Savaşmayın! Yaşayın gitsin!..

Abone Ol

Gerek günlük yaşamımda gerekse terapi desteği vererek

psikolojik danışmanlık yaptığım kişilerde karşılaştığım bir durumu paylaşmak

istiyorum sizlerle bugün. Umarım ilginizi çeker.

Ben insanlardan çok fazla olumsuz etkileniyorum Mehtap

Hanım...

Çevremdeki insanlar beni olumsuz etkiliyor. şeklinde

cümleler duymak, terapi seanslarımın kaçınılmazıdır. Herkes birilerinin

kendisini olumsuz etkilediğinden yakınıyor. Üstelik çalışan çalışmayan, kadın

erkek, işçi, memur veya üst düzey yönetici, fark etmeksizin aynı şikâyet.

İşin ilginç yanı herkes buna benzer durumdan şikâyet

ediyor; ancak bu durumu değiştirmek için en ufak girişimde bulunmuyor.

Düşünüyorum da, birilerinin sürekli beni olumsuz etkilediğini düşünseydim,

yakınmaktan öte harekete geçiren yöntemler uygulardım. Ve terapilerde buna benzer

yöntemler öğreniyorum danışanlarıma.

İşin sırrı şu: Ayna nöronlarımız var bizim. Ya biz

karşımızdakine benzeriz ya da karşımızdaki bize.

Yani ya o beni etkileyecek ya da ben onu! Bu ilkeyi

yakalayamayan kişiler hayatı yaşamaz adeta savaşırlar.

Savaşmadan yaşamanın yolu; içimizle dışımızı birbirine

uygun hale getirmekten geçiyor. Özümde iyi insanım, bakmayın böyle bağırıp

çağırdığıma. davranış modeli, insan hayatını zorluyor bence. Çünkü insanlar

bildiğiniz savaşa giriyor, yani karşısındaki aslında iyi mi kötü mü

anlayamıyor. Onun dışarıdan gösterdiği dengesiz tavırlarına göre mi karar

versin, yoksa farklı zamanlarda takındığı iyi niyetli tavırlarına mı Demek

istiyorum ki; birbirimizin kafasını karıştırıp duruyoruz. Biz yapmazsak bu

hatayı, muhataplarımız yapmış oluyor.

İnsanın içindekiyle dışındaki dengeli olunca su gibi

olur, arı ve duru.

Her insan mutlu olmak ister

Sevilmek, ön planda olmak ister. Tanınmamız ve kabul

edilmemiz için kendimizi olduğumuz gibi yansıtmamız gerekir. Bir öyle bir böyle

davrandığımızda muhatabımız bizi anlayamaz. Düşünün ki aslında çok iyi bir

insansınız; ancak çok aksi bir görüntünüz var. Dışarıdan bakılınca aksi

yönünüze göre mi karar versinler, içinizdeki iyiyi keşfetmek için çabalasınlar

mı Veya içinizde bir iyi olduğunu anlayabilecekler mi

Günlük yaşamımızın bir parçası haline gelen dengesiz

davranış şekillerimiz ve kendimizi doğru olarak ifade edemememiz, iletişim

çatışmalarına neden oluyor, aramızda olanlar hayatı paylaşmak olmaktan çıkıyor

ve savaş alanına dönüyor.

Duygularımız, tercihlerimizi belirliyor. Oysa aklımızın

ve düşünce gücümüzün elini bırakmayan duyguların bizi yönlendirmesi gerekir.

Sadece duygularıyla hareket eden, günün gelip geçici etkileriyle geleceğini

belirlemeye çalışan kişilerin mutlu olmadıklarını görüyorum. Duygularla hareket

eden kişi herkes tarafından kolaylıkla yönlendirilir. Kendi seçimi zannettiği

tercihlerin çoğunda ileriki yıllarında pişmanlık yaşar. Aklının ikna olduğu,

kalbinin onayladığı seçimler uzun vadede insanları daha çok mutlu eder. Böylece

savaşa dönmeyen, yaşam sevinciyle dolu ömürler sizinle olur.

Birilerinin tavır ve davranışlarından çok etkilendiğinizi

düşünüyorsanız, kendi seçim ve tercihleriniz hakkında yeterince iç görü sahibi

olamadığınızı bilmelisiniz. Genellikle nevrotik ve mükemmeliyetçi yapılanması

olan kişilerin yaşadığı bir zorluktur bu. Birileri beni beğenecek mi, her

söylediğim onaylanacak mı, düşüncelerim kabul görecek mi, insanlar hakkımda

olumlu şeyler hissedecekler mi vb düşünme modeli, kişiyi başka kişilerin bakış

açılarına karşı zafiyet içinde bırakır. Kendileri gibi olmayı değil,

kendilerinden beklenen kişi gibi olmayı yaşarlar. Bir süre sonra

sıkıldıklarında yaşadıklarını değil, adeta hayatla savaştıklarını fark ederler.

Savaşmak zordur

Yaşayıp gitmek kolaydır.

Olanı yaşamak, olduğu kadarıyla yetinmeye çalışmak, daha

iyisi için çabalamak elbet; ama kendimizi kendi zihnimizde demoralize etmeden

geliştirmek iyidir.

Her sabah uyandığında aynada ilk kendisine gülümseyen

kişi olmak ne kadar kıymetlidir.

Olmayanlar için üzülerek gün yaşamak yerine, olanla

yuvarlanıp gidebilmek örneğin.

Birilerinin sizi etkileyip etkilemediğine kafa yoran

bünyeniz, kendi iç isteklerini görmeye çalışsa ne iyi olur aslında.

Çevrenizdeki herkese benzemek yerine, içinizdeki kimseye benzemeyen yanınıza

gülümseseniz Birileri sizi etkilerken, diğer yandan başka birilerini de sizin

etkilediğinizi görebilseniz

Birilerine benzemek veya kimseye benzememek değil ki

mesele. Kişi vardır benzemek isteriz bazı yanlarına, kişi vardır o bize

benzemeye çalışır. Önemli olan kendimiz kadar olduğumuzu fark edebilmek ve bizi

biz yapan yanlarımızı, olabilecek en hoş şekillerde geliştirmeye gayret

etmektir.

O meşhur eser.... Benzemez kimse sana, tavrına hayran

olayım...

Hepimizde hayran olunacak bir taraf mutlaka vardır.

Sevgiler..