Ortak Düşman!

Abone Ol

“Türk-Amerikan İlişkilerine Fabrika Ayarı” başlıklı yazımızda Rus analizcilerden hareketle, Türkiye’de yaşanan seçimin sadece iç politika açısından değil, dış politika boyutuyla da önemli bir yere sahip olduğunu ve bu hususun Putin’in geleceğini de çok yakından ilgilendirdiğinin altını çizmiş ve bugünkü yazımızda ABD’li üst düzey yetkilinin Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğine yönelik “reset” açıklaması bağlamında bu konuyu ele alacağımızı belirtmiştik.

Evet, öncelikle Rus analizcilerin üzerinde önemle durduğu husus, bölgede oynanan oyunun yeni ittifaklara gebe olduğu ve Batı’nın bu süreci engellemeye yönelik olarak mevcut siyasi iradeleri ve liderleri hedef aldığı, bunu gerçekleştirmek için de elindeki tüm enstrümanları seferber ettiği şeklinde.

Bu analizcilere göre Rusya bağlamında hedef Putin. Türkiye’de mevcut siyasi yapının-liderliğin değişmesi, Putin’in de gücünü kırmaya yönelik bir adım olarak görülüyor. O yüzden, Türkiye’deki gelişmeler özellikle de Putin’in geleceği açısından oldukça önemli. Bunun için Türkiye’de statükonun korunması Rusya’nın öncelikli politikası olarak ön plana çıkıyor.

Rus analizcilere göre Batı, bölge ülkelerine yönelik farklı enstrümanları kullanıyor. Rusya’ya karşı daha çok ekonomik araçları ön plana çıkartan ve bu şekilde Putin’e diz çöktürmeye çalışan Batı, Türkiye konusunda ise siyasi enstrümanları etkin bir şekilde sahaya sürmüş durumda.

Türkiye-Rusya bağlamında bu farklı enstrüman kullanımının altında yatan nedenler ise, bu ülkelerin sahip olduğu güçlü-zayıf yönler ile izah ediliyor.

Rusya’da güçlü merkezi sistem, siyaseten dışarıdan bir müdahaleye pek imkân tanımızken, Türkiye için benzer bir değerlendirme yapılmıyor. Siyasi araçların kullanımı, Türkiye’deki demokratik açıdan gelişmişliğin (sorunların demokratik yollarla çözülmesi bağlamında) bir göstergesi olarak Batı tarafından bir başarı hikâyesi olarak ortaya konuluyor tespiti yapılıyor.

Bir diğer neden ise, iktisadi krizlerin doğrudan doğruya Türkiye’ye yönelik bir siyasi dizayn girişimi olarak Türk halkı tarafından değerlendirilmeye başlanılmış olması. Dolayısıyla, Batı böyle bir görüntü vermek istemiyor deniliyor.

Ayrıca, bu tür ekonomik krizlerle Türkiye’nin daha fazla yıpratılmak istenilmemesi de bir diğer gerekçe olarak ön plana çıkartılıyor. Yıpranmış bir Türkiye, bundan sonraki süreçte zaman ve güç kaybı ile eşdeğer görülüyor. Türkiye’nin kontrollü bir güç olması ve bu bağlamda yeni projelere hazır bir hale getirilmesi Batı’nın öncelikli hedeflerinden biri olarak lanse ediliyor.

Rus analizcilerin bu tespitini, bir önceki yazımızda değindiğimiz ABD’li üst düzey yetkili de teyit ediyor. Nitekim bu yetkili aynen şu ifadeleri kullanıyor: “...ortak değerlerin yanı sıra ortak düşmanlara sahip olduğumuzun da anlaşılmasını umuyoruz.” ve “YouTube’un engellenmesi gibi internete ve sosyal medyaya getirilen yasaklar, sınır kontrolü ve ortak düşman meselesi”.

Buradaki kritik ifadeler olarak karşımıza “sınır kontrolü” ve “ortak düşman” çıkıyor.

Fakat diğer taraftan, Türkiye-Suriye sınırında son günlerde yaşanan gelişmeler, Ankara-Washington hattında “sınır kontrolü” ve “ortak düşman” bağlamında yaklaşımların farklı olduğunu ortaya koyuyor.

Bu bağlamda, Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Rus mevkidaşı Lavrov’u telefonla aradığı açıklaması oldukça dikkat çekici.

Açıklamada, “Görüşmede bakanlar Suriyeli mülteci sorunları, IŞİD ve diğer terör örgütleri ile ilgili genel mücadele stratejisinin hazırlanması, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da durumu ele aldı” bilgisine yer veriliyor ve 30 Haziran 2012 tarihli Cenevre Mutabakatı’nın esas alınarak Suriye krizinin siyasi yolla çözülmesi için çabaların artırılmasına vurgu yapıldığı da belirtiliyor.

Şimdi bu açıklamada ne var diyeceksiniz. Aslında çok şey var. Bir kaç tanesini sıralamak gerekirse: Öncelikle zamanlaması önemli (Bakü’deki Erdoğan-Putin görüşmesi sonrasına denk gelmesi). Bunun dışında Türkiye-Rusya arasında ortak düşman tanımlaması ve buna yönelik mücadele stratejisinin hazırlanması üzerinde duruluyor. Oysa düne kadar Türkiye ve Rusya Suriye konusunda çok farklı noktadaydılar.

Ve IŞİD dışında “diğer terör örgütleri” de deniliyor. İşin püf noktası da zaten tam burada yatıyor. Tek kelimeyle birçok şeye gebe bir “kırılma noktası”.

Bu arada, Erdoğan-Putin görüşmesinde, Rus Devlet Başkanı “reset”in ne anlama geldiğini de muhtemelen izah etmiştir. Ne de olsa, Başkan Obama ABD-Rusya ilişkilerine “reset atmak” üzere gelmişti.

Gelinen aşama ortada. Rusya sınırında savaş var!