Seçim Sonuçları Ne Söylüyor-3

Abone Ol

Son iki yazımızda seçim sonuçlarının seçimlerin hem rakamsal olarak hem de sosyolojik olarak bizlere ne söylemek istediğini anlamaya çalıştık. Oransal olarak toplumun farklı kesimlerinin yansımasının seçim sonuçlarına da yansıdığı gördük. Sosyolojik olarak ise güvenlik ve istikrar beklentisinin daha fazla olduğunu seçim sonuçlarında müşahede ettik. Bu yazımızda ise daha özele inerek Milli Görüş camiasını temsil eden Saadet Partisi için seçim sonuçları ne anlam ifade ettiğine bakmamızda fayda var.

Öncelikle olarak neden bir ittifak, neden bu ittifak ve neden logosuz bir seçim dönemi? Öncelikli olarak bu sorulara seçim öncesi konjonktür üzerinden cevap bulmamız gerekiyor. Seçim sonuçları üzerinden bu kararları tartışmak bizleri doğru sonuca ulaştırmayacaktır. Seçim sonuçlarından ziyade bu kararların Saadet Partisi’nin bundan sonraki siyasi ilerleyişine etkisini değerlendirmek daha isabetli olacaktır.

Öncelikli olarak Saadet Partisi ülkeyi yönetmeye taliptir ve bunun için ilkelerinden taviz vermeden bir siyaset geliştirmeye çalışıyor. Mevcut seçim sistemi yürütmenin barajını %50’ye taşıyarak, yasamanın barajını ise %7’de bırakarak oy oranı düşük siyasi partileri yasama ve yürütmenin dışında tutmayı amaçlıyor. Ama aynı zamanda %50’yi geçebilmek için ittifaka duyulan ihtiyaçtan dolayı Meclis’e girme ve ayrıca yürütmeye bizzat müdahil olma şansını da ortaya çıkarıyor. Siyaset yapmak ya yasamada var olmak ya da yürütmeye müdahil olma çabasıyla alakalıdır. Eğer siyaset yapmayı tercih ediyorsanız bu iki denkleme ilkelerini de yıpratmayacak bir öz güvenle girmeyi başarmak gerekiyor. Seçim öncesinde Saadet Partisi’ni ittifaka götüren de bu amaç olmuştur.

Saadet Partisi’nin bu süreçte Millet İttifakı’nı tercih etmesini nasıl izah edebiliriz? Bir defa Saadet Partisi gördüğümüz kadarıyla Millet İttifakı’nı tercih etmedi, bizzat ittifakın oluşumunda yer aldı. Değişimin bu ülkenin geleceği için zaruri gördüğünden bir arayışın içine girdi. Burada ittifak olarak iki yol gözüküyordu. Ya Millet İttifakı’nı mevcut iktidarın alternatifi yapacak bir birliktelikle inşa etmeliydi ya da her iki ittifakın dışında bir üçüncü yol denemeliydi. Değişimin zaruretinden ve kutuplaştırıcı siyasetin etkisini kırmak için yapılması gereken Millet İttifakı’nı makul bir düzeyde inşa etmekti. Çünkü üçüncü bir yol mevcut iktidarın kazanmasına katkı sunacağından değişimin önü tıkanmış olacaktı. Aynı zamanda bu durum sosyolojik tabanların iyice birbirinden kopması demekti ki, bu ülkenin geleceği için endişe vericiydi. Bu yüzden mevcut iktidarın karşısına değişimi sağlayabilecek oy potansiyeline sahip ve kutuplaştırıcı siyasetin etkisini kıracak makul bir ittifakın çıkması elzemdi. Bu amaçla Saadet Partisi Millet İttifakı’nın oluşmasında öncü rol oynadı.

Siyasette yürütmede söz sahibi olmak kadar yasamanın içerisinde yer almak da önemlidir. Bu amaçla barajın üzerine kendisini atabilecek arayışı Saadet Partisi sonuna kadar sürdürdü. Ancak kendi adı altında seçime girme noktasında makul bir ortam oluşmadı. Bu sebeple izlenebilecek tek yol, birlikte hareket ettikleri siyasi partilerle güç birliği yaparak Meclis’e temsilci göndermesiydi.

Seçim öncesindeki bu hamlelerin karşılığı olarak seçim sonuçları Saadet Partisi için ne ifade ediyor? Cumhurbaşkanlığı seçimini dâhil olduğu ittifak kazanamadığı için muhalefet yapma görevini üstlenmiş oluyor. Böylece Cumhur İttifakı’nın iktidara gelmesine katkı sunmadığından hem geçmişin yükünü omuzlamamış olacak hem de geleceğin yanlışlarına ortak olmayacak. Aslında böylece kendi sosyolojisinin itibarını da kurtarmış oluyor. Yasamada temsil imkânına kavuşması kendisini ifade etmesi açısından önemlidir. Bu şansı isabetli kullanması geçmiş tercihlerinin haklılığını gösterecektir. Meclis’teki yapıcı muhalif duruşu genç kitlenin mutlaka dikkatini çekecektir. Çünkü Saadet Partisi’nde öncesiyle ve sonrasıyla tutarlı bir muhaliflik söz konusudur. Yoksa seçim sürecinde mevcut iktidarı destekleyip sonra muhalefet yapma çabasının genç kitlelerde karşılık bulması düşünülemez.  Aynı zamanda muhafazakâr tabanda oluşabilecek rahatsızlıkta sığınılacak bir liman olarak varlığını hissettirecektir. Bu zaten Milli Görüş’ün siyasetteki konumunun ve karşılığının bir gereğidir.

Sonuç itibarıyla Saadet Partisi açısından Cumhurbaşkanı Seçimi, kaybedilmiş olabilir ama genç kitlelerce kazanılmış bir itibarının da olduğu muhakkak. Meclis’teki varlığı ise zaten milletvekilliği seçiminin kazananı olduğunu gösteriyor. Bu durum itibarlı ve tutarlı bir muhalefet yapma şansını da Saadet Partisi’ne veriyor.