Fenerbahçe Başkanı Sadettin Saran, 24 Aralık akşamı hakkında yürütülen soruşturma kapsamında, uyuşturucu testinin pozitif çıkmasının ardından gözaltına alındı. TGRT Haber’de yayımlanan Medya Kritik programında konuşan Şamil Tayyar, Saran için “Yüzde yüz tutuklanacak. Hatta onun da Ela Rümeysa gibi itirafçı olması gerekir” ifadelerini kullandı. Ancak Saran, ertesi gün adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Bu gelişmenin ardından Ahmet Hakan, köşesinde isim vermeden Tayyar’a gönderme yaptı. Hakan yazısında, “Sadettin Saran tutuklanmadı. Girişi, gelişmesi, sonucu budur bu işin. Bazen tuttursalar da aslında acayip sallıyorlar” sözleriyle ekrandaki yorumcuları eleştirdi.
Şamil Tayyar ise yine TGRT Haber ekranlarında Ahmet Hakan’a sert bir yanıt verdi. Hakan’ı “sicili bozuk” olarak nitelendiren Tayyar, “İtibarlı biri değil. Dün hükümete sövüyordu, bugün övgüler diziyor. Yarın ne yapacağını kestirmek zor. Eğer bir sallamadan bahsedilecekse, listenin başında kendisi gelir” ifadelerini kullandı. Tayyar ayrıca, Saran’ın tutuklanacağı yönündeki yorumunun yalnızca uyuşturucu kullanımı iddiasına dayanmadığını, eldeki bilgilerin daha farklı bir tablo sunduğunu savundu.
Tartışma sürerken Ahmet Hakan, bu kez konuyu daha genel bir çerçevede ele aldı. “Gazeteciler tabii ki ekranlarda olmalı” başlıklı son köşe yazısında, gazetecilerin televizyonlarda görüş açıklamasının doğal olduğunu vurgulayan Hakan, son dönemde meslektaşlar arasında artan tartışma ve ithamların gazeteciliğe zarar verdiğini belirtti. Hakan, “Gazeteciler birbirlerinin kurdu haline geldi. Büyük bir iştahla gazeteci dedikodusu yapılıyor, meslek yıpratılıyor” ifadelerini kullandı.
Yazısının devamında çağrıda bulunan Hakan, gazetecilerin ayrıştırılmaması ve kutuplaştırılmaması gerektiğini belirterek, “Bırakalım artık gazetecileri ayırmayı, itibarsızlaştırmayı, bir yerlere yamamayı. İşin en acı tarafı, bunları gazetecilere söylemek zorunda kalmamız” değerlendirmesinde bulundu.
"DEVLETE MEYDAN OKUMADIR"
Şamil Tayyar, Sadettin Saran'ın özel bir laboratuvarda test yaptırmasına ilişkin ise şu ifadeleri kullanmıştı: "Sadettin Saran ile ilgili ilk olay gündeme düştüğünde, ben sosyal medyada bir paylaşım yapmıştım. 'Tutumunu çok doğru bulduğumu' ifade etmiştim. 'Ben devletime güveniyorum, ilk fırsatta ifade vermeye gideceğim, asla böyle bir şey yapmadım' dedi. Çok doğru bir adım olarak değerlendirdim. Bugün gelinen noktada tavrını çok yanlış buluyorum. 'Devlete güveniyorum' diyen bir kişi devlet kurumunun hazırladığı bir rapora itiraz ederek bir özel laboratuvardan rapor alamaz. 'Bağımsız' diye bir şey yok, bir kuruluşun bağımsızlığı olmaz. Mahkemeye itiraz hakkınız olur, bilirkişi raporuna itiraz edersiniz, yeniden örnek vermek isteyebilirsiniz. Ama bu, mahkemenin takdirinde akredite kuruluşlar üzerinden olur. Eğer diğer türlü herkes kafasına göre bilirkişi bulur, klinik bulur, rapor alır getirirse bu işin içinden çıkamazsınız. Bu da gayri hukuki bir tutum olur. Mahkemeye, yargıya, devlete bir meydan okumadır, posta koymadır, bir güvensizliktir. Koskoca bir kulübün başkanı olarak bunu yaparsanız yarın, sonuçtan rahatsız olan herkes özel kuruma gidip rapor alıp gelebilir. İkincisi sonuçta yargı önünde herkes eşittir. Kendisine kulüp başkanı olduğu için bir ayrıcalık tanınmasını kimse beklemesin. Üçüncüsü, isnat edilen suçlama... Bu fiil, Fenerbahçe'nin bir eylemiyle ilgili değil. Bir maçla vs ilgili değil, bu kişisel bir suçla ilgili. Dolayısıyla Sadettin Saran'a yöneltilen suçlamayı, bir kulübe yönelik suçlama gibi kimse değerlendirmesin. Aradaki kalın çizginin iyi vurgulanması gerektiğini düşünüyorum."