On iki fitte ölüm sayıklamaları...

Abone Ol

Amerika ’nın vize yasağı... Barzani ’nin askerlerini geriye çekmesi... Gökçek’ten istifa beklentisi... Doğrular, yanlışlar... Hiddetlenmeler, gelgitler derken uzaklaşıyorum dünyadan...

Birazdan uçak kalkacak ve beni farklı bir gezegene götürecek. Dünyayla bağlarım azalacak. İçe döneceğim, içime, kendime...

Anonslar içime bir köz atıyor.

Yukarılara, yukarılara tırmanıyoruz. Şehirler, nehirler küçülüyor.

Kavgalar, dünyalık hırslar lüzumsuzlaşıyor.

Otuz iki bin fite çıktığımızı pilot anons ediyor. Ne kadar aciz olduğumu bir daha anlıyorum... Bir adım ötesi... Ahiret yurdu.

Sağımdan gülüşmeler rahatsız ediyor beni. İçimden öleceğiz diyorum, adamlar kahkahalarla dünyaya bağlanıyorlar.

Öfkeleniyorum...

Kendime de kızıyorum. Günahlarım, sevaplarım karşımda levhalaşıyor.

Kimse hesap defterimi görmesin istiyorum. Ötelerdeyim artık. Öldüm mü? Yoksa ölmen önce ölümümü yaşıyorum, sorguluyorum, bulamıyorum.

Gel diyorlar bana.

Yüzlerine bakamıyorum.

Kimsiniz, necisiniz, niye sorguluyorsunuz beni diyemiyorum.

Sus pus olmuşum.

Defterlerim açılıyor... On üç, on dört yaşlarındayım. Yaptıklarım videoya çekilmiş... Düğmeye basıyorlar...

Yapmayın diyorum, ne olur göstermeyin.

Duymuyorlar beni. Ne kadar çirkinliğim varsa yüzüme vuruluyor. Utanıyorum.

Dipteyken, hostesin sesi beni hayata döndürüyor.

Ne isterdiniz çay, kahve? İşaretle hiç bir şey istemediğimi ifade ediyorum.

Sualler, sorgular bitmiyor.

Unuttuğum, unutmak istediğim zalimliklerim bir bir gün yüzüne çıkıyor.

Terliyorum, tere banıyorum. Birazdan sahiden öleceğim, inanıyorum buna.

Ne kadar zevk veren obje, yüz, şekil, hal varsa uzak dursun istiyorum... Uzak dursun.

Uçak bir türlü alçalmıyor... Saatler geçiyor, inmiyor yere.

Ölüm kaçınılmaz, hesap günüde öyle.

Niye kaçarız hakikatlerden, hesaptan, kitaptan?

Keşke diyorum hep iyi ve güzel işlerin gösterildiği bir geçmişim olsaydı... Keşke az günah, az kötülük olsaydı... Sonra zaten dirilmişçesine, zaten az diyorum ne yaptım ki ben? Hazırım ölüme... Hayır diyorum yüksek sesle... Hazır değilim... Ölmek istemiyorum.

Gülmek geliyor içimden, insanım diyorum...

Otuz iki bin fitten aşağıya doğru indiğimiz anons edilince gevşiyorum.

Ölüm sayıklamalarımın yerini dünyalık beklentilere bırakıyor. Ders alarak ibretlik bir yolculuk yaparak toprağa bastığımda, korku tüneline girmeden önce kendimi sorgulamam gerektiğini bir kez daha nefsime söylüyorum.

Kızıyorum ona...

Bakalım sözünü tutacak mı?