Oruç ve Çocuk

Abone Ol

On bir ayın sultanı, herkeste bir heyecan dalgası meydana getirir, ancak çocuğun heyecanı bir başkadır. Safiyetinin bozulmadığından, fıtratının üzeri günahlarla örtülmediğinden olsa gerek, çocuk, Cenab-ı Hakla ahitleri taze olan herşeye karşı, ilahî olan herşeye karşı, ilgili, alakalı ve heyecanlıdır.

Evde, sokakta, markette, her yerde bir telaş vardır. Ayrıntı uzmanı, dikkat ustası çocuk hemen fark eder bunu. Büyüklerdeki heyecan çocuğu da sarıp sarmalar. Çocuğun heyecanı, büyüklerin heyecanından daha çoktur ve elbette daha güzel ve sevimlidir. Belki ilk kez oruç tutacak olduğundan, belki geçen sene tutamadığı günlerin acısını bu yıl çıkaracağından, belki de geçen sene olduğu gibi bu sene de tam bir ay oruç tutacağından heyecanlıdır. Sadece oruç tutmak heycanlandırmaz çocuğu. Ramazanda farklı bir kişiliğe bürünen büyüklerin ruh halleri de  etkiler ve heyecanlandırır onu. Yardımlaşmalar artmıştır bu ayda. İnsanlar daha bir tatlı dilli, güleryüzlü ve cömert olmuştur. Yıl boyunca çok az gördüğü ya da göremediği büyüklerini oruç günlerinde verilen iftar yemekleriyle görür çocuk. Bir önceki sene tanıştığı uzak akrabayı, bu sene de görecek olmanın heyecanı vardır çocukta.

Bir ay boyunca karşılaşacağı her yeni güzellik heyecan verir çocuğa. Ve onların güzelliği yüzüne güzellik katar çocuğun.

Sahur apayrı bir zaman dilimidir, çocuk için. Adeta bu dünyaya ait olmayan başka dünyalardan gelen, gökten indirilmiş ve yaşadığımız gün/ler/e iliştirilmiş bir zaman dilimidir. Büyülüdür, büyüleyicidir sahur vakti. Gecenin bir vaktinde, sair zamanlarda uykuda olan ailenin bütün fertlerinin ayakta olması, çocuk için ilginç bir deneyim, merak uyandırıcı bir durumdur. Gün geçtikçe alışır çocuk bu duruma. Bir ay boyunca herkes hemen hemen aynı vakitlerde ayaktadır. Yemekler yenir, güle oynaya. Sahur sofrasında dünyanın bütün bir neşesi ve canlılığı vardır. Ve her şey minarelerden yükselen ezan sesiyle sona erer. Az evvel sahur sofrasında bütün canlılıklarıyla bu dünyaya ait olduklarını gösteren insanlar; ezan okunmasıyla, farklı bir boyuta girer ve ramazan maneviyatının bütün etkisini imsak vaktiyle birlikte kuşanmaya başlar. Artık bu dünyadan değildir insanlar. Orucun zırhını kuşanmışlar ve farklı bir boyuta sefere çıkmışlardır. Çocuk ilkin anlamakta zorlanır bu durumu. Zira o, zaten biraz da sefere çıkılan o boyuta aittir. Sair zamanlarda büyüklerin yaptığı kötülükleri ve gördüğü adaletsizlikleri anlamakta zorlanmasının sebebi de budur.

Hayata bir uyku arası verlir imsak ve sabah namazından sonra. Küçüktür çocuk ve bu yüzden baba veya dedeyle sabah namazı için camiye gidemez. Evde kılar namazını, annesiyle ablasıyla beraber. Ve oruca uyku arası verilir. Uzun bir uykudur bu. Vücud bütün yorgunluğunu atar. Dinç bir şekilde kalkar çocuk, ancak susamıştır. Aklına oruçlu olduğu gelir ve su içme isteği bir anda yok olur. Saate bakar ve iftar vaktini hesaplamaya çalışır. İşin içinden çıkamayınca büyüklerinin yardımına baş vurur. Aldığı cevabı bir şekilde kafasında kurar, kendince hesaplar yapar. Sonuçta beklemek gerektiğini anlar ve sabreder. Tuttuğu oruç belki ilk orucudur. O yüzden büyükler tarafından tebessümle karşılanır, gün içerisinde iftara ne kadar zaman kaldığını soran her sorusu.

