Oruç bir kalkandır

Abone Ol

GEÇTİĞİMİZ Ramazan ayında iki kişi arasında geçen bir

kavgaya şahit oldum. Araya giren insanlar, Yapmayın mübarek Ramazan ayında

kavga olur mu hiç, ağzımız oruçlu bizi de zor durumda bırakıyorsun deyip,

kavgayı sonlandırmaya çalıştılar. Fakat adamlar çevreye verdikleri ses

kirliliğine hiç aldırmadan kavgaya devam ettiler. Yaşlı bir beyefendi başını

kaldırdı ve Ramazan ayındayız, Allah üzerinize bereket yağdırıyor ama siz

yüzünüzü hasmınız olan şeytana çevirmişsiniz ve bunu göremiyorsunuz dedi.

Fakat insanların çabaları fayda vermedi ve iftara yarım saat kala iki adam

birbirlerine tehditler savurmaya devam ettiler.

Eskiden Ramazan ayı, içinde barındırdığı manevi iklim ile

hayatımıza girer ve köklü bir değişim meydana getirirdi. O zamanlar

büyüklerimiz bizlere, insanları kırmayın, kötü söz söylemeyin, dedikodu

yapmayın, Ramazan ın bereketinden faydalanmak için bol bol dua edin derlerdi.

Ramazan ayında birçok insan, kendine döner ve nefsini muhasebeye tabi tutardı.

İnsanlar dış dünyadan ziyade iç âlemlerine yönelir, kavga, dedikodu, boş söz ve

boş işlerden uzaklaşarak, manevi bir iklime açılırlardı. Mahallemizin dedikoducu

teyzeleri dahi sessizliğe gömülür ve kimse için tek söz söylemezlerdi. O

zamanlar Ramazan ayını, gönül kapılarımızı çalıp, bizi ahlaki rehabilitasyona

tabi tutan bir dost gibi görür, bereketinden istifade etmeye çalışırdık.

Seküler kültürün gölgesinde büyüyen çocuklar için ise

Ramazan yiyip içmekten uzaklaşmanın dışında bir anlam ifade etmiyor. Z kuşağı

olarak tanımlanan bu çocuklar, bedenen büyüseler de ruhen istenilen olgunluğa

ulaşamıyorlar. Gençlerin çoğu oruç tutmuyor, tutanlar ise Ramazanın ruhunu

kavrayamadıklarından, yaşamlarında kayda değer bir değişime gidemiyorlar. Oysa

oruç insanın bedenine ve ruhuna hitap ettiğinde büyük değişimlere kapı aralar.

İnsanların empati ve şefkat duygularını geliştirir.

Bugün özellikle genç kuşak, orucun mahiyetini kavramakta

zorlanıyor. O yüzden çocuklarımız, insanların duygularını anlayamıyor,

yoksullara şefkatle yaklaşamıyorlar. Öfkeyi kontrol altında tutamıyor,

tepkilerini abartılı şekilde veriyorlar. Çünkü oruç onların bedenlerinde yer

alırken ruhlarına sirayet edemiyor. Orucun insanın ruhunu olgunlaştırabilmesi

için sadece bedenlere değil ruhlara da ulaşması gerekir.

Orucu gerçek anlamda yaşayabilen bir genç, öfkesinin

esiri olmaz, yol kıyılarında insanlarla saç başa kavga etmez, yoksul ve

mazlumları itip kakmaz. Sabrı kuşanır ve Allah a sığınır. Hz. Peygamber güçlü

kişi öfkesini kontrol edebilen kişidir demiş ve öfke kontrolüne dikkat

çekmiştir. Bunun yanında orucun bir kalkan olduğunu belirtmiş ve oruçlu iken

kimse kötü söz söylemesin, cahillik yapmasın, eğer herhangi bir kimse

kendisiyle dövüşmeye kalkarsa ona iki defa ben oruçluyum desin. Buyurmuştur.

Bir kişi oruç tutuğu halde, kavga, iftira, yalan, gıybet,

fitne ve fesada devam ediyorsa, oruç bu kişinin benliğine inmemiş, ruhuna

işleyememiş demektir. Oysa bir mümin tuttuğu oruca hakkını verebilirse, bu onun

hayatında büyük değişimlere neden olacaktır. Bu hem bedensel hem de ruhsal bir

değişimdir.