Ramazan ayının ardından 3

Abone Ol

Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin özlü sözlerinden biri olan bu hadis-i şerifte üç önemli hususa tembih ve ikaz buyrulmaktadır.

1- Her yerde ve her halde takva üzere olmak. ALLAH Teâlâ’nın azabından korkup, bütün emirlerini yapıp yasaklarından kaçınmak suretiyle kişi, ancak muttaki olabilir. Dinin temeli takvadır. Takvaya riayet etmeyen kimse dini; hayatında kâmil olarak temsil edemez. Takva, ALLAH Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmakla gerçekleşen ve dinin temeli olan bir ilkedir. Buna ALLAH Teâlâ saygısı, ALLAH Teâlâ korkusu da denir.

2- İşlenen haramların ardından hemen tevbe-istiğfar etmek, iyilik yapmak.

Takva, günah işlemeye, günah işlemek takva sahibi olmaya engel olmadığı için, insanlık gereği işlenecek günahların peşinden iyilik yapmak, o hata ve günahın sonuçlarını ve hatta bizzat günahın kendisini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Zira ALLAH Teâlâ, iyiliklerin kötülükleri giderdiğini  ve hatta iyiliklere tebdil ettiğini  haber vermiştir.

Mü’min büyük-küçük bütün günahı ciddiye alıp, tevbe, istiğfar, sadaka ve namaz gibi amellerle ondan kurtulma ve temizlenme gayretinde olmalıdır. Unutulmamalı ki: “Her bir günah içinde, küfre giden bir yol vardır. Şu hadis-i şerif ile dikkatinizi çekmek istiyorum.

Ebu Hureyre (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz şöyle buyurdu:

“Mü’min bir kul; bir hata yaptığı, bir günah işlediği zaman kalbine siyah bir nokta, siyah bir iz vurulur, işlenir. Eğer kul, o hatayı, o günahı işlemekten el çeker, kendini uzaklaştırır, istiğfar eder ve tevbe ederse kalbi, o iz pasından cilâlanır, parlatılır, leke silinir. Eğer bunu yapmayarak günahı işlemeye dönerse, hatalara devam ederse, o siyah nokta arttırılır, büyütülür. Öyle ki bütün kalbini kaplar, istilâ eder. İşte ALLAH Teâlâ’nın:

“Hayır! Gerçek öyle değil. Bilâkis, onların kazanmakta oldukları, işleye geldikleri günahlar, haramlar kalplerini kirletmiş, paslandırmıştır.”  Ayet-i kerimesinde zikrettiği “Rân” budur.”

Bu Mutaffifin suresi, 14. Ayet-i Kerime kafirler hakkındadır. Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz bu ayet-i kerimeyi Mü’minlere okumuş ki, Mü’minler günahları çoğaltmaktan sakınsınlar ve kâfirlerin kalbleri karardığı gibi onların kalbleri de kararmasın. Bunun içindir ki: Günahlar küfrün postasıdır, denilmiştir.

Farzları terk etmek, haramları işlemek neticesinde oluşan günahlar, üst üste gelerek kalbi körletir ve onu öldürür. Kul farzları terk eder, haramları işler, neticede günahlar kalbini kuşatır ve her tarafını kaplar. Kulun kalbi, insanın eline benzer. Kul, her günah işledikçe bir parmağı kapanır. Böylece günah işlemeye devam ettikçe bütün parmaklar kapanır ve üzeri mühürlenir. O kalpler, o günahları alışkanlık haline getire getire, pas tutmuş aynalar gibi körlenmiş, kararmıştır da artık göstermez olmuşlardır.

Yazı öğrenmek isteyen, yazı yazdıkça yeteneği artar. İlerleye ilerleye o derece yetenek kazanır ki bakmadan dahi yazı yazabilir. İşte psikolojik durum da böyledir. Yapılan işlerin, ruh üzerinde değişik etkileri olur. Meselâ herhangi bir günahı sürekli işleyenlerin kalblerinde o günahın yeteneği oluşur. Günah, seni ALLAH Teâlâ’dan başka şeyle uğraştırandır. Seni ALLAH Teâlâ’dan başka şeylerle uğraştıran her şey karanlıktır, lekedir.

Demek ki bütün günahlar karanlıktır, kalbi karartır. Kalbte bu yeteneği oluşturan amellerden her birinin, bu yeteneğin oluşmasında bir katkısı vardır. “İnsan, her günah işledikçe kalbte siyah bir nokta oluşur, böyle böyle kalb kapkara olur.”

Oluşan yeteneklerin kimi kuvvetli, kimi zayıf olduğundan bu kararmanın da derecesi ayrı ayrıdır. Kimi günah kalbe reyn yani pas, leke olur, kimi kalbin üstünü mühürler, kimi de kalbi kilitler, kapatır.