Anne, çocuğuna en sevdiği yemekleri pişirir. Baba, akşam eve  gelirken çocuğun uzun zamandır istediği fakat bir şey bahane edip almadığı hediyeyi getirir. Çocuk daha dünyadayken almaya başlar tuttuğu orucun karşılığını. İmkanları, hazineleri sınırlı olan anne-baba, abi-abla, dede-nine ilk orucun açılmasıyla, iftarla beraber hediyelerini sunarlar çocuğa. Çocuk kafasında mukayese ederek, rızası ve sevgisini kazanmak için oruç tuttuğu Allah ın, kendisine kim bilir neler hazırladığını merak eder. Memnun kalır  ailesinin kendisine verdiği hediyelerden ve heyecanlanır Allah ın kendisine vereceğini düşündüğü hediyelerden. Anne babasının aile efradının sevinmesine, onları sevindirmesine sevinir çocuk.

İftar sofraları bir başkadır, çocuk için. Sofranın hazırlanması ayrı bir devlet ve nimettir. Hep bir elden dayanışma içinde hazırlanan ve iftar vaktinde tamam olan sofralarda ezan vaktini beklemek ayrı bir heyecan ve sevinçtir. Kaç dakika kaldı sorusu sıklaşır; zaman geçmek bilmez son yarım saatte. Ezanın okunması bir sevinçtir çocukta. İki sevincin ilkidir; ikincisini ahirete saklamıştır Alemlerin Rabbi. Ve dünyanın en büyük, en lezzetli, en tatlı, en güzel, en heyecanlı,  en çok arzulanan lokması orucun bozulduğu ilk lokmadır. Çocuk da fark eder bunu. Her lokmada ilk lokmanın manevî tadını arar da arar. Sonunda karnı doymaya yüz tutunca aramaktan vaz geçer. Zira o tat ertesi günün iftar sofrası için kendisini yenilemektedir.

İftar sofralarından kalkılıp eller yıkanıp akşam namazları eda edildikten sonra, çay faslı gelir. Çocuk gökyüzünde gördüğü ayın dönümlerine odaklanmıştır. Her defasında ayın büyümesi çocuğu şaşırtmaya devam eder. Bir süre sonra büyüklerin ayaklandığını fark eder çocuk. Teravih namazı konuşulmaktadır, büyükler arasında. Dede torununa Haydi bakalım der, camiye gidiyoruz, teravih namazına. Namazdan sonra da dondurma yeriz diye teşvik eder torununu.

Teravih namazı ayrı bir heyecandır çocuk için. Yaşıtı bütün çocuklar ya babalarının ya dedelerinin ellerinde caminin yolundadır. Ürkek ve sessizdir çocuklar cami yolunda. Ancak camiye girince, bir de namaz başlayınca artık cami çocukların olur. Onlara birçok şey yapmak serbesttir. Büyükler Allah ın evinde olmanın verdiği edeple kızmakta ileri gidemezler, bağırıp çağıramazlar çocuğa ve arkadaşlarına. Birer parmak sallanır sadece. Bir de herkesin önünde duran ve insanları tek bir sözüyle harekete geçiren imam amcanın uyarısı vardır, tatlı dille yaptığı. Bir saati bulan teravih namazları çocuk için, arkadaşlarını gördüğü, onlarla buluştuğu ve oynadığı  mekanlar olur. Günler ilerledkçe artık tutku haline dönüşür teravihler. Çocuklar camilere, büyükler de çocuklara ve haşarılıklarına alışmıştır artık. Ne de olsa sonu bayramdır teravihlerin. Gönül kırmaya hiç gerek yoktur.

Çocuk böyle böyle büyür ve boy atar. Her yıl gelen Ramazanlar, tutulan oruçlar, kılınan teravihler, yenilen sahur yemekleri çocuktaki manevî coşkuyu arttırır da arttırır. Hep bir safiyet duygusu vardır onda. Büyüdüğünde de aynı duyguyu arar durur. O yüzdendir geçmiş Ramazanları hatırlaması...

Oruçlarımız, iftarlarımız, sahurlarımız, teravihlerimiz, camilerimiz, evlerimiz ve mahallelerimiz çocuklarla şen olsun; çocuklarımız da ibadetlerin manevî hazzıyla dolsun...