Kendimizi sadece, kabul edilmiş ve zorunlu gibi
gösterilen bir takım hayat modellerine uyarlıyoruz. Batı tarzı bir hayatı
İslamileştirerek, onun içinde biz ne kadar Müslümanca yaşıyoruz şeklindeki
yutturmacalara itiraz etmek lazım. Batı tarzı bir hayat, sorunlu bir hayattır
demeden bu hesaplaşma başlamayacaktır. Bu hesaplaşma başlatılmadığı için
iktidar ve para Müslümanları kolayca teslim alıyor.
Bir hayat tasarımımızın olması lazım. Kimsenin hayat
tasarımı yok. Bir düşünce tembelliği içindeyiz. Çözüm gibi gösterilen:
maddiyat gelsin, dünya nimetlerini alalım ama onun içine maneviyatı da
koyalım mantığı, sorunun asıl kaynağıdır. Üstelik tarih böyle bir lüksü
kimseye tanımıyor. Tüketim çağında sembollerin etkisi arttığı için kendimizi
ayrıştırmayı ve sadece türdeşlerimizle yaşamayı talep ediyoruz. Halbuki; ne
kadar kendinizi ayrıştırırsanız o kadar parçalanıyor, ne kadar çok
parçalarsanız da o kadar çok satıyorsunuz. Bugün konut politikamız komşuluk
ilişkilerini bitirdiği gibi artık aileleri de ayrıştırıyor. İnsanlar yalnızlaşıyor ve uzaklaşıyor.
Topluluk düzeyinde bireyselleşiyoruz, herkesle temas halindeyiz ama fevkalade
yalnızız.
O kadar fazla kendimizi gelişmeye, ilerlemeye, müreffeh
olmaya inandırdık ki; bunlarla mutlu olabilecek miyiz sorusunu hiç
sormuyoruz. Zannediyoruz ki; biz daha zengin olunca daha mutlu bir ülke
olacağız. Ağır bedel ödeyen batıyı örnek almak istiyoruz ve üstelik bedel
ödemeden Böyle mutlu olacaksak bedelini ödeyelim ama sonuç ortada: mutlu
olmuyor insanlar. Ve bu gidişle bu sorunlar çözülmez.
Eğer siz sorunları sadece siyasal sorunlar olarak çözmeye
kalkarsanız bu sorunlar döner durur. Ekonomik sorun olarak görürseniz de, yeni
yeni ekonomik sorunlar çıkarır. Sizin içinde payını arttırmak istediğiniz
sürecin kendisi sorunludur diyecek bir bilge, arif bakış lazım. Bunu
söyleyebilecek kimse var mı Var: sadece müstakil düşünenler bunu söyleme
cesaretine sahiptirler. Peki, duyan var mı Var: sadece müstakil değerlendirme imkânına sahip olanlar bunu
duyabilirler. Gerisi tarafgirlik ve kutuplaşmaya malzeme olmaktır.
Müstakil kalınmadığı sürece kavramlar anlamını kaybeder.
Millet in yerini kimlik alır ve hayat anlamsızlaşarak insanları
savaştırır. Sistemin, sermaye eliyle
siyaset ve serveti güçlendirerek, maneviyatı yok etmeye çalışması bu savaşın
durdurulmaması için Bugün çok dindarlaştığımızı sandığımız halde yaşadığımız
dinsel hayatın cahiliye tarzı olması bu yüzden dir. Eğer sadece konuşarak bu
işler çözülmüş oluyorsa, papağan bile cennete girebilir! Ancak cennete sadece bir
mücadelenin bekçiliğini yapan kıtmir in gireceğini herkes biliyor! Biliyor ama
gereğini yapabiliyor muyuz