Rusya-İran İkilisine Karşı "Ankara-Riyad Ekseni"

Abone Ol

2015 yılının son günleri bir üst düzey stratejik

işbirliğinin çöküşüne sahne olurken, diğer taraftan eş zamanlı olarak bir

diğerinin de doğuşuna şahitlik ediyor. Bu durum, aynı zamanda Türk dış

politikasının ağırlık merkezi ve birlikte hareket edeceği aktörlerle ilgili

önemli ipuçları verirken, öte taraftan da mücadele alanı ve hasımları

noktasında Türkiye yi ve yakın çevresini nasıl bir geleceğin beklediğini de

gösteriyor.

Çöküşüne şahit olduğumuz stratejik işbirliği, Kasım

2001 den bu yana Avrasya da İşbirliği Eylem Planı çerçevesinde ilmek ilmek

dokunan ve 2010 yılında Üst Düzey İşbirliği Konseyi adı altında ete kemiğe

büründürülen Türkiye-Rusya arasındaki ittifak arayışı idi.

2008 Rusya-Gürcistan Savaşı ndan itibaren kendisini tek

taraflı olarak gösteren ve Türkiye aleyhine işlemeye başlayan söz konusu

stratejik işbirliği arayışı, belli bir ideolojik zemin üzerine oturtulamadığı

ve kurumsal bir yapıya kavuşturulamadığı için Şam da çökertildi. Bundan sonraki

süreçte bu işbirliğinde kalınan noktaya gelinebilmesi için uzun yıllara ihtiyaç

duyulacak gibi.

Rusya nın, özellikle de Devlet Başkanı Putin in buradaki

intikamcı-şoven yaklaşımı, bu kapıyı kapatmış durumda. Her ne kadar arada

göstermelik olarak işbirliği kapıları tamamen kapanmadı türünden mesajlar

verilse de, buna başta kendileri olmak üzere artık kimse inanmıyor. Ne de olsa

taraflar arasında bir kuyruk acısı, evlat acısı hikâyesi var ve bu kolay

kolay da dineceğe benzemiyor. Dolayısıyla, 2016 yılı Türkiye-Rusya arasındaki

krizin daha da derinleşme eğilimi göstereceği bir döneme işaret ediyor. Şu ana

kadar tehditleri savuran ve Suriye dışında Irak ta da Türkiye nin manevra

alanını daraltmaya çalışan Moskova nın bu politikasının Kafkasya, Hazar ve Orta

Asya boyutuna taşıması ise kaçınılmaz. Bu bağlamda bölge devletleri üzerindeki

baskısı ortada. Kırgız Devlet Başkanı nın son çıkışı bunun en somut

göstergeleri arasında. Almazbek Atambayev, Türkiye nin düne kadar başta kendi

şahsına olmak üzere yaptığı yardımları göz ardı ederek, bir anda Putin e abi

demeye başladı.

Kendisi açısından bir kurtuluş vizesi olarak gördüğü

Rusya, Kırgız halkı açısından öyle kabul edilmiyor. Bağımsızlığın tadının almış

halkın yeniden Rusya esaretine dönmesi, o kadar kolay olacağa benzemiyor.

Dolayısıyla, Kırgızistan yeni renkli devrimlere gebe gibi görünüyor...

Rusya nın buradaki en büyük müttefiki ise hiç kuşkusuz

İran. İran, Türkiye-Rusya arasındaki krizi büyük ölçüde kendi lehine çevirmeye

başlamış durumda. Bunu Ermenistan ayağı ile de güçlendirmeye çalışıyor.

Ermenistan adeta Rusya-İran arasındaki işbirliği sürecinin İsrail i.

Azerbaycan ı baskı altına almaya yönelik Rusya-İran ikilisinin bu çıkışının

Kafkasya-Hazar boyutunda farklı gelişmelere yol açması kaçınılmaz. Dolayısıyla,

2016 özellikle Hazar boyutuyla çok konuşulacağa benziyor. Hazar Sorunu nun

uluslararasılaştılması süreci hız kazanabilir.

Gelelim bir diğer stratejik işbirliği sürecine... Suudi

Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el Cubeyr başkent Riyad da Dışişleri Bakanı

Mevlüt Çavuşoğlu ile düzenlediği ortak basın toplantısında, stratejik işbirliği

konseyi kurulması konusunda Türkiye ile anlaşıldığını açıkladı. Konseyin,

Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki güvenlik, askeri, ekonomik, ticaret,

enerji ve yatırım konularını ele alacağını belirten El Cubeyr, bu işbirliğinin

daha ileri boyutlara taşınması hususunda tarafların mutabık kaldığının altını

önemle çizdi.

Peki, bu gelişme sürpriz miydi Elbette hayır. Sürecin

buraya doğru geleceğinin en somut işareti 2009 da verilmişti. 2009 yılında

imzalanan güvenlik anlaşması, iki ülke arasındaki işbirliğinin çok daha farklı

bir geleceği hedeflediğini ortaya koymaktaydı. Sonrasında Türkiye-Katar

ilişkilerinde de benzer bir gelişmenin yaşanması, Ankara yı bölgenin güvenlik

sigortalarından biri haline geldiğini göstermeye başladı.

Buradaki önemli kırılma noktası, hiç kuşkusuz Suriye

sonrası Yemen de yaşanan gelişmelerdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ın İran ziyareti

öncesi 26 Mart ta yaptığı açıklama, İran üzerinde deprem etkisine yol açarken,

buna karşılık bölgede bir rahatlama sağladı. Hatırlanacağı üzere, Yemen de

Suudi Arabistan öncülüğünde Şii Husilere karşı başlayan Kararlılık Fırtınası

Operasyonu na destek verdiğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran bölgeyi

adeta domine etmeye çalışmaktadır. Buna müsaade edilebilir mi Bu durum bizi ve

Körfez ülkelerini rahatsız ediyor demişti. Süreçte son aşama ise, Teröre

Karşı İslam İttifakı/Ordusu oldu. Bu ittifakın sınırları, bundan sonraki

süreçte hangi coğrafyalarda yeni bir mücadelenin başlayacağını gösteriyor

olması itibarıyla önemli. Bununla ilgili uyarıyı Diyanet İşleri Başkanı Prof.

Dr. Mehmet Görmez Tahran da yaptı ve mezhepçi yaklaşımlara son verelim

çağrısında bulundu.

Ümit edilir ki, taraflar bu mesajı almıştır. Aksi

takdirde, 2016 da Türk-İslam coğrafyasındaki yangın daha da büyüyeceğe

benziyor.