Saldırıyor ya da saldırtıyor, ne fark eder!..

Abone Ol

Suriye’ye yönelik operasyonla birlikte içeride terör örgütü PKK’nın eylemleri de arttı. Böyle olunca emniyet güçlerimizin verdiği şehit sayısı da artıyor. Bu arada Cuma ve Cumartesi günleri yürütülen operasyonlarda 174 teröristin etkisiz hale getirildiği belirtiliyor. Hâlbuki Suriye’de yürütülen operasyonlarda askerimiz kayıp vermezken, teröristlere yönelik operasyonlarda etkisiz hale getirilen terörist sayısı içeridekiler kadar değil. Tüm bunlar gösteriyor ki, Türkiye’nin Suriye’de başlattığı operasyon terör örgütleri ve destekçilerini öfkelendirmiş, hatta çıldırtmış. Diyebiliriz ki, Suriye’deki operasyonla birlikte terör örgütü PKK’nın içerideki eylemlerinin böylesine artmasını başka türlü izah mümkün değil. Bir gazetemiz PKK eylemlerinin artmasını, “ABD PKK’yla saldırıyor” başlığı altında vermiş. Bu nitelendirme şekli ister doğru olsun ister olmasın aslında terör örgütünün arkasındaki ismi net bir şekilde ortaya koyuyor. Suriye’de terör örgütleri militanlarının içinde ABD, İngiltere gibi bazı ülkelerin elemanlarının bulunduğunu biliyoruz. Hatta bunlardan 3 Amerikalının cesetlerinin ülkelerine gönderildiği de açıklandı. Yani, ABD ve müttefikleri Türkiye’nin Suriye operasyonundan rahatsız ve bu ülkede çatışmalar bitip barış masası kurulduğunda o masada Türkiye’nin olması istenmiyor. Bunun içinde Türkiye’nin Suriye operasyonunda başarısız olması için her türlü yola başvuruyorlar.

Buna rağmen “ABD PKK’yla saldırıyor” başlığı bana biraz aşırı bir nitelendirme geldi. Buna karşılık “ABD PKK’yı saldırtıyor” nitelendirmesi daha yerinde olurdu diye düşünüyorum. Çünkü ülkemize ABD’nin PKK’yla saldırdığını kabul ettiğimiz anda bu ülke ile her türlü ilişkinin hemen kesilmesi, hatta millet olarak 15 Temmuz gecesi sergilenen tepkinin verilmesi gerekir. Çünkü ABD PKK’yla saldırıyor nitelendirmesi ABD’nin Türkiye’ye savaş açtığı anlamına gelir ki, böyle bir durumda Türkiye’nin karşı bir hamle yapması gerekir. Bunun da ötesinde bir yandan Suriye’ye yönelik harekâtın ABD ile anlaşılarak yapıldığı açıklanmışken, aradan çok fazla bir zaman geçmeden Suriye’de beraber hareket ettiğimiz ABD’nin öbür taraftan Türkiye’ye savaş açtığı yaklaşımının topluma izah edilmesi gerekir. Ülke olarak çok sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Toplum ise giderek geriliyor, adeta patlama noktansa gelmiş durumda. Böyle bir noktada eğer son günlerde terör örgütüne yönelik operasyonların muhatapları arasında da ABD’de var ise bunun toplumla paylaşılması lazımdır. Bu noktada bir başka husus daha dikkati çekiyor. Enerji Bakanı Berat Albayrak 3. nükleer santralin yapımına ABD-Çin konsorsiyumunun talip olduğunu belirterek önümüzdeki günlerde bu konsorsiyumla birlikte üçüncü nükleer santralin saha seçimi ve fizibilite ile ilgili çalışmalar konusunda açıklamalar yapılacağını söylüyor. Yani, PKK ile birlikte ülkemize saldırdığından söz ettiğimiz ABD’ye yönelik hiçbir karşı tepki sergilenmezken birde üçüncü nükleer santralin ABD-Çin konsorsiyumuna yaptırılması hususunda temasların sürmesi insan aklına uygun gelmiyor.

Benzer çelişkili durum AB ile de geçerli. Bir yandan AB’nin terör örgütlerini koruyup himaye ettikleri yetkili ağızlardan dile getiriliyor, hatta 15 Temmuz darbe girişiminin ardından adeta darbecilere destek vermek anlamına gelen tavır sergiledikleri görülüyor ve söyleniyor, öbür yandan da, “AB, Türkiye ile normalleşmek istiyor” gibi açıklamalar yapılıyor. Aslında AB’nin Türkiye ile normalleşmek istemediğini yetkililer de görüyor ve biliyorlar ama nedense bir türlü ‘siz yolunuza biz yolumuza’ diyemiyorlar. Bunu demek elbette kolay değil ama biz hep alttan aldıkça AB ülkelerinin açıklamalarındaki küstahlığın dozu biraz daha artıyor.

Bu arada HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın bir Alman gazetesine verdiği beyanatta, “PKK terör örgütü değil şiddet örgütü” demesi karşısında aklıma öyle cümleler geldi ki bu cümleleri burada sıralamaya terbiyem izin vermiyor. Ancak, bu nitelendirmenin HDP’nin PKK’ya bakış açısını ortaya koyduğunu ve bu bakış açısının doğru değerlendirilmesi gerekir. Çünkü Demirtaş terör örgütünün eylemlerine farklı bir anlam yükleyerek tasvip ettiğini ortaya koyuyor.