Önce Gözünüz Doysun

Abone Ol

Geçtiğimiz gün bir

yardım faaliyetine şahit oldum. Kadınlar bir parça erzak alabilmek için

birbirlerini ezerek ilerlemeye çalışıyorlardı. Kimileri sen geçen hafta da

almıştın, açgözlü olma diye bağırıyor kimileri sıra bendeydi diye çıkışıyordu.

Kimse kimsenin hakkına riayet etmiyor, bir şeyler daha alabilmek için

birbirlerini itip kakıyorlardı.

Yardım çalışmalarında aşina olduğumuz bu görüntüleri

sadece yoksullukla açıklayabilir miyiz Sizce bu itiş kakışlar sadece ihtiyaçlı

olmakla ilişkilendirilebilir mi Elbette hayır. Zira bir kişi yanındaki ezip

geçiyor ve bir parça daha fazla alayım diye hareket ediyorsa burada göz

açlığından, ihtiraslardan, hak ihlalinden, bencillikten ve nezaketsizlikten söz

edebiliriz.

Bilindiği üzere Osmanlı da sadaka taşları vardı. Varlıklı

kesim akşam karanlığında buraya gelir ve para bırakırlardı. Yoksullar da

ihtiyaç ortaya çıktığında gelir ve sadece ihtiyaçları kadarını alıp giderlerdi.

İhtiyaç sahibi olmakla, doyumsuzluğu birbirine

karıştırmamak gerekir.

 Zira nice yoksullar

vardır ki, hallerinden şikâyet etmez, mahrumiyetlerinden kimseye söz etmez ve

kendilerine verilen yardımları çekinerek alırlar. Onların karınları aç olsa da

gözleri toktur, ihtiyaçlarını öncelikle kendi çabaları ile gidermeye

çalışırlar.

Özel davetlere ya da programlara iştirak eden kimselerin,

kendileri için kurulan açık büfeden ihtiyaçları kadar yemek almak yerine,

tabaklarını tıka basa doldurduklarını kalanı ise çöpe attıklarını görürsünüz.

Peki, bunu göz açlığı dışında ne ile açıklayabilirsiniz

Kapitalizmin şekillendirdiği insan prototipinin iki temel

özelliği var. Birincisi bencillik ve aç kalma endişesi. Yardım faaliyetinin

gerçekleştirildiği araca doğru koştururken, etrafındaki insanları ezip geçen ve

diğerlerinin haklarını da alabilmek için çeşitli bahaneler uyduran insanların

durumu, sadece ihtiyaçlı olmakla ilişkilendirilemez. Bu kimseler her şeyden

önce göz açlığına yakalanmış bencil insanlardır.

Kapitalizmin şekillendirdiği kişinin diğer bir özelliği

ise çalışmak yerine kolay yoldan mülk elde edinme alışkanlığıdır. Bu insanlar

neye ihtiyacım var diye düşünmüyor, emeksiz elde edeceksem niye olmasın diye

düşünüyorlar. Göz açlığı karın açlığı gibi değildir.

Zira karnı aç olan bir kişi birkaç lokma ile doyup

çekilebilir. Göz açlığına yakalanan bir kişi ise, evinde, sosyal çevrede ya da

bulunduğu konumda fırsat buldukça başkalarının haklarını gasp etmeye devam

eder.