On bir İlin Yerleri Kaydı Elimizdeki Bir Ses Kaydı

Abone Ol

AĞIT-TÜRKÜLERLE YAZILDI TARİH 

6 Şubat depreminin yıktığı 11 ilimizden Malatya’da yakılmış bir ağıt–türkü, Burhan Çaçan’ın sesinden, insanımızın kulaklarına, yüreklerine ve göz yaşı kanallarına ulaştığında 80’lerin son yılı yaşanıyordu.

Polat beldesindeki sel felaketinin acıları türkü notalarında yansıtılırken, yetkililerin umursamazlığı da tarihe yazılmış.

03 Mayıs 1950.

14 Mayıs’a sayılı günler kalmış,

6 Şubat’ın yanmış yüreklerinden bir türkü ses verseydi, o türkünün tıpkısı, benzeri, eşdeğeri olurdu.

Tarih ağıt–türkülerimizi yeniliyor.

“Bu vali de ağır vali,

Kumandanı çağır vali.

Gelinleri sel götürmüş,

Askerleri goyur vali.”

“Ağır vali” kilo–göbek görüntüsünden değil; hareket kabiliyetinin azlığındandır. Duyma duyusunun harabiyetinden kaynaklı da olabilir; müdahalelerde geç kalınması.

“Sağır vali” tanımı belki daha uygundu. Lakin, rakamlarla ifade edilen vatandaşların endişeleri hep var. Ya not alıyorlarsa!

“Kumandanı çağır vali;”

“Askerleri goyur vali”

Felaketzede insanlarımızın talepleri açık ve net: Mağdur olduk. Askeriye yardıma gelsin.

6 Şubat günü 4.17’den itibaren kayıtlara geçen ve 11 ilimizi yıkan afetin ilk gününün saat 23.11’inde, vefat sayısının 2379 olarak bildirildiği dakikalarda, AKP sözcüsü Ömer Çelik konuşuyor, yıkılan illerimizden Adana’da.

“Hem AKP Genel Merkezi, hem MHP Genel Merkezi milletvekillerimizi, MKYK üyelerimizi bölgelere gönderdik.”

“Cumhur İttifakının teşkilatları sahadadır.”

“Hepimiz belli illere dağıldık. Her ilde bakanlarımız var. Cumhur İttifakından genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, MKYK üyeleri, teşkilatları var.”

“İler paylaşılmış durumda.”

Sürekli tekrar edilen sıfatlar, parti üyeliği ile ilgili. Bir kere “Vali” bir kere “Asker”lerimiz kelimesi geçmiyor.

“Bütün arkadaşlarımız istenildiği takdirde,yardımcı olacak şekilde, çalışmalara yardımcı olmaya çalışıyorlar.”

AKP sözcüsü Sayın Ömer Çelik’in bütün arkadaşları, AKP ve MHP üyeleri, çalışmalara nasıl yardımcı olmaya çalışacaklar?

İstenildiği takdirde,

Yardımcı olacak şekilde.

Şartlarınız bu kadarsa kolay, demek de kolay. Fakat, yardımcı olacak şekilde isteme takdirini kim kullanacak?

Valiler değilse, kim?

Konuşmasını noktalarken, “Elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” da diyen Sayın Çelik, bir darb-ı meselimizde örneklenen “Adımız Hıdır, elimizden gelen budur” çaresizliğine bir atıfta mı bulunmuştur, yoksa konuşacakları not alacaklarının alt yapısını mı oluşturmuştur? Bilemedik!

08 Şubat tarihli medyanın bir haberini de yazmalıyız. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Varank, AFAD Koordinasyon Merkezinde konuşmuş.

“Sadece Uşak’taki sanayicilerimiz depremle mücadelede, vatandaşlarımızın soğuk havayla mücadelesine destek vermek için 1 milyona yakın battaniyeyi şu anda bu bölgeye gönderiyorlar. Bir kısmı ulaştı. Bir kısmı yolda. Bu aslında Türkiye’nin üreten bir ülke olduğunun da göstergesi.”

