ÖNCE iki okuruma cevap vererek başlamak istiyorum. Yıllar
önce bu sütunlarda okurlara cevap verirdim. Sonra buna ara verdik. Anlaşılan o
ki bugünden sonra devam edeceğiz. Neden mi Eh söz konusu ahlâk olunca akan
sular durur da ondan...
Efendim; Ahmet Karal adlı okurum Gölcük ten mail atmış.
Demiş ki, son yazınızdaki ilk paragraf şöyle böyle... Yani çok kızmış,
eleştirmiş. Ve de mesajının bir bölümünde ahlakın önemi üzerinde durmuş.
Doğrudur Sayın Karal... Bence de önce ahlâk gelir. Ben Egemen in yaptığı o
çirkin Nouma hareketini yazdım diye beni eleştirmişsiniz. Üzüldüm. Şayet siz
Nouma hareketini ahlâk kavramına aykırı bulmuyorsanız, zaten o zaman benim
diyeceğim olamaz. Ben gazeteciyim Sayın Karal, amigo değilim. Gazeteci halkı
bilgilendirmek için vardır. Ben de görevimi yapıyorum, Ama sizler gözünüzü
kapatarak yaşamak istiyorsanız, ona ben karışamam... Abdullah Gülenç adlı
okurumuz da neredeyse Sayın Karal la paralel yazmış. Tekrarlayayım; ben amigo
değilim. Ben gazeteciyim. 45 yıldır da başkaca bir ekmek kapısını zorlamadım.
Kimseyle de göbek bağım yoktur. Siz eleştirilerinizi amigolara yapsanız
keşke...
Bakın Fenerbahçe ile ilgili hiç bir problemim yok. Benim
ailem yıllarca o takımın formalarını evinde yıkamış, evindeki çini sobaları,
kıymetli halıları satıp takıma malzeme almıştır. Küçük amcam bu ülkede ilk genç
takımı kurmuştur. Nerede mi Fenerbahçe de tabii ki Babam yıllarca formasını
giymiş, daha sonra Sevgili Serkan gibi 40 yıl kulübe yönetici ve sorumlu olarak
hizmet etmiştir. Ama benim meselem soyguncular, şikecilerledir. Sizin böyle iki
ahlâk dışı ile işiniz olmazsa, size hayırlı günler... Aykut a gelince... Nerede
Trabzonspor un acısını dindirmek için o muhteşem açıklamayı yapan kişi, nerede
şikecileri savunan kişi. Nerede Anelka nın Konyaspor a elle attığı golden sonra
bu ülkede artık teknik adamlık yapılmaz diyen kişi, nerede Topal ın elle attığı
gollerden sonra tek kelime etmeyen kişi... Hani meselemiz ahlâk ya... Bendeniz
bütün takımlara aynı mesafedeyim. Kimsenin yenilmesi, kazanması beni
ilgilendirmez. Sadece yabancılara karşı takımlarımızı tutarım. Onda da varsa
yapılacak eleştiriyi de yaparım. Çünkü tekrar edeyim, ben amigo değilim... Hele
hele dün öven ertesi gün yerenlerden hiç değilim.
Gelelim hızlı Cumartesiye... Beşiktaş, Orduspor u düşüren
son darbeyi vurdu. Vurdu da maç sonrası rezaletler galibiyete gölge düşürdü. Ne
o yoksa, kapılarda haraç toplanan, idmanlarda futbolculara şapka açılan,
tribünlerde terör estirilen günleri mi dönüyor Beşiktaş
Bana sorarsanız, söz konusu ahlaksa, Fernandes in derhal
satılması gerekir. Hem de üç beş kuruş ederken.
Bursaspor la Akhisar maçı bence haftanın maçı idi...
Gekas, futbolda yaşın değil hünerli olmanın örneğini bir kere daha gösterdi.
Batalla da bizim ülkede teknik kapasite ile işlerin pekala idare
edilebileceğini ispatlamaya devam ediyor. Elazığspor bir golle bence birinci
lige devam etmeye vize aldı. Karabükspor yenildi ama oynadığı futbolla ben bu
lige devam edeceğim mesajı verdi. Fikstürü de kalmaya uygun... İBB galiba
gidici nereden bakarsanız bakınız önündeki üç maçtan ikisi kazanması bile
yetmeyebilir. Üçte üç yapması şart gibi... Ve de Trabzonspor selamete çıktı.
Gençlerbirliği ise kilometre dolduruyor. Bu maçı doğru dürüst izlemedim bile...
Çünkü Cumartesi oynansa da olurdu, oynanmasa da maçıydı.