Öyle bir dış politika ki, evlerden ırak!

Abone Ol

Sesini duyurarak kimilerini mutlu eden ABD Başkanı Obama

(bizdeki omurgasız basın ABD de olsa kendisine özür fatihi denirdi herhalde,

o kadar emeği var ne de olsa), Türkiye ile İsrail in eski güzel günlere

döneceğini ve ortak hedef ve düşmanlara karşı birlikte çalışacaklarını söylüyor

veya tembihliyor. Türkiye de, İsrail e özür dilettik illüzyonuna kendilerini

kaptırıp zafer çığlıkları atan dünün mücahitleri ise, bu sözleri duymazdan

geliyorlar ve Türkiye nin İsrail le ne gibi bir ortak çıkarı ve düşmanı

olabileceğini dahi sorgulamıyorlar. Halbuki karşı taraf oldukça net. Suriye ve

İran daki gelişmeler diyorlar, ancak asıl hedefin İran olduğunu da

vurguluyorlar. Nükleer potansiyeli olan bir İran, İsrail in uykularını kaçırıyor

ve buna bir önlem alınmalı. Türkiye, geçen sene topraklarına kurdurduğu

Kürecik teki NATO radarıyla İsrail in güvenliğine dair ilk adımı atmıştı zaten.

Şimdi, özür sonrası süreçte İsrail-ABD şer ittifakına üçüncü bir ayak olarak

katılmanın adımını atıyor. Obama nın ortak çıkar ve hedefler içi birlikte

çalışacaklar mealindeki sözlerine kimseden yalanlama gelmiyor çünkü.

Türk basınındaki bazı müthiş yorumlar da, Obama nın

sözlerini teyit eder veya o sözlere biate der cinsten. İran daki bir nükleer

potansiyelin Türkiye açısından tehdit olacağını söylüyorlar. Ancak, aynı zevat

her nedense İsrail deki nükleer gücün Türkiye ve tüm Müslüman coğrafya için bir

tehdit olduğunu bırakın dile getirmeyi, akıllarından bile geçirmiyorlar. Çünkü

göbekten bağlı oldukları odaklar, kendilerine o konularda düşünme izni vermiş

değil.

Milliyet te Kadri Gürsel in geçtiğimiz günlerdeki

tespitleri çok doğru. Bölgede nükleer silahlara sahip iki devlet var diyor

Gürsel; biri İsrail, diğeri ise Türkiye. İsrail de 200 kadar nükleer başlık

varken, Türkiye sınırları içinde, İncirlik üssünde 60 civarında nükleer füze

bulunuyor. Türkiye nin bu nükleer başlıkları atabilecek uçağı yok, zaten bu

nükleer silahlar da ABD nin malı. Sadece ABD nin nükleer silahlarına ev

sahipliği veya amiyane tabirle yataklık yapıyoruz. ABD bu sayede, etki ve

saldırı/savunma alanını daha da genişletirken, Türkiye yi de alenen bir cephe

ülkesi durumuna sokuyor. ABD nin nükleer füzelerini topraklarında barındıran

Türkiye de, pekala İran için bir tehdit oluyor o zaman. Bizdeki Amerikan

ağzıyla konuşan ve düşünen zevatın mantığına göre durum bu.

ABD nin mizanseniyle kurgulanan ve oynanan özür

tiyatrosu ve ardından gelişen olaylar (ki buna Standard and Poor s un not

artırımını da ekleyin. 2012 de ekonomik büyümesi çakılan ve işsizliği tekrardan

artışa geçen Türkiye de hangi ekonomik iyileşmeyi görüp de not arttırdılar

Artış gerekçeleri arasında ABD nin de can-ı gönülden desteklediği çözüm

sürecinin olması her şeyi açıklıyor aslında), kurulan oyunda yeni bir safhanın

gelmekte olduğunu gösteriyor. Sınırların değişmesi, yeni devletlerin

türetilmesi derken sırada İslam aleminin önemli devletleri olan Türkiye ve

İran ın karşı karşıya getirilmesinin olduğu alenen görünüyor. Elbette ki,

fikrini ve vicdanını satmış olanlar, ABD-İsrail ağzıyla konuşanlar gelişmeleri

farklı algılayabilir, ancak Türkiye ile İsrail in ortak bir çıkar ve düşman

için yan yana gelmesi bile ortada ters giden bir şeyler olduğunu gösteriyor.

Öyle bir dış politika ki, maazallah evlerden ırak!

Türkiye yi, İsrail le aynı amaç ve ortak düşman bağlamında bir araya

getirirken, muhtemel bir Müslümanlar arası savaşa da koşar adım gidiyor.