Pazar keyfi!

Abone Ol

BİR pazar günü, hava da lodos olup ısı da yüksekse, evde

pek geçirilmez. Hele hele oturduğun il İstanbul gibi dünya harikası bir yer

ise... Son yıllardaki istilaya uğrayışı, yarışı bir yana...

İşte bu pazar, bizim futbol liginin dört iyi takımının

maçını izledim. Ve de dokuz gol izledim... Hani iyi takım olup da birbirlerine

golün yasaklandığı maçlardan biri yoktu.

Önce İstanbul dan başlayalım. Galatasaray genç Orhan

hocasının genelde iyi takım kurgularıyla çıkmaya başladı maçlara... Bir yerde

ayrılmak isterim. Meslekte 50. yılına girmek üzere olan bendeniz, ailemin

özelliği ile futbolun içinde doğdum büyüdüm. Ve de bu uzun süreçte bazı teknik

adamlara tanık oldum. Onlarla önceleri çocuk, genç daha sonraları da gazeteci

olarak görüşmelerim oldu. Bu izlenimlerim sırasında bazılarından akla hayale

gelmeyen olumlu buluşlara tanık oldum. Örnek mi Didi, Alman liginde bile sol

açık oynamış Ender Konca dan harika bir sağ bek yapmıştı. Raşit Çetiner, golcü

olarak Fenerbahçe ve Galatasaray formaları giymek için çırpınırken onu stopere

alıp milli takıma kadar taşıdılar... Nereden mi geldim. Derim ki, santrforsuz

kalmış Galatasaray, acaba Donk u burada dener mi Maç mı Başakşehir, yapısına

uygun oynadığı bölümlerde goller buldu, çok önemli fırsatlar kaçırdı.

Galatasaray iki Yasin şutu ile maçı kazanma noktasına taşındı. Yasin böylece

yaklaşık üç ay sonra da gol atmış oldu. Sonrasında malum Galatasaray savunması

Visca nın ceza alanı içindeki topla dolanışlarına engel olamadı ve üçüncüyü

yedi. Sonrasında da Özgür Yankaya penaltıyı üfledi ve Selçuk seyirci ile

barıştı mı, barışmadı mı bilemem. Bu arada Galatasaray taraftarının oturup

takıma yaptığı kötülüğü düşünmesi ve derhal bu huyundan vazgeçmesi gerektiğini

söyleyelim. Maç, zaman zaman iki takımın da futbol sunması ile geçti. Sanki gol

yedikçe oynamaya başladılar gibi geldi bana... Pardon unutmadan... Orhan

kardeş; Emre yi alıp Tarık ı oyuna sokmana bir anlam veremedim, aydınlatır

mısın Ama Denayer yerine Semih i oyuna alman doğruydu bak...

Sonra Manisa ya döndük. Peraira nın beğenmediği sahada

Fenerbahçe, arşive bakmadım ama bu sezon ligdeki en net galibiyetini kazandı

galiba... Bu sezonun kadrosunda şu eksikti, bu eksikti gibi bir mazeret kabul

edilemezdi zaten... Ayrıca bu takımın 23 kişilik kadrosunda her türlü saha,

hava ve rakip karşısında mücadele edecek bir yapı vardır. Ne oldu; Gökhan yok,

Caner yok... Fenerbahçe nin bir golünü bizzat Gökhan ın yedeği attı, biri de al

at dercesine eski takım arkadaşına sundu. Peki, ya üçüncü gol... Bir emekli

şöhretin başındaki teknik adam veya kulübün yönetimindeki başın baskısıyla

kenara atılan adam attı. Hem de ne zor pozisyonda... Toplam mı Teknik adamın,

bırakın tanımayı, haberi bile olmayan dört Bursasporludan üçü gol attı. Acaba

bu oyuncuların haklarının yenildiğinin milletçe farkına varabildik mi Öyle ya,

benim spor medyam ve futbola yer altından bakan kafa ve gözlerin kurbanı

değiller mi bunlar

Maç mı Akhisar, öğrendiği topla ayağa ve hızlı çıkışı

yaptı ama taaa ki rakip ceza alanı civarına gelene kadar. Ç ünkü orada

Rodellega vardı kendini Kajer ile Cadlec e teslim eden. Kenarlar ise takımdan

ayrı oynuyorlardı sanki. Fenerbahçe mi Zeminde top kaybederiz kaygısıyla

özellikle savunmadan uzun toplarla çıkmaya gayret etti. Oysa ben maçı çok

dikkatli izledim, zemin bozukluğundan kontrolden kaçan tek topa ve yön

değiştiren pasa rastlamadım. Neyse... Bir Bursaspor manzumesi izledik... Acaba

demeden kendimizi de alamadık. Ne için mi Fenerbahçe, Alper ve Volkan la

kenarlardan, ortadan da hep Fernandao ile oynamış olsaydı, biz hâlâ lig amma

heyecanlı geçiyor mu derdik, yoksa çoktan basketbol ligine mi konsantre

olurduk Noktalayayım... Fenerbahçe yüzde 60, Beşiktaş yüzde 40 orandadırlar

şampiyonluk yarışı için...

Tenzilatlı tarifemden...