On Senede Üç kere Beyanat Veren Başbakan

Abone Ol

HİNDİSTAN bir ülke değil, bir kıt adır sanki.

Çeşitlilikler, farklılıklar meşheridir. Irklar, diller, kültürler Bir yanda

taş devri insanlarını hatırlatan yoksulluk ve geri kalmışlık, öte yanda en son

teknoloji ve hattâ yerli atom bombaları ve nükleer füzeler.

Bu Hindistanda yüz milyondan fazla Müslüman yaşar.

Dünyanın en büyük ve güçlü İslam üniversiteleri oradadır.

İşte bu Hindistanın on yıldan beri sarıklı, sakallı,

millî elbiseli bir Başbakanı vardır, Dr. Manmoharn Singh. Bir kere bile Avrupa

elbisesi, Avrupa şapkası giymemiştir. On yıldan beri iktidardadır. Bir dahaki

seçimlere şahsen katılmayacakmış, artık yeter demiş.

Bu zatın bir özelliği var: On yıllık başbakanlığı

esnasında üç kere beyanat vermiş!

O dev Hindistanı konuşmadan idare etmiş, o başa çıkılması

çok zor krizleri konuşmadan halletmiş.

Söz gümüşse sükut altındır.

İnsan ne kadar susarsa, kendini o nisbette korur.

Lise öğrencisi olduğum yıllarda İsmet İnönü Cumhurbaşkanı

idi ve pek konuşmazdı.

Kimseyi suçlamak istemiyorum ama bizde galiba çok

konuşuluyor.

İslamda, lüzum ve zaruret olmadıkça konuşulmaz.

Söz söylenecek, bir şey yazılacaksa onun mutlaka faydalı

ve hayırlı olması gerekir.

Zararlı sözler söylemek, yazmak haramdır.

Müslüman konuşur veya yazarsa mutlaka hikmetli fikirler,

görüşler, tenkitler izhar eder.

Medyaya söz lazım yayınlamak için.

Adnan Menderes in Demokrat Parti iktidarında günlük

gazeteler, kararname gereği sadece altı sayfalık bir hacme sahip olabiliyordu.

O zaman fazla söze ihtiyaç yoktu.

Şimdi günde yirmi dört saat söz, beyan, polemik, tenkit,

övgü, görüş yağmurları altındayız. Bardaktan boşanırcasına. Sırılsıklam

Geçenlerde halktan biriyle görüşüyordum. Bir ara sözümü

kesti, cebinden bir kağıda basılmış beş satırlık bir yazı çıkardı, ağabey bunu

ben yazdım, filan gazetede çıktı dedi. Bir yere öfkeli bir e-mail göndermiş.

Allah insanlara bir ağız iki kulak, iki göz vermiş. Bir

konuşanın iki görmesi, iki de bakması lazım.

Ülkemiz bir polemikler ülkesi oldu.

Şu son İktidar-Cemaat savaşından sonra diller çözüldü,

dedikodular, hakaretler, ithamlar zincirlerinden boşandı.

Ben ona dedim, o bana dedi Biz dedik, onlar dedi Benim

dediklerim hep doğru, onun dedikleri hep yanlış Be adam ne diyorsun sen Asıl

sen kendine bak, nasıl öyle konuşuyorsun a ahmak Ağabey Allah aşkına bu son

olayların içyüzü nedir bize bir anlat Ben dedim, sen dedim, o dedim

 (İkinci yazı)

Bid at Ticaretinde Çok Para Var!

HAZRET-İ ÖMER in, Halifeliği zamanında, Medine de

müteşabih ayetler konusunda sorular soran bir kimseyi azarladığı, yeşil hurma

yaprağı ile başına vurduğu ve sonra da sürdüğü kitaplarda yazılıdır.

Müteşabih ayetlere inanılır, fakat onlar Allaha noksan

sıfatlar, cisim, şekil, suret, cihet izafe edecek şekilde tefsir ve te vil

edilemez. Çünkü Allahü Teala hazretleri kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan

sıfatlardan münezzehtir.

