yaşıyorlardı. 5 Şubat Pazar günü akşamı, sabah uyanmak üzere yataklarına girdiler. Uykunun en tatlı saatleri olan saat 04.17’de “asrın faciası” 7,7 büyüklüğündeki depremle uyandılar.

Felâketin büyüklüğünü fark eden aziz milletimizin âlicenap, fedakâr evlâtları, depremin ilk dakikasından itibaren harekete geçti. Depremin yaşandığı illerde 13,5 milyon insan yaşıyordu. Birkaç milyonu göçük altındaydı. Gönüllüler ordusu bu acı feryatlara ilgisiz kalmadı. “Birimiz hepimiz; hepimiz birimiz için” anlayışıyla yollara düştüler. Kimisi kan verdi; kimisi aynî ve nakdî yardım yaptı; kimisi de arama-kurtarma ekiplerine katıldı veya sağlık hizmetleri gördü.

Organize olup bir anda hedefe kilitlenme hazırlığını başka bir millette kolay göremezsiniz! STK’lar, gönüllü vatandaşlar, devlet görevlileri tam bir uyum içinde çalıştılar. İşin istismarını yapanlar veya faciadan çıkar elde etmeye çalışanlar çıksa da; bunlar kamu vicdanında mahkûm oldular. İnsanlıktan nasibi olmayan insafsız ve vicdansızlar olarak görüldüler.

Can pazarının yaşandığı bugünlerde diri veya ölü, önce enkaz altında kalanları çıkarmalıyız. Sağlık problemleri, suların kabarması gibi oluşabilecek tehlikelere karşı hazırlıklı olmalıyız. Milletimizin dünyayı imrendiren birlik ve kenetlenmesini, deprem sonrasında da sürdürelim. Travmaların oluşturduğu yaraları ancak böyle sarabiliriz.

İŞGAL SENARYOLARI

DÜNYADA yaşanan büyük ve kalıcı izler bırakan olaylar sonrasında; bunun ülkelere yansımaları farklı oluyor. Ülkemizin bundan olumsuz etkilenmemesi için, gelişen olayları iyi okumalı; sağlam bir öngörüye sahip olarak her gelişmeye hazırlıklı bulunmalıyız. ABD’li deprem uzmanı Hubbart, “ İstanbul’da her an deprem olabilir” (12.2.2023) açıklamasını yaptı. Haber, Mehmet Şevket Eygi’nin 17 yıl önceki bir yazısını hatırlattı.

“Büyük bir devlet, depremi bahane ederek ve insanî yardım yapacağım, diyerek, donanmasıyla, ordularıyla İstanbul’u ve Marmara Bölgesi’ni işgal edebilir.” (Millî Gazete, 17 Şubat 2006)

TV100 yazarı Fuat Uğur, üç gün önce, “ABD, Türkiye’yi işgale mi hazırlanıyor?” başlıklı bir yazı yazdı. ABD’nin Lozan Barış Antlaşması’nın yıldönümünde (24.7.2002), “Bin Yılın Meydan Okuması” adlı  bir tatbikat yapıldı. Tatbikata Türkiye çağrılmadı. Hedef, bir ülkenin 96 saatte işgaliydi. Senaryo şöyleydi:

“Hedef ülke, bazı denizyollarını kontrol etmektedir. Bir ada ülkesiyle şiddetli sorunları vardır. Bu ülkede büyük bir deprem olur. Sivil hükümet, depremle mücadele edemez ve kaos durumunda ordu duruma el koyar.” (TV100, 11.2.2023)

Bir ajans, hedef ülkenin Türkiye olduğunu duyurmuştu. Bu olay, deprem sonrası, Türkiye istemediği halde, ABD’nin büyük uçak gemisi USS George H. W. Bush’un yola çıkmasıyla bu senaryolar konuşulmaya başladı. Okyanus ötesinden insanî yardım isteği inandırıcı bulunmadı.

HÜKÜMETİN GÖREVİ

HÜKÜMET, TSK ve milletimiz bu tür senaryolara karşı uyanık olmalıdır. AKP Genel Başkanı’nın geçmişteki BOP eş başkanı olduğu yönündeki sözleri milletimizi tedirgin ediyor. Bu konuda açıklama yapılıp milletimizin rahatlatılması gerekiyor.

Deprem sonrası tek vücut olarak kenetlenmemizi bozmak isteyenlere fırsat verilmemelidir. Hassas bir dönemden geçtiğimiz dikkate alınarak, bu süreçte yabancılara tek karış toprak satılmamalı; tapu işlemi yapılmamalıdır. Prof. Dr. İlber Ortaylı, mülk satarak vatandaşlık verilmesi konusunda, “imar affı ve yabancılara arazi satışı kaldırılmalıdır” (12.2.2023) açıklamasını yaptı.

Dikey mimari yerine, yatay mimariye geçilmeli; çok katlı bina yapılması önlenmelidir. Depreme dayanıklı konutlar yapımında titizlik gösterilmelidir. Kamu görevlileri ve inşaat sahiplerinden kurallara uymayanlara caydırıcı cezalar getirilmelidir. İnsan canı pazarlık konusu yapılmamalıdır. Kaçak yapıya izin verilmeyen Hatay’ın Erzin ilçesinde tek can kaybı yaşanmadı. Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu gibi başkanların kararlılığı örnek alınmalıdır.

Tarih boyunca nadirattan görülen büyük bir faciayı yaşıyoruz. Birbirimizi çok iyi anlamamız gereken günlerdeyiz. Hem bugün hem de depremin enkazı kalktıktan sonra bizi bekleyen problemleri “birlikte” çözeceğiz. Canlar yanar; feryatlar arşa yükselirken; ateş yalnız düştüğü yeri değil; arşı dahi titretirken insanî görev bundan başkası olamaz.

Aziz milletime tekrar “geçmiş olsun” diyorum. Allah’a sığınıyor; Rabbimiz yeni sıkıntılar göstermesin, diye dua ediyorum. Bu kararlılık ve teslimiyet, en büyük direnç kaynağımız olacaktır.