Sayın Varank’ın ilk cümlesini, sanayicilerimizi, şehirlerinin adını duyurmaları yönünde teşvik maksatlı bir söylem olarak algılamadık.

Sayın Varank’ın izahat cümleleri arasında da “ Kızılay–Asker–Vali” kelimelerini aradık. Fakat yoktular.

HER SAVUNMALARI İTİRAFTIR

Millî Gazete’mizin 20 Mart 2023 tarihli sitesinde şöyle bir haber duyurusu vardı.

“ İsmail Saymaz ortaya çıkardı. Askerden 36 saat sonra yardım istemişler.”

Muhalif bir gazetecinin haberine cevap İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’dan geliyor. 20 Mart 2023 tarihli Yeni Şafak’ın sayfasından okuduk.

“Sosyal medya hesabından bir paylaşım yapan Çataklı, AFAD Acil Durum Merkezinden yapılan ihbarın ses kaydını paylaşırken, ‘Depremden 43 gün sonra gelen iftiraya, depremin henüz çözümlemesinin bile yapılmadığı ilk dakikalardan bir ses kaydıyla cevap.’ Dedi.’’

“Çok büyük bir deprem oldu. Merkez üssü daha çözülemedi. Hatay tarafı diye düşünüyoruz. Şimdi biz İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa buradaki ekipleri yönlendirmek için hava araçlarınızın yönlendirilmesi gerekiyor. Ona göre bir çalışma yapabilir misiniz?”

Bakan yardımcısının paylaşımını “Yardım Talebi” diye duyuran ve “Tekzip yok, özür yok, utanma yok” suçlamasıyla sahiplenen yandaş medyaya soru sormak hakkımızı şimdi kullanmak istiyoruz.

İçişleri Bakanlığının arşivindeki bir ses kaydından başka sizin elinizde belge, görüntü, geçilmiş haber metni gibi malzemelerden neden hiç yok?

Deprem şehirlerine gitmediniz mi, afetzedelerle görüşmediniz mi, kurtarma resimleri çekmediniz mi? Yoksa siz Kahta ilçesinden bir gece görüntüsünü, Adıyaman normal diye mi sundunuz; bu halinizi gazetecilik mi sandınız?

Medyanın yüzde 95’ine sahip olan bir iktidarın gazetecileri bu kadar mı malzemesiz, habersiz, çaresiz ve yetersiz olurlar. Yoksa yazılanlara “Yalan ve iftira” der geçeriz; herkes bize inanır, diye bir kaideniz mi var?

BİR 14 MAYIS’TAN BİR 14 MAYIS’A

Yazımızın başına dönelim.

Ağır vali, sağır vali, kumandanı çağırmayan vali; ya da yetkili kim?

6 Şubat afetinde de yavruları körpe çok gelinimiz kaldı yıkıntıların altında. Körpe kuzularını kucakladılar, yardım beklediler ve enkaz içinde kaldılar; 50 bin sayısının içinde sayıldılar. Çünkü: ‘’Sarsıntıların yıkıcı etkisi, olumsuz hava şartları, hasar gören altyapının getirdiği zorluklar ilk bir kaç gün’’ aşılamamıştı. Dolayısıyla helallik istediler.

‘’Goyur’’ fiili, yakıldığı yöresel dilden olan türkümüzün son mısraı da çok önemlidir. Şehir lisanında “Koyver” manasındaki o kelime, yaralara neyin merhem olacağını da haykırıyor; yeteri kadar ve doğru anlasın diye gelen kuşaklar.

“Askerleri goyur vali”

Askerler goyurulmamışsa...

Yapılacak ne kalmıştır, ne vardır?

Bir başka türkümüzün bir başka mısraını ödünç almak, borç almak.

“Koyverin gidenleri.”

14 Mayıs’a az kaldı!

1960 yılının ramazanı da Mart ayında yaşanmış.

Nasıl yaşandığının belgesi bu karikatür Mart 1960 tarihli bir dergiden.

Davul aynı, zamlar aynı, zamcılar aynı…

Biz, ne zaman fark edeceğiz?

Mart, Nisan, 14 Mayıs.