Kur an, Sünnet, Şeriat, fıkıh konusunda biz Müslümanların

yapmaları ve yapmamaları gereken işler, vazifeler vardır.

Bunların birincisi, Kur anın re y ve heva ile

yorumlanmamasıdır.

Men fessere l-Kur ane bire yihi fekad kefer buyrulmuştur.

Bin kadar hizbe, fırkaya, parçaya ayrılmış olan bid at

ehli Kur an-ı Kerim tefsirini ayağa düşürmüştür.

Herkes dinini kendi kafasına, kendi re y ve hevasına göre

Kur an tercüme, meal ve tefsirlerinden çıkartsın öğrensin metodu büyük bir

saygısızlıktır ve fitnedir...

Kur anı tefsir etmek hakkı ve selahiyeti icazetli ulema,

fukaha ve müfessirlere aittir. Onlar da rivayet veya dirayet tefsirleri

yazabilir. Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) Sünnetini bilmeden tefsir

yazılmaz. Çünkü Sünnet müfesserdir.

Bugün ülkemizde öyle modern tefsirler vardır ki,

ayetlerin altına muharref Tevrat ve İncilden cümleler alınıp konulmuştur.

Diyalog tefsiri!..

Akl-ı selim, vicdan, firaset sahibi her Müslüman,

Efendimizin Sünnetine büyük saygı duyar. Bugün ülkemizde Sünneti ya tamamen

inkar, yahut kısmen inkar eden bid atçiler vardır. Maalesef bunlara karşı emr-i

maruf ve nehy-i münker yapılmamaktadır.

Şeriat ahkamını ve fıkhı inkar edenler olduğunu da

hepimiz görüyoruz.

Dinî konular ayağa düştü Şu manzaraya bakınız. Önüne

gelen ayet yorumu yapıyor Önüne gelen din konusunda kendi kafasına göre

konuşuyor ve yazıyor.

Halk, dinin ayağa düşmesi fenalığına karşı uyarılmıyor.

Müslümanlar uyarılmadığı için de bugünkü kaos, anarşi,

zihin karışıklığı meydana gelmiş, Ümmet paramparça olmuş, mü minler arasında

üzücü kavgalar ve savaşlar başlamıştır.

Kafirler ve münafıklar bizim tek bir Ümmet olmamızı

istemiyor, birbirinden kopuk bin fırkadan oluşan bir İslam Protestanlığı

mozaiği istiyor.

Kur an bize Allaha, Resulüne ve sizden olan emir

sahiplerine itaat ediniz diyor ama bizim başımızda kendisine biat ve itaat

edilen râşid, âdil ve muktedir bir İmam yok.

Ümmet birliği yok Râşid İmam yok Emr-i Mâruf ve Nehy-i

Münker Teşkilatı yok Ümmet çapında bir Fetva Meclisi, bir Şûra yok Bu

yokluklar kaos ve anarşiye, din sömürüsüne, bazısı küfre kadar varan yanlış

anlamalara, bid atlere sebep oluyor.

İrtidatı önleyen, zekatları Kur ana ve Sünnete göre

toplayan bir Ebubekir yok.

Bid atçileri te dib ve tecziye eden, icabında süren bir

Ömer yok.

Halkın itikadının sahih olmasına, beş vakit namazın

kılınmasına, Şeriat ahkamının icrasına dikkat eden hulefa, selatin yok.

Bir Ömer ibn Abdilaziz yok.

Bir Nureddin Zengi yok.

Bir Selahaddin Eyyubî yok.

Bir Sultan Süleyman yok.

Bir Şeyh Şâmil yok.

Valilere irade göndererek bütün Müslüman halkın beş vakit

namazı camilerde cemaatle kılmalarını emr eden bir Sultan Mahmud Adlî yok.

Re y ve heva üzere yazılmış tefsirlerin yayınlanmasına

izin ve ruhsat vermeyen bir Sultan Abdülhamid-i Sânî yok.

Herkes için söylemiyorum ama din, Kur an, tefsir,

mukaddesat bazıları için ticaret konusu oldu.

Bid atte çok para mı var O parayı kazanmak isteyenler

için geri kalmayanlar çıkar.

30.01.2014