Önce Bedir kuyularına varmalıydık, varamadık

Abone Ol

Bedİr kuyuları Müslümanlarla müşriklerin ilk

karşılaştıkları mevkiidir. Tarihe Bedir savaşı olarak geçen bu karşılaşmada

Müslümanlar kendilerinden 3 kat daha kalabalık müşrik ordusuna galebe

çalmıştır.

Hepinizin malumudur. Müslümanlar Ebu Süfyan ın başında

olduğu kervanı ele geçirmek için Medine den yola çıkarlar. Zira o kervan

Mekke ye ulaşırsa Müslümanlara karşı kullanılacak çok ciddi bir sermaye

olacaktır. Müslümanlar başlarında Hz. Peygamber (sav) olmak üzere hemen kervanı

ele geçirmek muradıyla yola koyuldular. Ebu Süfyan bu haberi alınca Mekke den

yardım ister. Mekke de Ebu Cehil, Ebu Leheb ve azılı İslam düşmanları bu yardım

isteğini fırsat bilip, oradakileri galeyana getirip İslam ı yok etmek gayesiyle

bir ordu teşekkül eder kervanı korumak bahanesiyle yola çıkarlar. Ganimet için

yola çıkmış olan Müslümanlar, Mekke ordusunun yola çıktığını duyunca kervan

için yola çıktıklarını ve hazırlıksız olduklarını bahane eder gibi oldularsa da

Allah ın üzerlerine sekine indirmesi neticesinde düşmana karşı koymak üzere

yollarına devam ettiler. İki ordu Bedir kuyuları mevkiinde karşılaştı. Gerisi

hepimizin malumudur. Neticede Müslümanlar Allah ın yardımıyla zafere ulaşmış ve

ilk savaşı galip bitirmişlerdir.

Burada dikkat çeken hususlar önemli bence! Bir kere

Müslümanlar o günkü şartlarda kapitalin en merkezi kaynaklarından biri olan

kervanı ele geçirmek ve maddi bir kazanç elde etmek üzere harekete geçiyorlar.

Yolda işin rengi değişiyor ve kazanç umanlar canlarını fedayla imtihana tabi

tutuluyorlar. Onlar da canlarını fedayı seçip yollarına devam ediyorlar.

Hedeflenen ganimetten olmak bahasına ilerleyip yeri geldiğinde İslam uğrunda

canlarını vermeyi tercih ediyorlar. Kendileri ellerinden geleni yapıyor ve

düşmanın kat be kat güçlü olmasına aldırmadan savaş mahalline gelerek saf

tutuyorlar. Hak batıl mücadelesinde o bir avuç insan saflarını belli ederek

fiili olarak da bunu gösteriyorlar. Allah ın yardımını umuyorlar ve yardım da

gecikmeden geliyor zaten. Tam bir teslimiyet ve Müslümanca duruş örneği

sergileniyor.

Günümüzde ise İslam için canını feda etmek gayesiyle yola

çıkanlar yolda kervana rastlamışlar ve ne için yola çıktıklarını unutarak

kervanın peşi sıra yitip gitmişlerdir. Kervanın ganimetinden nemalandıkça

rehavet çökmüş ve bu sefer de ganimetten olmamak için elde edilenleri koruma

derdine düşerek kârı muhafaza telaşına düşmüşlerdir. Muhafazakâr olunca daha

önceden uğruna canını vermekten bile çekinmeyecekleri ideallerinden birer birer

vazgeçmeye başlamışlardır. Asıl hedefi İslam ın dünyaya hâkim olması olarak

belirleyenler kervandan sonra dünya metaının çok, daha çok olmasıyla bu hedefe

varacaklarına kendilerini inandırmışlardır. Yokluk içerisinde Bedir kuyularına

varan o ashabın yolunda olanlar ciplerle gezerek, varlık içinde yüzerek o ulvi

emele varacaklarını zannediyorlar.Nargilenin dumanını havaya üfürdükleri

kafelerde, cep telefonlarından iki sosyal paylaşımla menzili maksuda

erişeceklerini sanıyorlar. Çok katlı binalarda otururken ellerindeki meyve

kokteyliyle şehrin manzarasını seyredenler güçlü olduklarını ve artık onları

kimsenin yıkamayacağı vehmine kapılarak en hakiki İslami yaşantıya

ulaştıklarına kanaat getiriyorlar.

Bedir bir duruştur. Bedir bir safını belirlemedir. Bedir

ulvi dava uğrunda canından bile vazgeçmek demektir. Hak Batıl mücadelesinde

Hak tan yana olmak demektir Bedir. Babanın oğula, akrabanın akrabaya kılıç

çektiği günün adıdır Bedir.

Günümüzde Bedri yaşamak isteyenlerin hali çok garip

doğrusu! Bedir de Allah ın yardımını görerek günümüzde de böyle bir yardımın

olmasını umanlar kervan için yola çıkıp Bedir e varanlar gibi bir duruş

sergilemek zorundalar. Öyle hem kervan peşinde koşacaksın hem ganimet elde

edeceksin hem de Allah ın yardımını zahmetsiz umacaksın. Bu işler düşünüldüğü

gibi kolay olmasa gerek. Zahmet çekmeden, safını belli etmeden, yardan serden

geçmeden yardıma mazhar olacağını ummak tarlayı ekmeden hasat bekleyen çiftçi

durumuna düşürür insanı. Mahsule en çok ihtiyaç duyduğu zaman sadece acı bir

pişmanlıktır elinde kalan...

Dünyayı düzelteceğine inananlar karşılarına çıkacak olan

kervana aldırmadan bir an önce Bedir kuyularına varmalılar ki Allah ın

yardımına müstahak olsunlar.

Minik bir tebessüm

Neyi bekliyorsunuz

Hocanın biri talebeleriyle birlikte mezarlık ziyareti

yapmaktadır. Bir mezarın başında durarak talebelerine döner:

- Bu kabirdeki kişi, tekrar dünyaya gelse sizce neyle

uğraşırdı Diye sorar. Talebelerden bir tanesi:

- Elbette sürekli namaz kılardı. Diğer talebelerin her

biri farklı farklı cevaplar vermeye başlamışlar.

- Devamlı oruç tutardı.

- Cihat ederdi, emri maruf yapardı Bütün faydalı olan

işleri sayan talebelerine dönerek hoca:

- O halde sizler neden bu söylediklerinizi şimdi

yapmıyorsunuz. Bu kabirde yatan kişinin dünyaya dönüş kapıları kapanmıştır. Ama

sizlerin oraya gideceği kesindir. Öyleyse neyi bekliyorsunuz

 İlgilisine notlar:

Limanı terk etme cesaretini gösteremeyen insan, kendi

kıyısında acı çekmeye mecburdur.

Arayan soranınız olmadıktan sonra elinizdeki akıllı

telefonun binlerce lira etmesinin ne önemi olabilir ki.

En çok güvendiğinin yaşattığı hayal kırıklığını

affedebilir de insan asla unutamaz.

Söz söylemek irfan ister anlamak insan.