Savaşa girmek ateşe girmektir

Abone Ol

Başta İngiltere ABD ve İsrail olmak üzere batılılar,

Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde Suriye de kışkırtmalarda bulundular.

Neticede muhaliflerin ayaklanması ve Esed in de şiddete

başvurarak bastırmak istemesi ile dehşetli bir iç savaş çıktı. Türkiye önce

barışçı yolları dener gibi gözüktü. Ama bunu Batı adına ültumatom verir gibi

yaptığı için netice alamadı. Hükümet gelinen bu noktada, ABD nin müdahalesini

ve Türkiye nin de koalisyona dahil olarak bir savaşa başlanmasını şiddetle

ister pozisyona geldi. Ancak ABD ve Rusya nın son uzlaşmaları ortalığı

yatıştırmış gibi gözükse de sınırda bir Suriye helikopterinin vurulması olayı

Türkiye nin savaşa gönüllü olma görüntüsünü pekiştirdi.

Tarihe baktığımızda gönüllü olarak savaş istenmesi

neticesinde büyük felaketlerin yaşandığı görülecektir. Bir iki örnek vermek

istiyoruz:

1876 yılındayız. Başta Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa,

Mütercim Rüştü Paşa ve devrin Şeyhülislamı Abdülaziz Han ı önce darbe ile

devirip, sonra da alçakça bir suikast ile şehit etmişlerdi. 5.Murad Han ın 3

aylık saltanatı, rahatsızlığı sebebiyle son bulmuştu. 2.Abdülhamid Han cuntacı

paşalara yakın gözükerek tahta oturmayı başarmıştı. Lakin daha ilk ayları

olması sebebiyle, cuntacı paşalar yönetimde hâlâ etkiliydi.

Cuntacılar içerdeki bu etkilerini bir savaş kazanarak

pekiştirmek ve Osmanlı ya hâkim olmak istiyorlardı. Diplomasi yoluyla

problemleri halletmek ve ülkeyi savaşa sokmamak için çok çabalayan 2.Abdülhamid

Han, meşruti meclisteki cuntacıların gücünü kıramamış ve Rusya ya savaş

açılmıştı. Halbuki küçük tavizlerle barışı devam ettirmek mümkündü.

İngiltere ve Fransa nın gülen yüzüne aldanan cuntacı

paşaların savaş histerisi ile başlayan 93 Savaşı, Osmanlı nın en büyük

felaketlerinden biri olmuştur. Bütün Balkanlar ve doğuda stratejik mevkiler

Rusların eline geçmiştir. Savaş milyonlarca şehit, yaralı ve bir o kadar da

mülteci ile sonuçlanmış, bugün hâlâ 93 muhacirleri sorunu konuşulmaktadır.

1909 yılında 2.Abdülhamid Han ı darbeyle indiren İttihat

Terakki Partisi, Balkanlarda büyük yanlışlar yaptı. Bunların bir savaşa yol

açacağını hesaplayamadılar. Savaşın felaket getireceğini de bilmiyorlardı.

Meydana gelen ayaklanmaları barışçı yollarla halletmek mümkün iken, aşırı güç

kullanarak ve bir takım yanlışlıklar yaparak savaşın çıkmasına sebep oldular.

Büyük devletlerin düşmana destek vermesi, İttihatçıların ise acemiliği ile

başlayan 1912-1913 Balkan savaşları, çok büyük felaketlere sebep oldu. İstanbul

Çatalca ya kadar Balkanlar kaybedildi. Şehit, yaralı ve mültecinin haddi hesabı

yoktu.

Aynı İttihat Terakki, kaybedilen Balkan savaşları ile

hayalet haline gelmiş, aç, açık, silahsız, cephanesiz kalan bitik bir ordu ile

Osmanlı yı 1914 yılında 1.Dünya savaşına soktu. Daha doğrusu Enver Paşa ve

arkadaşları Almanya nın yanında girilecek bir savaşta, yüzyıllardır kaybedilen

toprakları geri alabilecekleri gibi, Turan hayallerini de

gerçekleştireceklerine inanıyorlardı.

Bu hevesle ve yeterince istişare etmeden, Almanya ve

Avusturya ya da aşırı güvenmeleri sebebiyle, oldubittiye getirerek devleti

savaşa soktular.

30 Ekim 1918 tarihinde imzalamak zorunda kalınan Mondros

ateşkes anlaşması ile devlet fiilen, 1922 yılında da hükmen tarihe intikal

etmiş bulunuyordu.

Savaş istemek felaket istemek demektir. Savaşa girmek demek,

ateşe girmek demektir.

Bugün de aynı şekilde yeterli çabaları sarfetmeden,

komşularımızla ve İslam Ülkeleri ile müzakere etmeden, BOP tuzağına düşüp

Suriye ile bir savaşa girilmesi yeni felaketlerin fitilini ateşleyebilir.

Kulaktan kulağa fısıldanan bir söylemle, Büyük Osmanlı yı yeniden kurma

hevesleri vurgulanıyor. İttihat Terakkicilerin ham hayalleri gibi bir durum söz

konusu.

Yeri geldiğinde bin yıllık devlet geleneğimiz olduğunu

konuşuruz da, bu geleneğin savaşı en son ihtimal olarak hesaplamayı, illa

girilecekse doğru devletlerle beraber olarak girilmesi lüzumunu bize öğretmemiş

olmasını nasıl kabul edebiliriz

12 yıldır yanlış dış politikalarla zaten yapayalnız

bırakılan Türkiyemiz, hepimizin vazgeçilmez vatanıdır.

1877 de cuntacılar, 1913- 1914 de İttihatçılar büyük

kumarlar oynadılar, biz kaybettik. Yeni bir kumar demek olacak bu şartlarla bir

savaşa razı olamayız.

Bunu asla unutmayalım!

Batı nın Yüzü

Daim dost görünür hilebaz Batı, 

Maske takar, köşeden yazar tutar;

Kumarda hiledir büyük sanatı;

Ya kağıtları saklar ya zar tutar!..