Resulullah (s.a.v.)’in vefat anında yaşananlar

Abone Ol

Hz. Peygamber (s.a.v.) devrinde başlayan riddet olayları Allah Resulu (s.a.v.) Efendimizin vefatıyla birlikte daha da genişleyeceği muhakkaktı. Riddet konusuna tekrar dönmek üzere öncelikle Allah Resulü’nün vefatı ve halife seçimi üzerinde durmak istiyorum. Zira riddet olaylarının bastırılması için Müslümanların siyasi birliğini sürdürecek bir lidere, Allah Resulüne halef olacak bir Emiru’l-Mü’minine ihtiyaç vardı.

Rasûlullah (sav)’ın vefatı Müslümanlar üzerinde çok büyük bir etki yaşattı. “Kimi Müslümanlar bir anlık şuurlarını kaybetti, kimi kalkmaya güç yitiremeyerek olduğu yerde yığılıp kaldı, kiminin dili tutulduğu için tek bir kelime konuşamadı, kimi ise Rasûlullah (sav)’in vefatını inkâr etme yoluna gitti. İbni İshak dedi ki: “Rasûlullah (sav) vefat ettiği zaman Müslümanların başına büyük musibetler duçar oldu. Bana ulaştığına göre Aişe (ra) şöyle dedi: “Rasûlullah (sav) vefat ettiğinde Araplardan bir grup dinden çıktı. Yahudi ve Hıristiyanların da etkisiyle nifak tohumları ekildi. Peygamberlerinin dünyadan ayrılmasıyla Müslümanlar adeta bir kış gecesinde etrafa dağılan sürü gibiydiler.” (İbniHişam, 4/323)

Kadı Ebubekir İbni Arabî, Rasûlullah (sav)’in vefatı olayının Ashab üzerindeki etkisini şöyle tasvir etmektedir: “Her şey bir anda altüst olmuştu. Ali (r.a.) ve Fatıma (r.a.) evine çekilmişti. Osman (r.a.) sadece susuyor, Ömer (r.a.) insanları uyararak şöyle diyordu: “Hayır Rasûlullah ölmedi. O Musa (a.s.) gibi Rabbiyle görüşmeye gitti. Rasûlullah (sav) dönecek ve suçlu insanların ellerini ve ayaklarını kesecektir.” (el-Kavasım Minel-Avasım, 38)

Evet, hadisenin sıcaklığıyla herkes ne yapacağını şaşırmış bir şekilde bekleşirken Allah Resulünün vefat haberini Medine dışında Sunuh’taki evinde haber alan Hz. Ebubekir (r.a.) atına binerek geldi, hiç kimseyle konuşmadan mescide girdi ve oradan Aişe (ra)’nın odasına girerek Rasûlullah (sav)’in yanına girdi, yüzünü açtı ve Rasûlullah (sav)’in üzerine kapanarak onu öpmeye ve ağlamaya başladı. Daha sonra şöyle dedi: “Anam babam sana feda olsun ya Rasûlullah! Vallahi, Allah senin üzerinde iki ölüm birleştirmeyecektir. Sana takdir edilip yazılmış olan bu ölüm geçidini ise geçmiş bulunuyorsun.” (Buhari, Kitabu’l-Meğazi. 4452)

Daha sonra dışarı çıktı. Bu esnada Ömer (r.a.) yukarıda geçen konuşmasını tekrarlıyordu. Hz. Ebubekir (r.a.): “Otur ey Ömer!” dedi. Ancak Ömer (ra) hâlâ sinirli bir şekilde konuşmasına devam ediyordu. Bunun üzerine Ebubekir (r.a.) minbere çıkıp Allah’a hamdu sena ettikten sonra şöyle dedi: “Sizden her kim Muhammed’e ibadet ediyorduysa, şunu bilsin ki Muhammed ölmüştür. Ancak her kim de Allah’a ibadet ediyorduysa şunu bilsin ki Allah diridir ve ölmez”. Daha sonra şu ayeti okudu: “Muhammed ancak bir Peygamberdir. Ondan önce de nice Peygamberler gelip geçti. Şimdi o, ölür veya öldürülürse, siz gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim geri dönecek olursa, kesinlikle Allah’a bir zarar veremeyecektir.” (Al-i İmran: 144) bunun üzerine insanlar sessizce ağlamaya başladılar.” (Buhari, KitabuFedailu Sahabe) 

Hz. Ömer (r.a.) diyor ki: “Vallahi, Ebubekir’in bu ayeti okumasıyla yere çömelmem bir oldu, artık ayaklarım beni taşıyamıyordu. Anladım ki Rasûlullah (s.a.v.) vefat etmiş.” (Buhari, KitabuMeğazi, 4454) “Bu olay Ebubekir (ra) cesaretine delalet etmektedir. Cesaret, musibetlere karşı insanın kararlı olmasına yardım eder. Müslümanlar açısından Rasûlullah (sav)’in vefatından daha büyük bir musibet olamaz. İşte böyle bir ortamda Ebubekir (ra)’ın cesareti kendisini göstermektedir. Ömer (ra) Rasûlullah’ın (sav) vefatını inkâr ederken, Osman (ra) susmayı tercih ederken, Ali (ra) o an için Fatma (ra)’nın evine çekilirken Ebubekir (ra) insanlara gerekli açıklamayı yapmıştı.” (Kurtubi, Tefsir, (4/222)

Başka bir rivayette Ebubekir (r.a.)’ın şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Allah’ın dini kaimdir, bu din tamamlamıştır. Allah, dinine yardım edenlere yardım eder. Allah’ın kitabı aramızda bulunmaktadır. O bizim için şifa ve nurdur. Rasûlullah (sav) onunla bize doğru yolu göstermiştir. Helal ve haramın tümü onun içinde bulunmaktadır. Vallahi tüm bunlar bize verilmişken, insanların üzerimize yürümesine kesinlikle aldırmayız. Kılıçlarımız bir kez çekildi ve biz onları kınına koymuş değiliz, Rasûlullah (sav)’le birlikte düşmana karşı savaştığımız gibi bize muhalefet eden herkesle savaşırız”. (Beyhaki, “Delailu’n-Nübüve” (7/218)

Rasûlullah (sav)’in vefatı büyük bir musibet ve imtihandı. Rasûlullah (sav)’in vefatı esnasında ve ondan sonraki dönemlerde Ebubekir (ra) şahsiyetinin büyüklüğünü görebilmekteyiz. O, sergilediği tavrıyla ümmet için eşi bulunmayan örnek bir önder olduğunu ortaya koymuştur.” (Mecdi Hamdi, Ebubekir Reculu Devle, 25)

Ebubekir (ra) kalbine doğan nur sayesinde ibadet, Peygamberlik ve ölüm gerçeğini çok iyi anladığı için böyle zor bir durumda hikmetli bir şekilde davranmış ve tevhid inancını bir cümlede özetleyerek (kim Allah’a ibadet ediyorsa bilsin ki Allah diridir, ölmez) insanların yatışmasına sebep olmuştu. Böylece tevhid inancı kalplerinde hala canlı olan Müslümanlar ise bu hikmetli sözü duyar duymaz kendilerine gelmiş ve bir anlık içine düştükleri karmaşadan kurtulabilmişlerdi. (İstihlafu Ebubekir Sıddık, 160) Aişe (ra) bu konuda şöyle demektedir: “Ebubekir (ra) okuyana kadar, sanki insanlar Allah’ın bu ayeti indirdiğinden haberleri yoktu”. (Buhari, Kitabu’l- Cenaiz, 1241, 1242)