Hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmek; günah, kul hakkı ve boş işlerle uğraşma gibi birçok yanlıştan bizi koruyacaktır. Böylece her günün sonunda, o günkü kar ve zararımızı hesap ederek en kısa zamanda zararı telafi etme ve eksik noktaları düzeltme imkanımız olacaktır.
İnsanı en çok huzursuz eden şey, kaybedecek şeyi olması ve bir de ulaşamayacağı şeylerin hayalini kurmasıdır. Buna göre her şeyi, mutluluğu ve değerleri uğruna feda etmeyi göze alan kişi; asla huzursuz, endişeli ve korkak olmaz. Yine elde etmesi imkansız ya da gereksiz olan şeylerin hayallerini kurmayan kişi de hayal kırıklığına uğramayacaktır.
Ne olursa olsun Allah’ın emrettiği şeyler haricinde bir şeye gereğinden fazla değer vermek, eninde sonunda bizi mutsuz edecektir. Böylece ya o anda verdiğimiz değerin karşılığını bulamayacağız ya da eninde sonunda yaptığımız yanlış hesap, illa ki bir yerde bozulacaktır. Böylece bir şeyi gereğinden fazla abartmanın hem dünyada hem de ahirette zararı olmaktadır.
Bugün kaygı, korku, gelecek endişesi ve bazı şeylere gereğinden fazla değer verme gibi davranışların; maddi ve manevi olarak bize ve topluma ne kadar zarar verdiği aşikardır.
Allah, bizi, her şey ile imtihan edecektir. Sahip olduğumuz her şey ve hatta her arzu ve korkumuzla. Burada amaç , Allah’ın rızasını gerçekten isteyip istemediğimiz ve Allah’tan ne kadar korkup; O’na ne kadar güvenip güvenmediğimizin ortaya çıkmasıdır. Oysa Mevlâ; mallarımız, canlarımız ve sahip olduğumuz her şeyi feda edebilme karşılığında cenneti ve rızasını bize nasip edecektir.
Risk almayan, başaramaz. Kaybetmeyi göze almayan ise kazanamaz. Aynı şekilde nefret edilmekten korkan kişi, gerçek anlamda sevemez. Şu halde, elindeki şeyleri kaybetmeyi göze alabilen kişi, aynı zamanda dünyada başarılı olabilecektir.
Kabre yalnız, kimsesiz ve tüm duygulardan arınmış olarak gireceğiz. Mahşerde de yine kimsesiz ve hatta çıplak olarak haşrolunacağız. Diğer taraftan sevdiklerimiz ve dostlarımız, kıyamet günü en zor anlarımızda bizi terk edeceklerdir. Şu halde etrafımızdaki her şeyin ve herkesin, bir imtihan vesilesi ve geçici olduğunu unutmamak gerekiyor. Aksi halde duygusal hareket etmiş olacağız ki bu da olayları doğru anlama ve doğru işler yapma konusunda bize engel olacaktır.
Kendimizden ve çevremizden az etkilendiğimiz ölçüde olaylara bakışımız sağlıklı ve kararlarımız isabetli olacaktır. Bu durumda ölmeden önce ölmek yani gereksiz tüm yüklerden kurtulmak, dünyada da işimizi kolaylaştıracaktır.
Gereksiz yüklerden kurtulmak, hızlı hareket etmek ve cesur olmak için faydalı olduğu gibi hayattan çabuk yorulmamıza, bıkmamıza ve yorulmamıza mani olacaktır.
Gereksiz kaygılardan kurtulmak ve bir şeylere gereği kadar değer vermenin pratiği, anı yaşamaktır. Tabi ki haram-helal, adalet - zulüm , güzel-çirkin, iyi-kötü, hak-batıl, doğru-yanlış, ehem-mühim, dünya-ahiret ve madde-mana dengesi, ifrat ve tefrit gibi ölçülere riayet etmek şartı ile.