Herkesin kabulü benzer: “Dünya zor bir dönemden geçiyor.” Herkesi düşündüren sorunlar benzer: “Pandemi, siyasi gerilim, mülteciler, iklim değişikli ve gelir adaletsizliği…” Herkesin sorumluluğu benzer: “Ülkemizin sorunlarına çözüm üretmek için gönüllülük esasıyla bir araya gelmek!” Çünkü hiçbir şeyin bu sistemde ayakta kalamayacağı bir döneme şahit oluyoruz.
İnsanımız başta ekonomik gidişat olmak üzere hemen her alanda ortak kaygı yaşıyor ve bunu kimseye iletememenin sancısını çekiyor. Herkes biliyor ki; “kur istikrarı ekonomideki mal ve hizmet alışverişlerini mümkün kılan fiyat oluşumunun temel öğesidir. Kurlardaki istikrarsızlıkla üretim, iç piyasadaki alışveriş ve dış ticaret durma noktasına gelmiş, mali işlemler beklemeye geçmiştir.” Ekonomideki bu aksamalar, istihdam ve yatırımları olumsuz etkilemekte ve gelir dağılımını bozarak sosyal tufana sebep olmaktadır.
Ülkemizin yaşadığı bu olumsuz ortamı besleyen şeyler, “serbest piyasanın piyasaya müdahale, maliye politikasının politika maliyesi” olarak algılanmasıdır. Halbuki ülkemizin, “piyasa dinamikleri dışında, geçmişte denenen ve başarısız sonuçlar alınan yöntemler” ile kaybedecek zamanı yoktur. Yaşanan zaman kaybı yüzünden “bütçe açığı açık bütçesine, görev zararı zarar görevine” dönüşmüştür. Gelinen noktada “ekonomi biliminin gerekliliklerine uygun piyasa yönetimi anlayışının benimsenmesi” gerekiyor.
Sorumlu insanlar olarak sürecin takipçisiyiz. Çünkü “sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır” ilkesiyle bugünlere geldiğimiz gibi, aynı ilkeye yarınlara da ulaşacağımızı biliyoruz. Bu yolda kapsayıcı ve kuşatıcı çalışma disiplini ile gerçekçi çözümlere kapı aralamak istiyoruz. Bu doğrultuda doğru bilgi, güzel davranış ve faydalı çalışmalar neticesinde ekonomik ve sosyal yapımızı güçlendirecek etki üretmek önceliğimizdir.
Yapılması gerekenler açıktır: “Kurumlarımızın bağımsızlığını yeniden tesis edecek hukuki düzenlemelerle adil, şeffaf, hesap verebilir ve liyakat esaslı bir anlayış ile öngörülebilir bir ekonomi politikası”nı hayata geçirmek! Ülkemizin krizden çıkış yolculuğunda “üretim ekonomisi temelli, sosyal devleti güçlendiren, denge ve denetleme mekanizmalarını çalıştıran reformlarla hukukun üstünlüğünü tesis etmek! Herkesin kabulü olan bu yeni hikâyede çözümün parçası olmaya piyasa uygundur. O halde; söylenmeyeni duyma, yapılmayanı yapma zamanıdır!