Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, İçkale Otelde düzenlediği basın toplantısında önce Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi(ESAM)ın 29-30 Mayıs tarihlerinde İstanbulda düzenlediği "İslam Dünyası ve Küresel Barış" konulu uluslararası konferansın sonunda kaleme alınan ve "2005 İstanbul Deklarasyonu" başlıklı bildiriyi ESAM Genel Başkanı olarak açıkladı. Deklarasyonun içeriği ile ilgili geniş bilgi gazetemizin bugünkü sayısında yer alıyor. Dünyanın barış ve huzuru için nelerin yapılabileceğinin açıkça ortaya konulduğu deklarayonda bir kısım mihrakların İslam dünyası ve İslam a karşı yürüttükleri sinsi planlara vurgu yapılıyor.. Söz konusu deklarasyonun içeriği üzerinde ileriki günlerde tekrar duracağımı belirterek bu yazımda Kutanın daha sonra Saadet Partisi Genel Başkanı olarak bazı sorulara verdiği cevaplardan özellikle de özelleştirme adı altında yapılan peşkeş çekme operasyonuna yönelik değerlendirmesini aktarmak istiyorum.
Devletin ekonomik hayattan çekilmesi gerektiği iddiasıyla yapılan birtakım özelleştirmelerin özelleştirmeden çok bir satış olduğunu hatırlatan Kutan, Doğu ve Güneydoğu daki ekonomik faaliyetlerden devletin tamamen çekilmesinin doğru olmayacağını hatırlattı. Doğu ve Güneydoğu da birtakım tesislerin satılmasını sadece ticari boyuttan ele almanın doğru olmayacağını, işin bir de sosyal boyutu olduğunu vurgulayan Kutan, iktidarları döneminde Doğu ve Güneydoğuda açılan şeker fabrikaları ve ile buğday ve arpa ekiminin yanında alternatif bir ürünü devreye soktuklarını, böylece hayvancılığın gelişmesine de destek vermek suretiyle bu bölgelerden özellikle İstanbula devam eden göçleri azaltmayı hedeflediklerini belirtti.
Eğer bölgeler arasındaki göçleri önleyecek birtakım adımlar atılmaz, atılmış olan adımlarda özelleştirme adına satışa çıkartılarak bir süre sonra söz konusu tesislerin kapatılması, sadece sahip oldukları arazilerin satışından elde edilecek rant dikkate alınacak olursa bunun ülke için ciddi problemlere yolaçağını vurguladı.
Olayı, özelleştirmeden yana ve karşı olanlar diye iki gruba ayırmanın doğru olmayacağını vurgulayan Kutan, parti olarak özelleştirmeye karşı olmadıklarını özellikle vurguluyordu. Ancak, ne şekilde olursa olsun devletin elindeki tüm tesisleri satışa çıkarmasının yanlış olduğunu hatırlattı.
Erdemir ve TÜPRAŞın satışlarının sadece birer fabrikanın satışı olmadığına dikkat çeken Kutan Erdemirin satışının; 10 fabrikanın üç limanı ve barajı ile birlikte elden çıkartılması demek olduğunu izah etti.
Saadet PartisiGenel Başkanı Kutan, Erdemir ve TÜPRAŞ gibi tesislerin kar eden, devlete hiçbir yükü olmadığı gibi çeşitli yollarla devlete milyar dolarla ifade edilebilecek gelirler sağladığını hatırlattı.
Bunun için de AKP iktidarının yaptığı özelleştirmeye, özelleştirme değil satış demenin daha doğru olduğunu söyledi.
Hatta bu arada Seydişehir Alüminyum tesisleri geçmişte zarar ederken Oymapınar santralinin bu tesise aktarılması ile elde edilen ucuz enerji sayesinde geçen sene kar eder duruma geçtiğini, şimdi bu kar eden tesisin elektrik santrali ile birlikte satışa çıkartılmış olmasının özelleştirme olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığına dikkat çeken Kutan, IMF istiyor diye her istenenin yerine getirilmesinin ileride telafisi mümkün olmayan birtakım tahribatlara yol açacağına dikkat çekti.