Soma da bir felaket yaşadık. İçimiz burkuldu ekranlar
karşısında. Bu büyük acının, açtığı yara kolay kolay onulamaz. Yaşanmış olan
bir olay üzerine çeşitli yorumlarda bulunulabilir. Bu yorumların, değerlendirmelerin
ne yararı olabilir. Olan olmuş deyip geçiştirmek de ne kadar yerinde ve
sağlıklı olabilir.
Kapitalizmin acımasızlığı, sınır tanımazlığı,
doyumsuzluğu, insana karşı olan tutumu ne yazık ki böyle sonuçların doğmasına
neden oluyor. Böylesi bir dünyada insanın kazanç için olan hırsı, insan
genelinden önce kendisini düşünmesi sadece bu olayda değil genel anlamda
üzerinde titizlikle durulmayı gerektiriyor.
Soma faciasının, felâketinin bize gösterdiği başka
sonuçlar da var.
Gerilim üzere olan bir hayat anlayışının sonuçları
bağlamında da bugün durup daha sağlıklı düşünmemizi gerektirir.
Bir yanıyla yüreklerine ateş düşmüş insanımızın yürek
yakan çırpınışları, çaresizlikleri, teslimiyetleri ve tevekkülleri dikkate
değer. Bir diğer yanıyla bu gibi felâketleri fırsat bilen çıkarcıların tutumu.
Yangını ve acıyı körüklemeleri. İnsanların içine düştüğü durumları görmezlikten
gelmeleri, gözü kara saldırganlıkları Yönetenlerin soğukkanlılıklarını
yitirmeleri ve fevrilikleri. Yönetim erki etrafında yer alan kimilerinin bunu
daha da körüklemeleri. Bunlar akıl alır şeyler değil denilemez, ne yazık ki
oluyor ve yaşanıyor. İnsanımız siyasal çekişmelerin kurbanı. Taraf olmanın
körlüğü ise bu durumun en çıkmazı.
Markette yumruk yiyen gencin içine düşürüldüğü durum
bunun en çarpıcı yanı. Bir karmaşada gereksiz bir durumun yaşanmasının ardından
tarafların olayı nerelere sürüklediği, neler yapmak istediği ortada. Bu gibi
durumlarda olayın yaşanmışlığının ötesinde sonuçlarına bakmada yarar var. Epey
bir zamandır süregelen gerilimi tırmandırma adına yaşananların açtığı sonuçları
kimse düşünmüyor. Tarafların kendilerini haklı gösterme çabalarının içine
düşülen durumların açtığı yaraları kimse düşünmüyor. İnsanlar üzerinden bu
zalim tutum da yabancı ruhun bize musallat olmasından kaynaklanıyor.
Genç o an bir karmaşanın kurbanı oluyor. Zaten kendisi bu
olayı hiç de abartmadan kendi dünyasına çekiliyor ama ne yazık ki bunu fırsat
bilenler durumu öylesine çekiştiriyorlar ki en olmadık şeylerin yaşanmasına
neden oluyor. Yumruğu atanın taraftarları hemen bir senaryo hazırlıyorlar. Bu
kişinin daha önce Gezi Parkı olaylarına katılan, gayri ahlâki bir yaşamı
savunan biri olarak sunuluyor. Diğer taraftan da gereksiz yere bu durumu başka
yere çekiştirenler var. Sosyal medya denilen şu belâ ortamında bu olayın bile
sağlıklı düşünülemediği gerçeğini ortaya koyuyor. Bu, işin bir yanı. Diğer yanı
ve asıl üzücü olanı sosyal medya üzerinden sürdürülen savaş. İnsanlar bu büyük
acıyı yaşamış olanları bir yana bırakmış kendi haklılıklarını ortaya koymak
için olmadık yol ve yöntemlere başvuruyorlar.
İnsanların acımasızlıkları salt kendi çıkarlarını düşünme
adına kitleleri sokağa dökmek için olmadık yollara başvuruyorlar. Kimse o
mazlum ve acılı insanı düşünmüyor. Uydurulan senaryolara kendilerine öylesine
kaptırıyorlar ki onun üzerine ne yorumlarda bulunuluyor.
Bugünden itibaren herkes kendi evine çekilmiş acılarını
derinden yaşıyorken ortamı savaş alanına sürükleyenlerin tırmandırdığı gerilim
süregidiyor. Bu büyük uçurumu gidermek yöneticilerin elinde. Bu felaketin
akışına kendilerini kaptırmamaları.
Bu son zamanlarda Gezi Parkı sonrasında tarafların
birbirlerine karşı olan davranışları sınırları çoktan aştı. Gerilim o kadar
yüksek ki kimse kimseyi tanımıyor ve dinlemiyor. Entelektüeller de bu furyaya
kendilerini kaptırmış gidiyorlar.
Soma felâketinin ardından silâhlar yeniden çekildi.
Herkes birbirinin boşluğunu kolluyor. Kim kimi nereden vuracak. Tabii bu
millete yazık oluyor milleti peşlerinden sürüklüyorlar ne yazık ki.
Millet ise çok yorgun, bezgin ve umutsuz. Bu da asıl
felâket. Bunu gidermek herkesin sorumluluğunda.