Doğduğumda nikâhlandığım ve son nefes diye zaman tayin
ettiğim buluşmaya gidiyorum. Korkmuyorum. Ardımda pişmanlıklarım var ama üzgün
değilim. Kırgınım. Sözünü unutanlara, kardeşinin elini tutmayanlara, düşeni
kaldırmayanlara, Allah için gözyaşlarını sakınanlara, resimlerimizi layk için
kullanıp gördüklerini yaşanmamış kabul edenlere, zalimin yanında durup mazluma
timsah gözyaşları dökenlere, kıyama kalkmayı kolay zannedip elindekini muhafaza
etmek için bahane satanlara, alanlara kırgınım. Bu kırgınlıkla kavuşacağım
Rabbime. Söyleyeceğim bunları... Mevlana Mutiurrahman Nizami / Bangladeş
Cemaati İslami Lideri
Başka ideoloji mensupları çalsa ya da sahiplense de
şahadet kavramı; İslam a ait bir kavramdır. Ahiret inancı ve o ilkelere göre
yaşamayan bir insanın şehid olması mümkün değildir. Çünkü İslam dışı inanç/ideolojilerin
hesapları ve programları yalnızca bu dünya içindir. Kabir âlemi ve ötesi/ahiret
için onların ne bir programları ne de söyleyecek sözleri vardır. Ama İslam ın
ruhlar âleminden anne karnına, anne karnından dünyaya, dünyadan ahirete
söyleyecek sözü ve programı vardır. İşte şahadet ahirete yönelik inanç ve
programı olanlara ait kutsal bir kavramdır.
Şahadet kutu bir yaşamın onurlu bir eyleme dönüşmesidir.
Şahadet ne bir makam ve mevki, ne mal ve mülk, ne şehvet ve şöhret; şahadet
kardeşinin elini tutmaya, düşeni kaldırmaya yoksuldan yana olmaya, mazlumun
sahibi olmaya yani hakkı/adaleti gerçekleştirmeye yönelik bir eylemdir/eylemin
sonucudur.
Şahadet cennet bahçelerinde yetişen misk kokulu
güllerdir. Her coğrafyada bu bahçeler bulunmaz ve bu kırmızı güller
yetiş(e)mez. Gül bahçesinin oluşması ve cennet kokulu kırmızı güllerin
yetişmesi için bahçıvana ihtiyaç vardır. Bahçıvanı olmayan coğrafyalar da
kırmızı güller var olmaz. Şayet hasbelkader olacak olursa onu da kurtlar kuşlar
yabani hayvanlar telef eder.
İslam yaşamı önceller ölümü değil. Önce kötülüğü
engelleme girişimleri; yani bireyin zihni ve kalbi ile Allah arasına konan
engellerin kaldırılması, insanın özgürleştirilmesi söz konusudur. Ahlak ve
adaletin ayakta tutulması; bu konuda diyalog ve barış ortamlarının
oluşturulması. Eğer mümkün değilse cihadın üst sınırı olan kıtal devreye girer
ve şahadet gündeme gelir.
Egemen müşrik güçlerin İslam ı ölü sevici veya taciri
olarak gösterme gayretleri boşa çıkarılmalıdır. Allah ın muhatabı yaşayan
insandır. Çünkü kulluğu diriler gerçekleştirir ölüler değil. Peygamberlerin ve
kitapların da mezarlıklara değil çarşı pazara gönderildiği akılda tutulmalıdır.
Bu anlamda İslam ölümü idealize etmez; yaşayan ama şehvete ve şöhrete tapmayan;
Allah!a kul olan özgür insanları hedefler.
Müslümanların yaşadığı birçok coğrafyada şahadet
bahçelerinde kırmızı güller yetişmektedir; Bangladeş te olduğu gibi.
Mutıurrahman Nizami o güllerden biri. Neden yeryüzü bahçesinin her yerinde
kırmızı güller olmaz ki! Yoksa o bölgelerde haz ve hız, şehvet ve şöhret daha
mı baskın! Seküler/laik yaşam tarzı mı egemen! Ya da İsrail oğullarının
peygamberlerine sen ve rabbin gitsin savaşa söyledikleri algı gibi;
peygamberlerini yalnız bırakma ve ayetleri arkaya atma mı söz konusu!
Kırgınım. Sözünü unutanlara Bu kırgınlıkla kavuşacağım
Rabbime. Söyleyeceğim bunları... umarım Türkiyeli Müslümanlara kırgın
değildir. Ve şikâyet etmez Allah a; Mutıurrahman
Allah rahmet etsin, ümmetin başı sağ olsun.