Bize göre dünyanın bir diğer ucunu oluşturan Çin önemli bir liderler zirvesine daha ev sahipliği yapıyor. Kuruluşunun 25. yılında Pekin’de toplanan Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Liderler Zirvesi her ne kadar bizim basında “Centilmen Putin Çin’i Kızdırdı” şeklinde magazinleştirilerek yer alsa da, aslında bu toplantı sadece bir “şallık” haber değil.
En azından ABD’nin Çin’e yönelik son teklifleri ve buna Çin yönetiminin Rusya üzerinden verdiği mesaj ve örgütün boyutu ile...
Dünya ticaret hacminin yüzde 44’ünü, dünya gayri safi yurt içi hâsılasının yaklaşık yüzde 55’ini ve dünya nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan APEC, Beril Dedeoğlu’nun da bir çalışmasında ifade ettiği gibi “21. yüzyılın egemenlik mücadelesinin Pasifik Okyanusu ve Asya Pasifik Ekseni’nde geçeceği öngörüsü tamamen matematiksel bir gerçeklik” olarak karşımıza çıkıyor.
Bu karmaşıklığı daha da derinleştiren husus ise, APEC bölgesindeki tarafların “aralarındaki bağları daha da güçlendirmek” söylemiyle, birbirlerini dengelemeye yönelik attıkları adımlar. Nitekim örgütün yapısı ve üye kompozisyonu bile bunla ilgili çok önemli ipuçlarını içerisinde barındırıyor.
***
Başlangıçta daha çok ABD’nin ASEAN çerçevesindeki pozisyonunun ve çıkarlarının iktisadi boyutu olarak karşımıza çıkan, bu bağlamda Kanada ve Avustralya ile birlikte bölgede yükselen iki Asya gücünün önünü kesmeye ya da en azından onların tek başlarına hegemon birer güç olmalarının önünü almaya yönelik bir dengeleme girişimi olarak karşımıza çıkan APEC de, ABD kontrolünden çıkmaya başladığıyla ilgili çok önemli sinyalleri bu zirvede de vermiş bulunuyor.
Dolayısıyla, Mackinder ve sonrasında Brzezinski tarafından Avrasya jeopolitiği bağlamında ortaya konulan “Üçüncü Büyük Oyun” devam ede dursun, asıl büyük oyun yavaş ve derinden Asya-Pasifik bölgesinde şekilleneceğinin güçlü mesajlarını vermeye devam ediyor.
Nitekim ABD’nin Ortadoğu’dan bir an önce çekilip gitmek istemesinin altında da bu gerçeklik yatıyor. ABD Ortadoğu batağında kaldıkça Asya-Pasifik’i, dolayısıyla da hegemonya hedeflerini unutmak zorunda kalacağını biliyor.
Aynı şekilde, başını Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya’nın çektiği tek kutuplu bir dünyaya karşı olan blok da bunun farkında. Bu farkındalığın bir sonucu olarak ABD’yi özellikle İran ve onun bölgedeki enstrümanları üzerinden bölgede meşgul etmeye devam ediyorlar.
***
Diğer taraftan, ABD imparatorluğunun bir anlamda varlık nedenini oluşturan söz konusu bölge, aynı zamanda çıkarlarını korumak için her şeyi yapabileceği mesajını verdiği stratejik bir öneme sahip. İkinci Dünya Savaşı’na girişi ve savaşın sonuna doğru bölgeye yönelen Sovyet tehdidi karşısında “savaşı uzatmama” adına kullandığı iki atom bombası bunun en önemli göstergelerinden...
Bugün için de çok farklı bir durum söz konusu değil. Asya-Pasifik’te yükselmeye başlayan yeni güç/ler, ABD çıkarlarını birinci dereceden tehdit etme kapasitesine sahip ve bu ülkelerin başında da Çin geliyor. ABD açısından en ölümcül kıyamet senaryosu ise bu ülkeler arasında vuku bulabilecek bir ittifak...
Bu hususu, ABD’li generallerden biri olan P. Hughes 17 yıl önce söylediği şu sözlerle bir kez daha teyit etmekteydi: “Çin ekonomik, siyasal ve askeri kapasitesi ile 10-20 yıla kadar Amerikan çıkarlarına zarar verebilecek bölgesel bir tehdit olacaktır. Ayrıca, Çin’in kuracağı ittifaklar, onu daha da tehlikeli hale getirecektir.”
***
ABD şimdilik iki politikayı birden yürütüyor: “İşbirliği” ve “çevreleme”. Bir diğer ifadeyle klasik “havuç” ve “sopa” politikaları. Burada Çin’in vereceği tepkilere göre bunlardan birisi daha ağırlık kazanacak.
Bu bağlamda Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşmesinin iki ülkenin farklı alanlardaki yeni işbirliği fırsatlarının önünü açacağını kaydeden Obama’nın, “İstikrarlı ve müreffeh bir Çin’in, tüm dünyanın güvenliği ve refahı için önemli olduğunu” vurgulaması ve Çin’e “ortaklık” teklif etmesi oldukça dikkat çekici.
Gerçi bu ortaklık teklifi ilk değil. Obama’nın ilk başkan seçildiği dönemde de Çin’e, “Gel Rusya’yı birlikte balkanlaştıralım, dünyayı birlikte el ele yönetelim” demişlerdi.
Sonuç ortada... Dün bu teklifi kabul etmeyen Çin, bugün de ABD’ye Rusya ile yaptığı başta enerji alanında olmak üzere, çok sayıda anlaşmaya imza atmış durumda.
Gelişmeler bununla da sınırlı değil. Zirvede Çin’in serbest ticaret bölgesi planına Asya-Pasifik liderlerinin onay vermesi Amerika’nın sunduğu alternatife karşı büyük bir başarı olarak yorumlanıyor. Yani, ABD Asya Pasifik’te de kaybediyor...