Sarıklı ihtilalciler

Abone Ol

`Sarıklı Mücahitler deyimi Kurtuluş Savaşıyla özdeştir. Sarıklı ihtilalciler deyimi ondan da eskidir. Bu çığırın piri Cemaleddin Afgani dir. Afgani nin suikastlar zincirinden bahsetmek mümkündür. 8 yıl bulunduğu Mısır da hem Masonluğa intisap etmiş hem de ihtilalleri örgütlemiştir. Mısır, Mithat Paşa yüzünden borç bataklığına sürüklenir (Osmanlıya Veda, Yılmaz Öztuna, Yakın Plan, s: 127). 10 yıl içinde muazzam bir dış borçlanmaya gider. Borç alan emir alır deyimi gereği Batılılar önce Mısır ın içişlerine karışmaya başlarlar ve ardından da Hidiv İsmail den oğlu Tevfik lehine saltanattan feragat etmesini isterler. Hidiv Tevfik döneminde Mısır Urabi Paşa nın hassas dengelerini kurcalaması ve bir ihtilal patlatması sonucu İngilizlerin eline düşer. Bunda Cemaleddin Afgani ekolünün de payı vardır. Türkiye de Ziya Paşa ve Namık kemal in temsil ettiği Genç Osmanlıların yaptığı yanlışı Mısır da Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh ekolü gerçekleştirir. Tevfik Paşa yı avuçlarının içine alırlar lakin bu yakınlaşma nefrete dönüşür ve Cemaleddin Afgani suikastla onun ortadan kaldırılmasını teklif ederse de Urabi Paşa isyanı üzerine Hindistan a sürülür. Cemaleddin Afgani ikinci ihtilal hareketini yine önce anlaştığı sonra sırt döndüğü İran Şahı Nasirüddin e karşı planlamıştır. Adam Tevfik le anlaşmış sonra onu arkadan vurmak istemiştir. Nasirüddin Şah la anlaşmış sonra onu suikastla ortadan kaldırmıştır. Ulu Hakan İkinci Abdulhamid Han la anlaşmış onu da arkadan hançerlemeye kalkışmıştır. Lakin suikastla ortadan kaldırmaya muvaffak olduğu tek kral İran Şahı Nasirüdin olarak kalmıştır. Bunun nedeni Afgani nin Afganlı değil İranlı olması ve bu ülkede derin bağlantılara sahip bulunmasıdır. *

Afgani, Nasirüddin Şah ın İngilizlerle tönbeki anlaşması yapmasını fırsat bilerek İran halkını ve ulemasını kışkırtmış ve Nasirüddin Şah ı silkelemiştir. Cemaleddin Afgani ölümünden bir yıl önce (1896) öğrencisi Mirza Rıza Kirmani vasıtasıyla Nasirüddin Şah tan intikamını almaya muvaffak olmuştur. Cemaleddin Afgani sarıklı ihtilalcilerin başıdır. İhtilalci Ali Suavi de ona özenmiştir. İstanbul daki şubesi gibidir ve İkinci Abdulhamid i devirmeye kalkışmıştır. Mizaçları ve ekolleri aynıdır. Afgani, İbni Teymiye gibi bekar ve yalnız bir hayat sürdü. Ali Suavi ise İngiliz bir madamla evlenmiştir.

Cemaleddin Afgani yi konferans için İstanbul a davet itmiş ve Afgani burada yaptığı konuşmada nübüvveti kesbi sanatlara benzetince Daru l Fünun un kapatılmasına ve Hoca Tahsin efendinin de görevden alınmasına neden olmuştur. Adam her alanda ihtilal yapmıştır. Sarıklı İhtilalci yazısında Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci halef-selef Afgani ve Ali Suavi hakkında şunları kaydediyor: Ali Suavi, 1876 da Sultan Hamid in daveti üzerine İstanbul a döndü. Ardından kendine bir hâmi buldu. İngiliz Said Paşa sayesinde Galatasaray Lisesi Müdürü olduysa da, mektebi karıştırdı; az sonra da azledildi. Karanlık bir kişiliği olan Cemaleddin Afganî yi konferans için İstanbul a davet etti...1878 de İngilizlerin yardımıyla Sultan V. Murad ı tekrar tahta çıkarmak için bir cemiyet kurdu. 93 bozgunu sebebiyle İstanbul a gelip ümitsiz bir hayat yaşayan birkaç yüz Rumeli muhacirini tatlı vaadlerle etrafında topladı. Sâbık padişahın yaşadığı Çırağan Sarayı nı bastı. Tam maksadına ulaşacak iken, hâdiseyi işitip birkaç polisle saraya yetişen Beşiktaş Muhafızı Yedisekiz Hasan Paşa nın kafasına indirdiği bir sopa darbesiyle öldü...

Namık Kemal, Abdülhak Hâmid e gönderdiği bir mektubunda der ki: Ali Süâvi hiç de senin tahminin gibi bir adam değildi. Dış görünüşüne aldanmışsın. Onunla iki sene arkadaşlık ettim. O öyle bir adam ki, garazkâr ve dünyada misli görülmedik bir şarlatan idi. Ben her şeye öyle kolay inanmadığım hâlde, bana kendini 7-8 dil biliyormuş gibi gösterdi. Halbuki Arapça da bir satır yazabilecek adam değildi. O kadar câhil; cehâletiyle beraber o kadar da mağrur idi. Türkçe üç satır bir şey yazsa, âleme maskara olurdu. Kendisini davet ettirmek için Avrupa da meşveret aleyhinde yazılar yazardı. Ali Süâvi nin tahsili noksan; ama ağzı kalabalıktı. Zamana ve zemine göre her kalıba girmeyi iyi bilirdi. Hayatı tezatlarla doludur. Bir yandan Osmanlıcılığı; diğer yandan İslâm birliğini müdafaa etmiş; öte yandan da Türkçülük fikrini ortaya atmıştır. Avrupa da bile başından sarığını çıkarmazken; dinde halifeliğin bulunmadığı, din ile dünya işlerinin ayrılması gerektiği yönünde yazılar yazardı. Meşvereti göklere çıkarır; sonra da mutlakiyeti müdafaa ederdi. Latin harflerinin kabulünü teklif etmiş; namaz surelerinin Türkçe de okunabileceğini söylemiştir Şıracının misali bozacı misali Suavi savunduklarıyla Afgani nin kopyasıdır. Afgani gibi savruk birisidir. Dengesizdir. Araplar bu hususta bir deyim kullahırlar: Et Tuyuru takau ala eşkilaha. Armut dibine düşer misali. Cemaleddin Kaplan da Humeyni ye özenerek sarıklı ihtilalci olmaya kalkışmışsa da başarılı olamamıştır. Cemaleddin Afgani ye mukabil Muhammed Abduh ve Bediüzzaman a siyasete mesafeli ıslahatçı çizgiyi temsil ederler. Lakin Bediüzzaman Hutavat-ı Sitte de İngilizlere karşı çıkarken Abduh yabancılardan yardım istemenin cevaziyetine dair fetva verir (Ahmet Emin, Züemau l Islah, S 314, Daru l Kitab el Arabi, Beyrut). Bediüzzaman ın peşinden gittiğini tasavvur eden Atlantikçi bir başka sarıklı ihtilalci ise bu yönüyle Muhammed Abduh un çizgisine de yabancı değildir.