Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ülkesi ile Türkiye arasında yaşanan gerginliğin yatışması umudunu taşıdığını ifade ederek bunun için Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa Birliği, Fransa ve onların değerlerine saygı duyması gerektiğini söylüyor.
Yani Avrupa Birliği ve Fransa olarak Türkiye’den “saygı görmek” istediklerini açıklıyor.
Tamam, “saygı görmek” istemelerini normal buluyoruz.
Ama bir şartla!
Önce “saygı göstermeyi” öğrenmek zorundalar.
Türkiye ve İslam âlemini hop oturtup hop kaldıracak şekilde yayınlar yapıp ardından “bunlar basın özgürlüğü” diyerek işin içinden sıyrılmaya kalkışmamalılar.
Basın özgürlüğüne biz de “saygı duyarız” ancak inançlara saldırıda bulunulmadığı sürece!
Hem İslam peygamberine hakaret edeceksiniz, O’nu çizdiğiniz karikatürlerle aklınız sıra küçük düşürmeye çalışacaksınız hem de bu terbiyesizliğiniz hak ettiği karşılığı alınca, “Bizde basın özgürdür” diyeceksiniz.
Yağma yok!
Saygı bekliyorsanız, saygı göstereceksiniz.
Edep bekliyorsanız, edepli olacaksınız. Kendinize hakaret edilmesini istemiyorsanız, karşınızdakilere hakaret etmeyeceksiniz.
Hem insanların nasırına basıp hem de “ne bağırıyorsunuz” diye ahkâm kesiyorlar.
Karşınızdaki insanların hassasiyetlerini hiç dikkati nazara almadan sadece saygı beklemek akıntıya kürek çekmekten farksız bir davranış biçimi olur.
Siz nasıl karikatür ve çizim özgürlüğünü düşünce özgürlüğü ile koruma altına aldığınızı düşünüyorsanız İslam âlemi de aynı sebeplerle inanç özgürlüğünü koruma altına alıyor.
Siz düşünce özgürlüğü diyerek İslam peygamberine hakaret etmeden önce Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hoşunuza gitmeyen bir laf duydunuz mu? Ya da İslam âleminden bir tepki gördünüz mü?
Bu gerginliğin durduk yerde ortaya çıkmadığını sizler de biliyorsunuz.
Birkaç kelimelik özürle işi tatlıya bağlamak varken “biz özgürüz istediğimizi yazar istediğimizi çizeriz” dediğiniz için ortaya çıkan gerginliğin faturasını şimdi başkalarına kesmek istiyorsunuz.
Evet, başkalarından saygı bekleyenler öncelikle onlara saygı göstermek zorundadırlar.