Peyami Safanın Romana Dair Görüşleri

Abone Ol

Peyami Safa’nın sanat ve edebiyat konuları üzerine yazdıklarını bir araya getiren “Sanat-Edebiyat-Tenkit” adlı derlemenin roman bölümünde dikkate değer sekiz yazı var. Bunlardan bir kısmı konferans metni olduğundan yazarının görüşlerini bütün halinde toparlayıcı niteliktedir. Bu bölüme yeni baskılarda romanlar ve romancılar üzerine yazdığı tanıtma ve eleştiri yazıları da eklenirse, Türk romanının bütün boyutlarıyla ele alındığı günümüzde, dikkate değer bir birikim sağlanmış olur.

Sözkonusu derlemede on beş sayfa uzunluğunda bir yazı var: Roman-Buhranı ve Meseleleri....

Yazının ikinci başlığı, Mevzu, Teknik ve Üslûp adını taşıyor. Bu yazı “roman yazma hâdisesini hem bir konferans, hem de bir roman mevzuu gibi” ortaya koyuyor. İlk cümlesi şu: “İnanır mısınız ki bazen bir romancının eserini hazırlarken geçirdiği tecrübe, içinde hayat ve heyecan kıyametleri kopan romanının mevzuundan daha canlı bir roman mevzuudur ” Romanda ele alınan konunun romancının hayat tecrübesinden muhayyilesine, oradan da beyaz sayfaya geçişine kadar geçirdiği değişim, kahramanlarla yazarın vazgeçilmez bağı, bunlar tasarlanırken romancının benimseyeceği sosyal planın toplum karşısındaki durumu, birer “mesele” olarak ele alınır ve teknik konusunda da şunlar söylenir:

“Roman hayatın imkânları arasından bir tercih ve terkip olduğuna göre ondan ayrı bir yapıya sahiptir. Onun kronolojisini takip etmemelidir. Romanda geçmişin mutlaka evvel, geleceğin sonra olması da şart değildir. Hatta kahramanlara ait biyografik izahların vak’alardan sonra gelmesi iyi bir romanın tekniğine ait zaruretler arasındadır.”

Toplum neyse, Roman da odur

Elli yıl önce yayınlanan bu yazının devamında üslûba ilişkin, iyi bir roman okuyucusunun kendiliğinden farkına varacağı bu açıklamalara benzer şeyler ifade edilir. Peyami Safa, Türk romanının gelişiminde romanlarıyla olduğu kadar roman kültürü hakkındaki yazılarıyla da önemli bir yere sahiptir. “Hariçten gazel” konusunda önemli sayılabilecek ikazlarıyla romanımızın seviye kazanması yolunda ciddi gayretleri olmuştur. Batılı romancıların çalışmalarını dikkatle izlemiş, bunlardan dikkate değer yenilikleri, roman sanatına ait önemli tenkitleri bizim okuyucumuza da duyurmuştur. Bu derlemede yer alan “Roman Cemiyetin Aynası” başlıklı yazısı, o günlerde Fransa’da yayınlanmış bir kitabı tanıtıyor. Romanın Kudretleri adlı kitabın yazarı Roger Caillais. Peyami Safa’ya göre bu kitap “romanı sosyoloji bakımından inceleyen ilk eser”dir. Eseri ana hatları ve dikkate değer tezleriyle tanıttıktan sonra şunları söylüyor: “Bir buçuk asırdan beri hızlı bir gelişmeyle hikâye san’atının bütün inceliklerini kazandıktan başka felsefeyi ve psikolojiyi de kendi müşahede ve izah sistemi içine alan roman, çatlak veya düzgün, çarpık veya doğru, fert ruhunun olduğu kadar cemiyetin de aynasıdır.”

Peyami Safa, romanın muhtevasına ait görüşünü yansıtan bu cümlelerin ardından, romanın Fransız İhtilali’nden bu yana üstlendiği fonksiyonu şöyle dile getirir: “Yüz elli seneden beri roman dizginini liberal nizamın kopardığı bu beşeri hayvanın (yalnızlığa terkedilen ferdiyetin), seyisi olan cemiyete karşı isyanın ve mücadelelerini aksettirmektedir.” Son cümlede roman, “cemiyetle beraber onu hükmü altında bulunduran nazım fikrin de emrinde” görülür; “cemiyet neyse, roman da odur.”

Sonraki yazıda da “Okuyucu ve Romancının birbirini hazırladığı, ortaya çıkan eserlerde aynı ölçüde “şeref” ve “suç” ortaklığı olduğu belirtilir. Bu görüşler batı toplumu için ne kadar doğru ve bir gerçeğin ifadesi ise, bizim için de o kadar gerçekdışıdır. Çünkü toplum bu maceraya ortak değildir...

Müstakil Bir Şahsiyet Başarısı

Bir romancının, ele aldığı insanı içinde bulunduğu toplum katının özellikleri yanında, onun bile kendi kendine itiraftan çekindiği sırlarını keşfedecek derinliğe inebilecek cesareti olmalıdır. Peyami Safa’nın romanında sokağın sesleri yanında, insanın iç hesaplaşmalarıyla halüsinasyonları da görülür.

Resmî ideoloji ile birlikte her türlü ideolojik desteğe ihtiyaç duymayacak bir müstakil şahsiyet başarısı gösteren Peyami Safa’nın romanları, modern anlatım türlerinin sınırlarını zorlar. O yüzden de her romanında ayrı bir yapı kurmaya çalıştığı görülür.

Doğu-Batı meselesini hakkıyla mesele edinir.

Kimi eleştirmenler, Peyami Safa’nın romanlarını anlamadıkları veya ideolojilerine sıcak bakmadığı için önemsemediği görüldü. Onun bazı bilgileri batılı romancılardan aldığını zannettikleri de oldu. Zamanla iki yazarın da aynı kaynaklardan beslendiği anlaşıldı. Öte yandan, roman kişisine özgü bakış açısıyla eşya ve insan ilişkilerinin yansıtılması da batılı yazarlarla eşzamanlı olarak Peyami Safa’nın geliştirdiği bir tekniktir ve o, çilesini çekmediği hiçbir şeyi sahiplenmez. Postmodern roman öncülerinin denedikleri bazı teknikleri, onlardan elli yıl önce yazdığı son romanlarında kullanmıştır.