Türkiye’de her geçen gün özel öğretim kurumu sayısı artmakta. Ancak özel kurum işletmecilerinin sorunları da bir türlü bitmedi. Öncelikle özel öğretimin faydalarını iyi analiz etmek gerekir. Çünkü faydası anlaşılmayan bir konuda ilgi ve destek de gelmiyor.
Aksine destek gelmesi gereken yerde köstek bile gelebiliyor.
Özel okulların sayısının artması ile devletin üzerinden ciddi yükler alınmış oluyor. Devlet, okul binalarına, bina içindeki türlü çeşit demirbaş eşyaya ve diğer giderlere, özellikle de okulda çalışacak öğretmen, idareci, memur ve işçilere harcayacağı paraları, kasasında tutmuş oluyor. Bütün bu kalemlere baktığımızda çok ciddi bir mali giderden bahsediyoruz. Sonuçta ülkenin en büyük insan kaynağı olan bakanlığından söz ediyoruz. Özel okullar sayesinde bu bütçenin tamamı devletin elinde kalmış oluyor. Sadece bu mali tablo bile özel okulların ülke bütçesi için ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaya yeterli.
Asıl önemli mesele ise tabi ki eğitim ve öğretim faaliyetlerindeki katkıları. Özel okullar, nitelikli binaları, teknolojik eğitim ve öğretim araç gereçleri, uygulamalı eğitim alanındaki alt yapı ve fiziki gereçleri gibi imkanları ile öğrencilerin nitelikli bir eğitim almalarını sağlıyor. En önemlisi ise kendi öğretmenini kendi seçiyor ve eğitim kalitesini çok daha üst çizgilere çekebiliyorlar. Ek öğretim faaliyetleri ile bilgiyi pekiştiriyor. Canlı sosyal faaliyetler ile öğrencilerin eğitim ortamından sıkılmamalarını sağlayabiliyorlar. Devlet okullarına göre çok önemli bir fark olarak sınıflarda az sayıda öğrenci ile ders yapılıyor. Bu da öğrencinin bilgiyi kalıcı halde öğrenmesinde önemli bir etken oluyor. Ayrıca zamanımızda artık çok önemli hale gelen psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmetleri de çok daha bireysel ve verimli hale gelmiş oluyor.
Özel okulların başarılı öğrencilere çeşitli oranlarda burs vermesi de ülkedeki zeki öğrencilerin başarılarını çok daha ileri seviyelere çıkarmalarına ve kalabalıklar arasında da kaybolmalarının önüne geçmiş oluyor. Özel kurumların çok fazla fark edilmese de ülke eğitimine en önemli katkılarından birisi de, yetişmiş ve nitelikli öğretmen yetiştirmesi. Çünkü özel kurumlardaki öğretmenlerin çoğu zaman içinde devlet okullarına geçiyor. Böylece devlet okulları, hazır yetişmiş, stajı kalkmış başarılı ve tecrübeli eğitimcileri kadrosuna katmış oluyor.
Özel kursların ise oldukça önemli bir katkısı daha var. O da sınavlara hazırlıkta fırsat eşitliği. Ülkenin mevcut şartlarında malumunuzdur ki eğitimde fırsat eşitliği tam anlamı ile yok. Kimi yerde köhne binalarda eğitim varken kimi büyükşehirlerde özel okullarda bile olmayan okul binaları var. Kimi yerlerde sürekli değişen öğretmen varken kimi okullar, aynı özelde olduğu gibi kendi öğretmenini bile seçebiliyor. Kimi okullar aşırı derecede kalabalık iken, kimi okullarda ideal sayıda sınıf sayıları olabiliyor.
Dolayısıyla bu durum öğrencilerin ülke genelinde eşit şartlarda sınavlara hazırlanmalarının önüne geçiyor.
Kurslar ise bu durumun olumsuz sonuçlarını değiştirebilen en önemli etken. Her yerde olan kurslar vesilesi ile öğrenciler sınav hazırlıklarında eksiklerini daha rahat kapatıyorlar. Kendilerine göre çok daha fazla imkanı olan öğrenciler ile daha eşit şartlarda sınav hazırlığı yapabiliyorlar.
Özel kurumlar ayrıca ülkedeki istihdama da önemli derecede katkı sağlıyor. 200 bine yakın özel okul öğretmeni, on binlerce kurs öğretmeni ve diğer çalışanları ile yetişmiş iş gücünün iş bulmasında önemli etken olmaktalar. Böylece devlet önünde bekleyen, zaten sayıları yüzbinler olan atanamamış öğretmen sayısı da azalmış olmaktadır.
Okulu ile kursu ile özel kurumların faydalarını çok daha artırabiliriz. Ancak bu kurumların da önemli sorunları var. Büyük birkaç kurumu saymaz isek en önemli sorun öğrenci sayılarının yetersizliği. Çoğu kurum, kontenjanının az ya da çok altında öğrenci sayısı ile çalışıyor.
Bu da mali dengenin ciddi anlamda zorlanmasına sebep oluyor. Son yıllarda kapanan veya sürekli el değiştiren özel kurum sayısı oldukça fazla. Kurum sahiplerinin en öncelikli konusu, bu sorunu çözmek. Bu konuda bürokrasiden destek bekleniyor. Örneğin geçen yıllarda olduğu gibi öğrenci başı mali destek. Okul binaları için destek.
Ve personel sigorta primleri için kolaylaştırıcı destekler.
Üzücü diğer bir sorun ise, özel kurum öğretmenlerinin, Milli Eğitim bürokrasisi tarafından yeterince değer verilmediğini hissetmeleri. Maalesef sektörün bütün alanlarındaki öğretmenlerin çoğunda böyle bir duygu ve düşünce var. Özellikle de son dönemde kurs öğretmenleri için kullanılan ifadeler, bu cefakar eğitimcileri oldukça üzdü. Üstelik özel kurumların ve öğretmenlerinin devlet kurumları ve öğretmenleri ile çok daha iç içe, ortak birçok çalışma içinde olması gerekliliği ortada iken bu ayrıştırıcı dil öğretmenleri daha da yaralamış durumda.
Özel okulların bir kısmının diğer talebi ise kendi eğitim öğretim planlamalarını kendilerinin yapabilmelerine olanak sağlanmasıdır. Tamamen Milli Eğitime bağlı olmakla beraber, plan ve programlamada kendi koşullarına göre faaliyet yapmak istemektedirler.
Sonuç olarak özel kurumlar, Türk eğitim sistemine önemli oranda katkı sağlayan kurumlar olarak karşımıza çıkmakta. Elbette ki işini doğru yapmayan kurumlar mevcut. Ancak onlar da kıstasımız değil. Dolayısıyla daha fazla desteği hak ettikleri de ortadadır. Bu kurumlara verilen desteğin aslında ülkenin eğitimine ve öğrencilerine verildiği asla unutulmamalıdır. Hele hele bu kurumlara asla üvey evlat gözü ile bakılmamalıdır.