Parlamenter Sistemin Eleştirisi Unutuldu mu?

Abone Ol

Seçimin gündeme geldiği ama kampanyanın başlatılmadığı ilk günlerde iktidar kanadının ana günden maddesi muhalefetten gelen başkanlık sisteminin iptal edilerek yerine Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in getirileceği açıklamalarına karşı iktidar tarafı tüm eleştirisini yöneltiyordu. Özellikle eskinin istikrarsız günlerine muhalefetin dönmek istediği belirtilerek sık sık, “Parlamenter sistem kriz demektir” açıklamaları gündeme geliyordu. Bu arada her fırsatta geçmişte yaşanan istikrarsızlık hatırlatılıyor ama parlamenter sistemin krizlerini devre dışı bırakacağız diye millete sunulan başkanlık sisteminin getirildiğine dikkat çekiliyordu. Kısacası, Millet İttifakı’nın gündeme getirdiği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e karşı şiddetli tepki veriliyor, toplumun parlamenter sisteme dönülmesine yönelik projesine iltifat etmemesi vurgulanıyordu.

Bu noktada elbette geçmişte yaşanmış sıkıntılar ve bu sıkıntıların toplumu geren sonuçları olmuştu. Kısacası koalisyonlarla millet korkutuluyor, o günlere dönmemek için Millet İttifakı’ndan gelen teklif toplumdan gizlenmeye çalışılıyordu. Elbette ülkede bir takım siyasi krizleri kimse istemez. O krizlerden yararlanmış bir takım çevrelerin o günleri istiyor olmaları kendileri açısından belki makul görülebilir. Ancak, başkanlık sistemi adı altında topluma sunulan aslında tek adam sisteminden başka bir şey olmayan yeni sistemde koalisyonların süreklilik kazanması nedense görmezden geliniyor. Parlamenter sistemde koalisyonlar seçimlerden sonra Parlamento’da ortaya çıkan sandalye dağılımının bir soncu oluyordu. Çoğu zaman da koalisyonlar oluşturulabiliyor ve ülke yönetimsiz kalmıyordu. Ancak bu sıkıntıların giderileceği iddiası ile ortaya çıkan yeni sistem siyasette adına ister koalisyon, ister ittifak diyelim hayatımızın bir parçası haline gelmesinin sebep olduğu sıkıntılar nedense görmezden geliniyor.

Kaldı ki, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem isteği bir eskiye dönüş değildi. Güçler ayrılığının tam olarak sağlanması, devlet organlarının birbirlerinin alanlarına müdahalesinin engellenmesini hedef alıyordu. Hâlbuki uygulamaya konulan yeni sistemde devlet yetkisi tek elde toplandı. Denebilir ki, ülkenin geleceği tek kişinin iradesine teslim edildi. Hemen belirteyim ki, özellikle seçim kampanyasında yaşanan sıkıntılar, toplumu ciddi olarak rahatsız eden gerilim ortamı da gösterdi ki, mesele tek kişinin kim olduğundan değil, sistemin ana yapısından dolayı toplumda bir tedirginlik oluşmuş durumda.

Özellikle yargının bağımsızlığını yitirdiği iddiaları ister istemez toplumun genelinde bir sorgulamayı gündeme getiriyor. Şu seçim kampanyasında bile yaşananlar ister istemez bu nasıl bir yönetim sorusunu akla getiriyor. Söz gelimi eski sistemde seçim dönemlerinde üç bakan görevinden istifa ederek yerlerine siyaset dışı isimler atanırken bu defa böyle bir uygulamaya gerek duyulmadı. Bunun da ötesinde milletvekili adayı yapılan bakanlar hâlâ görevlerinin başındalar. Yani, eski sistemin kriz demek olduğunu ileri sürenler yıllarca uygulanmış bir Anayasa hükmünü uygulamaya gerek duymadılar. Buna karşılık ilgili makamlar da uygulamaya karşı itirazda bulunmadılar. Yapılan itirazları da reddettiler.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, başkanlık sisteminin getirilişinden maksadın eskiden yaşanan krizlerin önlenmesi olmadığı, sadece bir takım denetimlerden kurtulmayı hedef aldığı görüldü. Bu arada yıllardan beri seçimlerin yapıldığı ülkemizde bu seçim kampanyasında bir ittifakın mensupları diğer bir ittifakın mensuplarını “zillet ittifakı” ya da “Truva atı” olarak nitelendirmiş, bunun ötesinde hiçbir dönemde seçim kampanyalarında seçime giren partilerin bir kısmı terörist, vatan haini gibi sıfatlarla nitelendirilmemişti. Geldiğimiz noktada diyebiliriz ki artık iktidar mensuplarının muhalefete yönelik her türlü aşağılama ve hakaret normal hale gelmiş görünüyor. Bu görüntü bile parlamenter sistemin bugünkü sisteme tercih edilebilir olduğunu göstermeye yeter sanıyorum.